DiniNikahtan Sonra İlişki Şart Mı? Dini nikah işleminin ardından kişiler ilişkiye girebilmektedirler fakat ilişkiye girmenin gerekliliği gibi bir şart olmamaktadır. Günümüzde resmi nikah işleminden sonra ilişkiye girilmesi daha normal bir hale geldiği için çoğu kişi bu şekilde davranmaktadır. Dini Nikah Kıyılmadan Haz 5, 2021 admin kategori: İslam, Kur'an-ı Kerim yorum: yorum yapılmamış. Kur’an dinlerken ve Kur’an’a dokunmadan takip ederken abdestli olmak şart değildir. Kaynak: Sorularla İslamiyet. Ayrıca aklına takılan sorular veya merak ettiklerin için Sözler Köşkü YouTube kanalımıza göz atabilirsin. Nikâhta abdestli olmak şart değildir; nikahınız geçerlidir. Oje tırnak üzerinde tabaka oluşturduğu için altına su geçirmemektedir. Bu da abdeste ve gusle manidir. Abdest ve gusül almak için tırnak üzerindeki ojeyi gidermeniz gerekir. Dini nikahta da da bemnce şahid'in müslüman olması şart olmamalı.İnanç Allah ile kul arasındadır.Dışardan hiç bir kimse kişilerin gerçekte neye inandığını bilemez. Evlendirmede esas olan nikâh törenidir. Dolayısıyla o törende mümkün olduğu kadar daha çok Müslüman bulunmalı ki her biri Allah’ın bu emrini yerine getirmiş olsun. Bu sebeple nikâh, Müslümanların hazır bulunduğu bir törenle kıyılmalı, hepsi bu olaya şahit olmalıdır. Nikâhta gayrimüslimler de bulunabilir. Ancak İmam Malik gizli nikâhı şöyle tarif eder: Kocanın şahitlerden nikâh akdini, daha önce evli ise önceki karısından veya ev halkı bile olsa diğer insanlardan gizlemelerini istediği nikâhtır. Hanbelîlere göre ise gizli tutma tavsiyesi nikâhı geçersiz kılmaz. Evliliği veli, şahitler ve eşler gizlese de bu geçerli olur gxt0Aq. SORU Ben ailemin yanında kalmıyorum, başka şehirde okuyorum ve bir kız arkadaşım var. Yalnız bizim bazı çekincelerimiz var; el ele tutuşmak gibi. Dinen evli olmadığımız için bunun sakıncaları olabileceğini düşünüyoruz. İmam nikâhı kıymak istiyoruz; ama ailemize haber veremeyiz. Okulumuz bitmeden izin vereceklerini düşünmüyoruz. Bu durumda ailemizden habersiz nikâh kıyabilir miyiz? İkimiz de Hanefi mezhebindeniz ve Hanefi mezhebinde aileden habersiz nikâhın dinen sakıncası olmadığını yine sizin sitenizden okudum. Tarih 05 Kasım 2009 CEVAP İmam nikâhı, yapılacak olan nikâhın yetkili bir kişi veya kurumun denetlemesi demektir. Tıpkı bugün nikâhların belediyede kıyılması gibi. Dinimize göre nikâhı denetleme yetkisi olan ilk kişi; kızın ailesidir. Dolayısıyla öncelikle onların rızası alınmak zorundadır. Nebîmiz şöyle buyurmuştur “Hangi kız/kadın, velisinin izni olmadan nikahlanırsa onun nikahı geçersizdir!” Buhârî, Nikâh, 16 Fakat aile sebepsiz yere sorun çıkarırsa o zaman denetim, bölgenin yetkili amirine geçer. Yani bugünkü anlamı ile belediyeye. İmam nikâhı için sadece kız ve erkeğin anlaşmaları yeterli değildir. Nikâh, bir denetim altında yapılan ve halka ilan edilen bir anlaşma türüdür. Asla gizli ve denetimsiz olarak yapılamaz. Yapılması gereken ilk şey, kızı ailesinden istemektir. Razı oldukları taktirde usulüne uygun bir şekilde düğün yapılır, evlilik gerçekleşir. Haksız gerekçelerle buna karşı çıkarlarsa ve kızın yaşı 18’den büyükse Evlendirme Dairesi’ne başvurulur, resmi olarak evlenilir. Nikâh bir sözleşmedir. İmam nikâhı kavramı, Hıristiyanların Kilise Nikâhı kavramına karşılık icat edilmiştir. Dinimizde böyle bir kavram yoktur. Nikâh, mutlaka “yetkili” birileri tarafından bir kayıt ve “denetim” altında kıyılmalıdır. Bugün bu denetimi belediyeler yapmaktadır. Hanefi mezhebinde sadece iki şahit ile yetinilen nikâhın geçerli oluşu YANLIŞTIR! Bu konuda Hanefi mezhebinin görüşü ile amel edilemez! Kaldı ki Hanefi mezhebi iki şahidi yeterli görmekte; fakat nikâhın gizli olmasını kabul etmemektedir. Bu konuda sitemizde bulunan VELİSİZ NİKÂH ve NİŞANLILARIN NİKÂHI adlı yazılarımızı okuyunuz. Abdestsiz Kıyılan imam Nikahı Geçerli midir?HOCAM BEN İMAM NİKAHIM KIYILMADAN ÖNCE NAMAZ ABDESTİ ALAMADIM NİKAH GEÇERLİ OLUR DEMİ AKLIMA TAKILDI DA ŞİMDİDEN TEŞEKKÜRLER... Evlenecek çiftler için imam nikahı,aradaki haramlığı kaldıran zaruri bir dini şartları arasında abdest almak şartı olmamakla beraber dini bir vecibe olduğundan abdest almak abdestsiz kıyılan imam nikahı da geçerli kıyılması nikahın geçerliliğini cünüp ve adetli hayız iken kıyılan nikah geçerli olmakla birlikte tahrimen mekruhtur.  Son eklenen ruyalar rüya tabiri Rüyada beyaz kıyafetli olarak hz. Ali'yi görmek Dağdan inerken kurbağadan korkup bağırdım Altın yüzük, kar, ölü hayvanlar ve bal ikram ettim Rüyamda bulaşık makinası almam ne demek devamlı dişlerim elime dökülüyor agrısız rüyam da başka kimse nı namaz kıldı nı gormek rüyada kar görmek rüyamda sigara paketini eşime verdim ruyamda sag elımın sarktıgını gordum Nikahın Şartları Nelerdir? Öncelikle şunu belirtelim ki; bugün dünyanın hiçbir yerinde velisiz nikâh kıyılmaz. Evlilik, Kitap, sünnet ve icma ile sabittir. İslam dininde nikah konusu çok önemli konulardan biridir. Nikâhın şartları ve rükünleri bellidir. Bunlar yerine geldiğinde nikâh gerçekleşmiş olur. Bunu da İslam dinine göre uygun yapılması çok daha iyi olur. Nebîmizin erkekler için veli aramaması, kadınlar için de velinin onayını yeterli görmesi evliliği kolaylaştırmakta ve sağlıklı yuvaların kurulmasına sebep olmaktadır. Kadın ve erkekte evlenmeye mani olacak herhangi bir dini engel bulunmamalıdır. Her ikisi birbirinin icap ve kabulünü yani vardım aldım şeklindeki akdini duyacak şekilde olmalıdır. Hür ve müslüman iki erkek şahit veya bir müslüman erkekle iki müslüman kadın şahit olarak bulunmalıdır. Şahitlerin her iki tarafın ailelerinden olmaları caizdir. Ancak Allah’ı, Resulünü veya melekleri şahit tutmak suretiyle kıyılan nikah sahih olmaz. Nikâhta velinin izninin şart koşulması mezhepler arasında farklı olmakla beraber, bölgenin ve ailenin kendi şartları ve âdetleri açısından önemlidir. Öyle zamanlar olur ki, kız tecrübesizliğinden, ilk anda bazı hususları tam düşünemediğinden, velilerinin memnuniyetsizliklerine rağmen diretir, isteyen bir erkekle nikâhlanır. Fakat ileride kocasının kendisine denk olmadığını görür ve bir huzursuzluktur gider. Böyle durumlarda velinin müsaadesini, rızasını almak hem bir İslâmî vecibedir, hem de büyüklere karşı edep ve terbiyeye en uygun olanıdır. Fakat bazı anlar da olur ki, pek çok bakımdan kızla erkek birbirlerine denk olduğu, fikren ve mizaç itibariyle birbirleriyle uyuşabilecekleri mümkünken, babanın bazı peşin fikirleri öne sürerek mâni olması halinde, onun rızasının bağlayıcı olmaması daha isabetli olacaktır. Bu durumda zaten Hanefî mezhebine göre nikâh caiz olduğundan ona tâbi olarak hareket edilir. İSLAMÎ NİKÂH İslam da nikâh bizzat Kur´an- Kerim´de ele alınmış ve esasları belirtilmiştir. Şu esasları sayabiliriz 1- Kişi, buluğ çağına erince geciktirilmeden evlendirilmelidir Nisa 6. 2- Mü´min kişi mü’min bir eşle evlenmelidir. Müşrik kişi neseb, zenginlik, güzellik gibi sebeplerle hoşumuza gitse bile onunla evlilik yapılmamalıdır. Çünkü mü’min kimse, burnu kesik siyah köle bile olsa, hoşumuza giden müşrikten daha hayırlıdır. Çünkü onlar cehenneme çağırırlar Bakara 221. 3- Kadınlardan hoşa gidenle evlenilmelidir Nisa 3. 4- Kadınlarla ailelerinin izniyle evlenilmelidir Nisa 25 5- Kadın namuslu, fuhuştan uzak ve gizli dostlar edinmeyenlerden olmalıdır Nisa 25. 6- Kadına mehri nikâh bedeliverilmelidir Nisa 25. 7- Cemiyet, bekâr olan dul, yetim, köle kimselerle ilgilenip, onları evlendirmelidir. Evlendirmede fakirlikten korkulmamalı, bekârlara yardım edilmelidir. 8- Nikâh akdi alenî olmalıdır. Ayrıca Hz. Peygamber asm nikâhın alenî olmasını, bu maksatla ziyafet verilmesini ve hatta def ve sesle ilan edilmesini ısrarla emretmiştir. 9- Nikâh kadın erkek arasında veraset hakkı te’sis eder Nisa 12 10- İslamî nikâhın müddeti müebbettir, daimidir. Yani kadınla erkek hayat boyu beraber olmak üzere nikâhlanırlar. Belli bir müddetle sınırlı olan nikâh meşru değildir. Kişi, içinden muayyen bir müddete niyet etmiş olsa bile, bu müebbet kabul edilir. Boşanma dinimizde meşru ise de ciddi ve meşru bir sebebe dayanmayan boşama ve boşanmalar Allah’ın buğz ettiği, sevmediği bir ameldir. Talak, hadiste “Allah’ın en çok buğz ettiği helal” olarak tarif edilmiştir. Mehir Kadının, kocasının kendisi ile evlenmek için akit yapması veya gerçekten zifafta bulunmasıyla hak ettiği maldır. Fethu’l-Kadir kenarında bulunan el İnaye kitabının muellifi mehri şöyle tarif etmiştir “Nikâh aklinde koca üzerine kadının buz’u ondan cinsî yönden yararlanma karşılığında ya belirlenerek tesmiye ya da akid sebebiyle vacib olan maldır.” Bazı Hanefiler ise şöyle tarif etmişlerdir “Mehir, kadının nikâh akdi veya cinsî ilişki sebebiyle hakettiğidir.” Malikîler ise şöyle tarif etmişlerdir “Kendisinden yararlanmanın karşılığı olarak kadına verilen haktır.” Şafiîler ise şöyle tarif etmişlerdir “Nikâh ve cinsî ilişki sebebiyle veya süt emzirme, şahidlerin vazgeçmesi gibi mecburen buz’ kadından cinsî bakımdan yararlanma hakkının elden çıkması sonucu icap eden şeydir.” Hanbelîler de şöyle tarif etmişlerdir “İster akitte isterse sonradan hakim veya her iki tarafın rızasıyla belirtilsin, nikâhın veya nikâhın benzerlerinin karşılığıdır Şubheye dayanarak yapılan cinsî ilişki veya mukrehe ilişkiye zorlanan kadın ile yapılan ilişki gibi.” Mehrin vacib olmasının delilleri el-Muğnı, VI, 679; el-Muhezzeb, II, 55 Kur’an’dan Allahu Teâlâ buyuruyor ki “Nikâh ettiğiniz kadınların mehirlerini seve seve verin.” Nisa, 4. Yani bu Allah tarafından verilmiş bir armağan veya bir hediyedir. Çoğunluğa göre ayetin muhatabı kocalardır. Veliler olduğunu söyleyenler de vardır. Çünkü cahiliye döneminde veliler mehri alıyorlardı ve ona nihle adını vermekteydiler. Bu da mehrin kadına ikramda bulunmanın ve onunla evlenmeye rağbeti bulunduğunun sembolü sayılıyordu. Allahu Teâlâ buyuruyor ki “O hâlde, onlardan hangisi ile faydalandınızsa mehirlerini kendilerine farz olarak verin.” Nisa, 24, “Mehirlerini de güzellikle kendilerine verin.” Nisa, 25, “Haram kılınanların dışında kalanlar namuslu ve zinaya sapmayan insanlar halinde yaşamanız şartıyla imallannızla yani mehir vererek arayıp nikahlamanız için size helâl kılındı.” Nisa, 24 Sünnetten Rasulullah evlenmek isteyene şöyle demiştir “Demir bir yüzük oba bile bul ve getir” Muslim, Buhari ve Ahmed üzerine ittifak etmişlerdir. Sehl b. Sa’d’dan alınmıştır. Neylu’l-Evtâr, VI, 170 Rasulullah hiçbir evliliği mehirsiz bırakmamıştır. Mehrin akit esnasında tesbit edilip belirtilmesi sünnettir. Çünkü Peygamber hiçbir nikâhı mehirsiz bırakmamıştır. Böyle yapmak husumeti anlaşmazlığı önleyicidir. Bir de kendini Peygamber hibe eden kadının nikâhına benzememesi için böyle yapılır. Değerli kardeşimiz, Kadın hayız / aybaşı döneminde iken nikâh kıyılabilir. Nikâh bir akit, sözleşme ve anlaşmadır. Bunun için bazı şartları vardır. Bu şartlardan birisi yerine getirilmezse nikâh sahih olmaz. 1. Evlenecek kişilerin veya vekâletlerini verdikleri şahısların hazır bulunması. 2. Tarafların irade beyanı. Evlilik akdini kabul ettiklerine dair eşlerin “kabul ettim” şeklinde ifade etmeleri. 3. Nikâhın duyurulması. Gizli bırakılmaması. Bu şart Maliki mezheplere göredir. 4. Kızın velisinin izninin olması. Bu hüküm Hanefi mezhebi hariç diğer mezheplere göredir. 5. Şahitlerin hazır olması. Bu şahitler, ergenlik çağına ermiş, aklı başında iki erkek veya bir erkekle iki kadın olmalıdır. Yani şahitlikte mutlaka bir erkeğin bulunması icap eder. Görüldüğü gibi şahitlerin bulunmadığı bir nikah geçerli değildir ve kişi şahit olmadan nikahını kıyamaz. Nikâh, talâk diğer bir ifade ile evlilik ve boşanma dinî bir müessesedir; aynı zamanda ibadetler içinde değerlendirilir. Çünkü kaynağı Kur’ân ve hadistir. Bu hususta yüzlerce âyet-i kerime, binlerce hadis-i şerif vardır. Bu âyetler hem evlilik müessesesinin sınırlarını çizer, hem de sorumluluk ve mükellefiyetleri belirler. Bazı âyetlerde mesele bütün ayrıntılarıyla verilir. Hadisler ise evlilik ve aile müessesesinin bütün ayrıntılarını belirler, anlatır ve öğretir. Aynı şekilde İslâm hukuku kitaplarında nikâh ve talak bölümü ap ayrı bir bölüm teşkil eder. Meselâ kaynak olarak verdiğimiz, Türkçede de kapsamlı bir eser Ömer Nasuhi Bilmen’in sekiz ciltlik “Hukuk-u İslâmiye ve Istılâhât-ı Fıkhiyye Kamusu”nun bir cildi bu meseleye ayrılmıştır. Konunun anlaşılmasına yardımcı olması ve bir örnek teşkil etmesi açısından bazı âyetlerin meallerini okuyalım “İçinizden bekâr olanları ve köle ve cariyelerinizden dindar olanlarını evlendirin. Onlar fakir iseler, Allah onları lûtfuyla zenginleştirir. Allah’ın lütfü geniştir ve O her şeyi hakkıyla bilir. Evlenmeye imkân bulamayanlar da, Allah onları lûtfuyla zenginleştirinceye kadar iffetlerini korusunlar.”1 “Size şu kadınları nikahlamak haram kılındı Anneleriniz, kızlarınız, kız kardeşleriniz, halalarınız, teyzeleriniz, erkek kardeşlerinizin kızları, kız kardeşlerinizin kızları, sizi emzirmiş olan süt anneleriniz, süt kardeşleriniz, hanımlarınızın anneleri, aranızdan zifaf geçmiş olan kadınlarınızdan doğan üvey kızlarınız. Eğer zifaf geçmemişse onların kızlarını nikâhlamakta size günah yoktur. Öz oğullarınızın hanımlarını nikahlamanız ve iki kız kardeşi birden nikâhınız altına almanız da size haram kılındı. Ancak geçmiş olan müstesnadır. Muhakkak ki Allah çok bağışlayıcı, çok merhamet edicidir.”2 Nikâhın kendine göre şartları vardır. Bu da yukarıda izah edildi. Cumhuriyet devrine kadar “dini nikâh, resmi nikâh” diye bir ifade mevcut değildi. İslâm hukuku yürürlükten kaldırılıp yerine Batıdan adapte edilen “medenî” hukuk devreye girince ve nikâh akit işlemleri belediyelere verilince bu çeşit sorular gündeme geldi. Oysa Yahudilik ve Hıristiyanlık gibi semavi kaynaklı dinlerde önceden olduğu gibi şimdi de nikâh merasimleri sinagog ve kiliselerde yapılır. Esasen İslâmda da böyledir. Peygamberimizin “Nikâhı duyurun ve onu camilerde yapın.” mealindeki hadis-i şerif bu prensibi hatırlatmaktadır. Bu işlem camilerden alınıp belediye nikâh salonlarına taşınınca, nikâhın “dinî” bir mahiyet taşıyıp taşımadığı akıllara gelmeye başladı. Nikâh, evlilik bazı şartlar taşıdığından dolayı bu meseleyi bir bütün olarak âlimler ve din görevlileri bilmektedir. Ve öteden beri nikâh akdini âlimler ve imamlar yapmaktadır. Bunun için nikâhın halk dilindeki adı “imam nikâhı” şeklinde söylenir olmuştur. Aslında bu işlem imamlık, hocalık işi değildir. Her Müslüman nasıl ibadetlerini önceden öğrenerek yapıyorsa, nikâhı ve nikâhın şartlarını ve sorumluluklarını araştırıp öğrendikten sonra bu hazırlığa girecek, şahitler huzurunda taraflar birbirlerini karı-koca kabul ederek nikâhlarını kıyacaklardır. Yani cemaatle namazda olduğu gibi, nikâhta mutlaka imam bulunacak diye bir şart yoktur. Şartları bellidir ve ona göre akit yapılır. Sadece resmî nikâh yeterli midir? Sadece resmî nikâhı olanlar Allah katında evli sayılır mı? Nikâh dinî bir müessesedir ve belli şartları vardır. Aynı şart ve esaslar resmî nikâhta, yani belediye memuru tarafından kıyılan nikâhta mevcutsa nikâh nikâhtır. Ancak şart ve esaslara dikkat edilmiyor, hattâ kaale alınmıyorsa mesele değişir, nikâha gölge düşebilir. Şöyle ki Resmî nikâhta evlenecek kişiler evlendiklerine dair ifadelerini açıkça belirtiyorlar. Ancak bu ifadelerin kesinlik bildirmesi gerekir. Başka türlü bir yoruma müsait olmamalıdır. Bir diğer önemli nokta, şahitlerin Müslüman olması ve iki şahitten birisinin erkek olmasıdır. Oysa laik düzende şahidin vatandaşı olması kâfi geliyor. Evlenecek taraflar süt kardeşi olmamalıdır. Oysa resmî nikâhta bu husus araştırılmadığı gibi, memur tarafından da sorulmuyor. Müslüman bir hanım gayri müslim bir erkekle evlenemez. Halbuki yürürlükte olan mevzuatta bu meseleye dikkat edilmiyor, memur sormaya gerek duymadan nikâhı kıyıyor. Bu mahzurlar söz konusu değilse, sadece resmî nikâhla da helâllik mümkün olur. Zaten nikâhın rüknü, iki şahit huzurunda tarafların birbirlerini karı-koca olarak kabul etmeleridir. Ancak bütün bunlarla birlikte İslâmî ölçüler çerçevesinde nikâh akdini ihmal etmemeli, yaptırmalıdır. Dini nikahın şartları nelerdir? Eğer bir kadın kocasının, kendisine kötü davranmasından, yahut yüz çevirmesinden endişe ederse, uzlaşarak aralarını düzeltmelerinde ikisine de bir günah yoktur. Uzlaşmak daha hayırlıdır. Nefisler ise kıskançlığa ve bencil tutkulara hazır elverişli kılınmıştır. Eğer iyilik eder ve Allah’a karşı gelmekten sakınırsanız, şüphesiz Allah, yaptıklarınızdan haberdardır.Nisa 4/128 Dini nikahın şartları nelerdir? Dini nikahın şartları , Dini nikah nasıl kıyılır? Nikâh bir akit, sözleşme ve anlaşmadır. Bunun için bazı şartları vardır. Bu şartlardan birisi yerine getirilmezse nikâh sahih olmaz. 1. Evlenecek kişilerin veya vekâletlerini verdikleri şahısların hazır bulunması. 2. Tarafların irade beyanı. Evlilik akdini kabul ettiklerine dair eşlerin “kabul ettim” şeklinde ifade etmeleri. 3. Nikâhın duyurulması. Gizli bırakılmaması. Bu şart bazı mezheplere göredir. 4. Kızın velisinin izninin olması. Bu hüküm Hanefi mezhebi hariç diğer mezheplere göredir. 5. Şahitlerin hazır olması. Bu şahitler, ergenlik çağına ermiş, aklı başında iki erkek veya bir erkekle iki kadın olmalıdır. Yani şahitlikte mutlaka bir erkeğin bulunması icap eder. Nikâh, talâk diğer bir ifade ile evlilik ve boşanma dinî bir müessesedir; aynı zamanda ibadetler içinde değerlendirilir. Çünkü kaynağı Kur’ân ve hadistir. Bu hususta yüzlerce âyet-i kerime, binlerce hadis-i şerif vardır. Bu âyetler hem evlilik müessesesinin sınırlarını çizer, hem de sorumluluk ve mükellefiyetleri belirler. Bazı âyetlerde mesele bütün ayrıntılarıyla verilir. Hadisler ise evlilik ve aile müessesesinin bütün ayrıntılarını belirler, anlatır ve öğretir. Aynı şekilde İslâm hukuku kitaplarında nikâh ve talak bölümü apayrı bir bölüm teşkil eder. Meselâ kaynak olarak verdiğimiz, Türkçede de kapsamlı bir eser Ömer Nasuhi Bilmen’in 8 ciltlik Hukuk-u İslâmiye ve Istılâhât-ı Fıkhiyye Kamusu’nun bir cildi bu meseleye ayrılmıştır. Konunun anlaşılmasına yardımcı olması ve bir örnek teşkil etmesi açısından bazı âyetlerin meallerini okuyalım “İçinizden bekâr olanları ve köle ve cariyelerinizden dindar olanlarını evlendirin. Onlar fakir iseler, Allah onları lûtfuyla zenginleştirir. Allah’ın lütfü geniştir ve O her şeyi hakkıyla bilir.” “Evlenmeye imkân bulamayanlar da, Allah onları lûtfuyla zenginleştirinceye kadar iffetlerini korusunlar.”1 “Size şu kadınları nikahlamak haram kılındı Anneleriniz, kızlarınız, kız kardeşleriniz, halalarınız, teyzeleriniz, erkek kardeşlerinizin kızları, kız kardeşlerinizin kızları, sizi emzirmiş olan süt anneleriniz, süt kardeşleriniz, hanımlarınızın anneleri, aranızdan zifaf geçmiş olan kadınlarınızdan doğan üvey kızlarınız. Eğer zifaf geçmemişse onların kızlarını nikâhlamakta size günah yoktur. Öz oğullarınızın hanımlarını nikahlamanız ve iki kız kardeşi birden nikâhınız altına almanız da size haram kılındı. Ancak geçmiş olan müstesnadır. Muhakkak ki Allah çok bağışlayıcı, çok merhamet edicidir.”2 Nikâhın kendine göre şartları vardır. Bu da yukarıda izah edildi. Cumhuriyet devrine kadar “dini nikâh, resmi nikâh” diye bir ifade mevcut değildi. İslâm hukuku yürürlükten kaldırılıp yerine Batıdan adapte edilen “medenî” hukuk devreye girince ve nikâh akit işlemleri belediyelere verilince bu çeşit sorular gündeme geldi. Oysa Yahudilik ve Hıristiyanlık gibi semavi kaynaklı dinlerde önceden olduğu gibi şimdi de nikâh merasimleri sinagog ve kiliselerde yapılır. Esasen İslâmda da böyledir. Peygamberimizin “Nikâhı duyurun ve onu camilerde yapın” mealindeki hadis-i şerif bu prensibi hatırlatmaktadır. Bu işlem camilerden alınıp belediye nikâh salonlarına taşınınca, nikâhın “dinî” bir mahiyet taşıyıp taşımadığı akıllara gelmeye başladı. Nikâh, evlilik bazı şartlar taşıdığından dolayı bu meseleyi bir bütün olarak âlimler ve din görevlileri bilmektedir. Ve öteden beri nikâh akdini âlimler ve imamlar yapmaktadır. Bunun için nikâhın halk dilindeki adı “imam nikâhı” şeklinde söylenir olmuştur. Aslında bu işlem imamlık, hocalık işi değildir. Her Müslüman nasıl ibadetlerini önceden öğrenerek yapıyorsa, nikâhı ve nikâhın şartlarını ve sorumluluklarını araştırıp öğrendikten sonra bu hazırlığa girecek, şahitler huzurunda taraflar birbirlerini karı-koca kabul ederek nikâhlarını kıyacaklardır. Yani cemaatle namazda olduğu gibi, nikâhta mutlaka imam bulunacak diye bir şart yoktur. Şartları bellidir ve ona göre akit yapılır. ÖNEMLİ NOT MUT’A NİKAHI HARAMDIR! Mut’a nikahı; bir ücret karşılığında, belirli bir müddet bir kadınla nikahlanmaya denir. Bir kısım Şiî fakihin dışında, bütün İslâm bilginleri mut’a nikahının haram olduğunda ittifak etmişlerdir. Mut’a nikahı ve belirli bir zaman için kıyılan nikah batıldır. Mü’minûn sûresinin 6 ve 7. âyetlerinin nazil olması üzerine, mut’a nikahı haram kılınmıştır. İbn Abbas, şöyle anlatmaktadır “İslâm’ın evvelinde mut’a vardı. Kişi, tanımadığı bir beldeye gelince, oradan yerli bir kadınla, kalacağını tahmin ettiği müddet miktarınca nikâh yapardı. Kadın, böylece onun eşyasını muhafaza eder, gerekli işlerini görürdü. Bu hal, “Onlar namuslarını korurlar. Ancak hanımlarına ve câriyelerine karşı müstesna, bunlarla olan yakınlıklarından dolayı kınanmazlar.” Mü’minûn, 6 meâlindeki âyet nazil oluncaya kadar devam etti. Bu âyet gelince mut’a haram ilân edildi.” Tirmizî, Nikâh, 27 Ayrıca Hz. Ali, “Rasûlüllah aleyhissalâtu vesselâm, Hayber Gazvesi günü, kadınlarla mut’ayı, ehlî eşek etlerinin yenmesini haram kıldı.” demiştir Buhari, Megazi, 38; Müslim, Nikâh 29; Nesai, Nikah, 71. Hz. Ömer de, hilafeti döneminde mut’a nikahını ZİNA gibi kabul ederek, yasaklamıştır. DİB Sadece resmî nikâh yeterli midir? “Sadece resmî nikâhı olanlar Allah katında evli sayılır mı?” Nikâh dinî bir müessesedir ve belli şartları vardır. Aynı şart ve esaslar resmî nikâhta, yani belediye memuru tarafından kıyılan nikâhta mevcutsa nikâh nikâhtır. Ancak şart ve esaslara dikkat edilmiyor, hattâ kaale alınmıyorsa mesele değişir, nikâha gölge düşebilir. Şöyle ki Resmî nikâhta evlenecek kişiler evlendiklerine dair ifadelerini açıkça belirtiyorlar. Ancak bu ifadelerin kesinlik bildirmesi gerekir. Başka türlü bir yoruma müsait olmamalıdır. Bir diğer önemli nokta, şahitlerin Müslüman olması ve iki şahitten birisinin erkek olmasıdır. Oysa laik düzende şahidin vatandaşı olması kâfi geliyor. Evlenecek taraflar süt kardeşi olmamalıdır. Oysa resmî nikâhta bu husus araştırılmadığı gibi, memur tarafından da sorulmuyor. Müslüman bir hanım gayr-ı müslim bir erkekle evlenemez. Halbuki yürürlükte olan mevzuatta bu meseleye dikkat edilmiyor, memur sormaya gerek duymadan nikâhı kıyıyor. Bu mahzurlar söz konusu değilse, sadece resmî nikâhla da helâllik mümkün olur. Zaten nikâhın rüknü iki şahit huzurunda tarafların birbirlerini karı-koca olarak kabul etmeleridir. Ancak bütün bunlarla birlikte İslâmî ölçüler çerçevesinde nikâh akdini ihmal etmemeli, yaptırmalıdır. 1- Nur Sûresi 32 ve 33. 2- Nisa Sûresi 23. Mehmed PAKSU Aileye Özel Fetvalar birinci bölüm kaynak; NİKAH NASIL KIYILIR? Dinimize göre, nikâhın sahih olması için, gerekli şartların birincisi, Müslüman kızın Müslüman erkekle evlenmesidir. Müslüman olmayan erkekle evlenemez. Evlenmeye karar verdiği anda, kâfir olur. Çünkü Allahü teâlâ, Evlenilmez buyuruyor. Evlenen bu emri inkâr etmiş olur. Müslüman erkek de, aynı şekilde müşrik, dinsiz bir kadınla evlenemez. O da, evlenmeye karar verdiği anda kâfir olur. Dinimizde küfv [denk] olmak önemlidir. Küfv, Hanefî’de, soyda, malda, dinde ve şerefte birbirine denk olmak demektir. Kızla erkeğin din bilgileri, takva, nesep, mevki ve servet bakımından denk olmaları lazımdır. Denk olmak, erkeğin salih Müslüman olması, Ehl-i sünnet itikadında olması, namaz kılması, içki içmemesi, yani İslamiyet’e uyması ve nafaka kazanacak kadar iş sahibi olması demektir. Erkeğin, yalnız mal mülk ve makam sahibi olmasını isteyenler, kızlarını felakete sürüklemiş, Cehenneme atmış olurlar. Kızın da, namazlarını kılması ve tesettürlü olması şarttır. Nikâhın ikinci şartı da, şahitlerin bulunmasıdır. Hanefî’de, şahit olarak, âkil ve baliğ Müslüman iki erkek veya bir erkekle iki kadının bulunması lazımdır. Çocukla delinin şahitliği geçerli olmaz. Nikâhın üçüncü şartı, icap ve kabuldür. Yani sözleşmedir. Bu üç şart yerine gelirse nikâh sahih olur. Mehir konuşulmasa da nikâh sahihtir, ama nikâhta mehir tespit edilmelidir. Duruma göre, mehir az veya çok istenebilir. Mehir vermek vacibdir. Peygamber efendimiz, Mehr vermemek niyetiyle nikâhlanan, Kıyamette hırsızlarla haşrolur buyurmuştur. [R. Nasıhin] Gelin ve damadın kendileri de orada bulunuyorsa, dini nikâhları nasıl kıyılır? Belediyedeki resmi muameleler bittikten sonra, Müslüman bir erkek, Hanefî mezhebine göre, Müslüman iki erkek şahit yanında, evleneceği kıza, Seni hanım olarak aldım der, kız da, Ben de, seni koca olarak kabul ettim derse, nikâh sahih olursa da, sünnete uygun nikâh şöyle kıyılır Bu devirde dini bilenler azaldığı için, nikâh kıyacak kimse, damada ve geline, Allahü teâlânın sıfatlarını sayıp, İmanın ve İslam’ın şartlarını da söyledikten sonra, Kabul ettin mi? diye sorar. Evet cevabını alıp, damatla gelinin Müslüman olduğu böylece anlaşıldıktan sonra nikâhları kıyılır. Önce gelinin adını, mesela Ahmet kızı Fatma diye yazar. Sonra damadın adını, mesela Hasan oğlu Ali diye yazar. Sonra iki erkek şahidin adını, babalarının isimleriyle birlikte yazar. Sonra, uyuşulan mehr-i müecceli ve mehr-i muacceli yazar. [Mehr-i müeccelin çok olması kızın menfaatinedir. Mesela 11 Reşat altını olabilir. Erkek boşadığı zaman bu mehri vermesi şarttır. Çok olursa, basit sebeplerle hanımını boşamaz.] İstiğfar okuyarak, oradakilere tecdid-i iman ve tecdid-i nikâh yaptırır Estağfirullah, estağfirullah, estağfirullah el’azîm ellezî lâ ilâhe illâ hüv elhayyelkayyûme ve etûbü ileyh, tevbete abdin zâlimin li-nefsihî lâ yemlikü li-nefsihî mevten ve lâ hayâten ve lâ nüşûrâ. Yâ Rabbî! Hîn-i büluğumdan bu âna gelinceye kadar, İslam düşmanlarına ve bid’at ehline aldanarak, edindiğim yanlış, bozuk itikadlarıma ve bid’at, fısk olan söylediklerime, dinlediklerime, gördüklerime ve işlediklerime nâdim oldum, pişman oldum, bir daha böyle yanlış inanmamaya ve yapmamaya azm, cezm ve kasd eyledim. Peygamberlerin evveli Âdem aleyhisselâm ve âhiri bizim sevgili Peygamberimiz Muhammed aleyhisselamdır. Bu iki Peygambere ve ikisi arasında gelmiş geçmiş Peygamberlerin cümlesine iman ettim. Hepsi haktır, sadıkdır. Bildirdikleri doğrudur. Âmentü billah ve bi-mâ câe min indillah, alâ murâdillah ve âmentü bi-Resûlillah ve bi-mâ câe min indi Resûlillah alâ murâd-i Resûlillah. Âmentü billâhi ve Melâiketihi ve kütübihi ve Rüsülihi velyevmil-âhiri ve bilkaderi hayrihi ve şerrihi minallâhi teâlâ vel-ba’sü ba’delmevti hakkun. Eşhedü en lâ ilâhe illallah ve eşhedü enne Muhammeden abdühu ve resûlüh. Allahümme innî ürîdü en üceddidel îmâne vennikâha tecdîden bi-kavli lâ ilâhe illallah Muhammedün resûlullah. Euzü Besmele’den sonra, bu duayı okur Elhamdü lillahillezî zevvecel ervâha bil eşbâh ve ehallennikâha ve harremessifâh. Vessalâtü vesselâmü alâ resûlinâ Muhammedinillezî beyyenel-harâme vel-mubâh ve alâ Âlihi ve Eshâbi-hillezîne hüm ehlüssalâhi velfelâh. Euzü Besmele çekip, Nur suresinin 32. âyet-i kerimesini okuyup, Sadakallahül’azîm der, sonra, Kâle Resulullah, “En-nikâhü sünnetî femen ragibe an sünnetî feleyse minnî.” Sadaka Resulullah. Bismillâhi ve alâ sünnet-i resûlillah der. Sonra geline dönüp, Allahü teâlânın emri, Peygamber efendimizin sünneti, amelde mezhebimizin imamı olan İmam-ı a’zam Ebu Hanife hazretlerinin ictihadı ve hazır olan Müslümanların şahitlikleriyle, [mesela] 11 Reşat altın mehr-i müeccel ve 1 Reşat altın mehr-i muaccelle, Hasan oğlu Ali’yi kocalığa kabul ettin mi? der. Gelin de, Evet, bildirilen mehr-i müeccel ve mehr-i muaccel ile Hasan oğlu Ali’yi kocalığa kabul ettim der. Sonra damada dönüp, yine Bismillâhi ve alâ’dan başlayıp okur. Ahmet kızı Fatma’yı, bildirilen mehr-i müeccel ve mehr-i muaccel ile hanımlığa kabul ettin mi? der. Her ikisine üçer kere ayrı ayrı sorar ve Evet, kabul ettim diye cevap alınca, Ben de nikâhınızı kıydım der. Sonra, şu duayı okur. NİKAH DUASI Allahümmec’al hâzel akde meymûnen mubâreken vec’al beyne-hümâ ülfeten ve mehabbeten ve karârâ ve lâ tec’al beyne-hümâ nefreten ve fitneten ve firârâ. Allahümme ellif beynehümâ kemâ ellefte beyne Âdeme ve Havvâ. Ve kemâ ellefte beyne Muhammedin sallallahü aleyhi ve sellem ve Hadîce-tel-kübrâ ve Âişe-te ümm-il mü’minîne radıyallahü anhümâ. Ve beyne Alîyyin radıyallahü anh ve Fâtıma-tez-zehrâ radıyallahü anhâ. Allahümmea’ti le-hümâ evlâden sâlihan ve ömren tavîlen ve rızkan vâsi’an. Rabbenâ heb lenâ min ezvâcinâ ve zürriyyâtinâ kurrete a’yünin vec’alnâ lilmüttekîne imâmâ. Rabbenâ âtinâ fiddünyâ haseneten ve fil âhıreti haseneten ve kına azabennâr. Sübhâne rabbike rabbil’ızzeti ammâ yesıfûn ve selâmün alel mürselîn velhamdülillahi rabbil’âlemin. El-fatiha. Bu duayı Peygamber efendimiz ve bütün âlimler, veliler okudular. Bunu okuyunca, karı koca arasında, ölünceye kadar muhabbet mevcut olur, rahat ve huzur içinde yaşarlar. Evlerinden bereket eksik olmaz. Duanın meali de şöyledir Allah’ım! Bu evliliği mübarek eyle! Aralarında ülfet, geçim, sevgi ve evliliklerinde sebat nasip eyle, bunları nefret, geçimsizlik ve ayrılıktan koru! Allah’ım! Âdem aleyhisselam ile Havva validemiz, Muhammed aleyhisselam ile Hatice-i kübra ve müminlerin annesi Âişe validemiz; Hazret-i Ali ile Hazret-i Fatıma-tüz-Zehra validemiz arasındaki var olan ülfeti bunlara da nasip eyle! Kendilerine, salih çocuklar, uzun ömürler ve bol rızık ihsan eyle! Âmin. Ey Rabbimiz! Eşlerimizi ve çocuklarımızı bize göz aydınlığı kıl ve bizi Allah’a karşı gelmekten sakınanlara rehber eyle! Ey Rabbimiz, bize dünyada ve ahirette iyilik, güzellik ver. Bizi Cehennem azabından koru! Kudret ve şeref sahibi olan senin Rabbin, onların söylediği uygunsuz şeylerden münezzehtir. Bütün Peygamberlere selam olsun. Âlemlerin Rabbi olan Allah’a hamd olsun. Gelin orada hazır olmayıp, gelinin vekili ile damat varsa, dini nikâhları nasıl kıyılır? Nikâh kıyacak kimse, damada, Allahü teâlânın sıfatlarını sayıp, imanın ve İslam’ın şartlarını anlatır ve Bunları kabul ettin mi? diye sorar. Gelinin vekiline de, gelinin, bilip bilmediğini, yani Müslüman olup olmadığını sorar. Müslüman olduğu anlaşıldıktan sonra gelinin adını, mesela Ahmet kızı Fatma diye ve gelinin vekilinin adını babasının adıyla birlikte yazar. Sonra damadın adını, mesela Hasan oğlu Ali diye yazar. Sonra iki erkek şahidin adını, babalarının isimleriyle birlikte yazar. Sonra, uyuşulan mehr-i müecceli ve mehr-i muacceli yazar. Yukarıda bildirildiği gibi tecdid-i iman ve tecdid-i nikah yaptırdıktan sonra, istiğfar ile Euzü Besmele’den sonra, bu duayı okur Elhamdülillahillezî zevvecel ervâha bil eşbâh ve ehallennikâha ve harremessifâh. Vessalâtü vesselâmü alâ resûlinâ Muhammedinillezî beyyenel-harâme vel-mubâh ve alâ Âlihi ve Eshâbi-hillezîne hüm ehlüssalâhi velfelâh. Euzü Besmele çekip, Nur suresinin otuz ikinci âyetini okur, Sadakallahül’azîm der, sonra, Kâle Resulullah, “En-nikâhü sünnetî femen ragibe an sünnetî feleyse minnî.” Sadaka Resulullah. Bismillâhi ve alâ sünnet-i resûlillah der. Sonra gelinin vekiline dönüp, Allahü teâlânın emri, Peygamber efendimizin sünneti, amelde mezhebimizin imamı olan İmam-ı a’zam Ebu Hanife hazretlerinin ictihadı ve hazır olan Müslümanların şahitlikleriyle, vekili olduğun Ahmet kızı Fatma’yı, [mesela] 11 Reşat altın mehr-i müeccel ve 1 Reşat altın mehr-i muaccelle, talibi olan Hasan oğlu Ali’ye tezvice, vekâletin hasebiyle, verdin mi? der. Sonra damada dönüp, yine Bismillâhi ve alâ’dan başlayıp okur. Sen de, Ahmet kızı Fatma’yı, [mesela] 11 Reşat altın mehr-i müeccel ve 1 Reşat altın mehr-i muaccelle, hanımlığa kabul ettin mi? der. Her ikisine üçer kere ayrı ayrı sorar ve Evet, kabul ettim diye cevap alınca, Ben de nikâhınızı kıydım der. Sonra, yukarıdaki uzun nikâh duasını okur. Damat orada hazır olmayıp, damadın vekili ile gelin varsa, dini nikâhları nasıl kıyılır? Nikâh kıyacak kimse, geline, Allahü teâlânın sıfatlarını sayıp, imanın ve İslam’ın şartlarını anlatır ve Bunları kabul ettin mi? diye sorar. Damadın vekiline de, damadın, bunları bilip bilmediğini, yani Müslüman olup olmadığını sorar. Müslüman olduğu anlaşıldıktan sonra gelinin adını, mesela Ahmet kızı Fatma diye yazar. Sonra damadın adını, mesela Hasan oğlu Ali diye ve damadın vekilinin adını babasının adıyla birlikte yazar. Sonra Müslüman iki erkek şahidin adını, babalarının isimleriyle birlikte yazar. Sonra, uyuşulan mehr-i müecceli ve mehr-i muacceli yazar. Yukarıda bildirildiği gibi tecdid-i iman ve tecdid-i nikah yaptırdıktan sonra, istiğfar ile Euzü Besmele’den sonra, bu duayı okur Elhamdülillahillezî zevvecel ervâha bil eşbâh ve ehallennikâha ve harremessifâh. Vessalâtü vesselâmü alâ resûlinâ Muhammedinillezî beyyenel-harâme vel-mubâh ve alâ Âlihi ve Eshâbi-hillezîne hüm ehlüssalâhi velfelâh. Euzü Besmele çekip, Nur suresinin otuz ikinci âyetini okur, Sadakallahül’azîm der, sonra, Kâle Resulullah, “En-nikâhü sünnetî femen ragibe an sünnetî feleyse minnî.” Sadaka Resulullah. Bismillâhi ve alâ sünnet-i resûlillah der. Sonra geline dönüp, Allahü teâlânın emri, Peygamber efendimizin sünneti, amelde mezhebimizin imamı olan İmam-ı a’zam Ebu Hanife hazretlerinin ictihadı ve hazır olan Müslümanların şahitlikleriyle, [mesela] 11 Reşat altın mehr-i müeccel ve 1 Reşat altın mehr-i muaccelle, Hasan oğlu Ali’yi kocalığa kabul ettin mi? der. Gelin de, Evet, bildirilen mehr-i müeccel ve mehr-i muaccel ile Hasan oğlu Ali’yi kocalığa kabul ettim der. Sonra damadın vekiline dönüp, yine Bismillâhi ve alâ’dan başlayıp okur. Sen de, Ahmet kızı Fatma’yı, [mesela] 11 Reşat altın mehr-i müeccel ve 1 Reşat altın mehr-i muaccelle, vekili olduğun Hasan oğlu Ali’ye, vekâletin hasebiyle, aldın mı? der. Her ikisine üçer kere ayrı ayrı sorar ve Evet, kabul ettim diye cevap alınca, Ben de nikâhınızı kıydım der. Sonra, yukarıdaki uzun nikâh duasını okur. Damat ve gelin orada hazır olmayıp, sadece vekilleri varsa, dini nikâhları nasıl kıyılır? Nikâhı herkes kıyabilir, imamların kıyması gerekir diye bir şart yoktur. Nikâhı kıyacak kimse, gelinin ve damadın vekillerine, damadın ve gelinin, Allahü teâlânın sıfatlarını, imanın ve İslam’ın şartlarını bilip bilmediklerini, yani Müslüman olup olmadıklarını sorar. Müslüman oldukları anlaşıldıktan sonra gelinin adını, mesela Ahmet kızı Fatma diye ve gelinin vekilinin adını babasının adıyla birlikte yazar. Sonra damadın adını, mesela Hasan oğlu Ali diye ve damadın vekilinin adını babasının adıyla birlikte yazar. Sonra Müslüman iki erkek şahidin adını, babalarının isimleriyle birlikte yazar. Sonra, uyuşulan mehr-i müecceli ve mehr-i muacceli yazar. Yukarıda bildirildiği gibi tecdid-i iman ve tecdid-i nikah yaptırdıktan sonra, istiğfar ile Euzü Besmele’den sonra, bu duayı okur Elhamdülillahillezî zevvecel ervâha bil eşbâh ve ehallennikâha ve harremessifâh. Vessalâtü vesselâmü alâ resûlinâ Muhammedinillezî beyyenel-harâme vel-mubâh ve alâ Âlihi ve Eshâbi-hillezîne hüm ehlüssalâhi velfelâh. Euzü Besmele çekip, Nur suresinin otuz ikinci âyetini okur, Sadakallahül’azîm der, sonra, Kâle Resulullah, “En-nikâhü sünnetî femen ragibe an sünnetî feleyse minnî.” Sadaka Resulullah. Bismillâhi ve alâ sünnet-i resûlillah der. Sonra gelinin vekiline dönüp, Allahü teâlânın emri, Peygamber efendimizin sünneti, amelde mezhebimizin imamı olan İmam-ı a’zam Ebu Hanife hazretlerinin ictihadı ve hazır olan Müslümanların şahitlikleriyle, vekili olduğun Ahmet kızı Fatma’yı, [mesela] 11 Reşat altın mehr-i müeccel ve 1 Reşat altın mehr-i muaccelle, talibi olan Hasan oğlu Ali’ye tezvice, vekâletin hasebiyle, verdin mi? der. Sonra damadın vekiline dönüp, yine Bismillâhi ve alâ’dan başlayıp okur. Sen de, Ahmet kızı Fatma’yı, [mesela] 11 Reşat altın mehr-i müeccel ve 1 Reşat altın mehr-i muaccelle, vekili olduğun Hasan oğlu Ali’ye, vekâletin hasebiyle, aldın mı? der. Her ikisine üçer kere ayrı ayrı sorar ve Evet, kabul ettim diye cevap alınca, Ben de bu nikâhı kıydım der. Sonra, yukarıdaki uzun nikâh duasını okur. ikinci bölüm kaynak; Mü’min kadınlara da söyle, gözlerini haramdan sakınsınlar, ırzlarını korusunlar. Yüz ve el gibi görünen kısımlar müstesna, zînet yerlerini göstermesinler. Başörtülerini ta yakalarının üzerine kadar salsınlar. Zinetlerini, kocalarından, yahut babalarından, yahut kocalarının babalarından, yahut oğullarından, yahut üvey oğullarından, yahut erkek kardeşlerinden, yahut erkek kardeşlerinin oğullarından, yahut kız kardeşlerinin oğullarından, yahut müslüman kadınlardan, yahut sahip oldukları kölelerden, yahut erkekliği kalmamış hizmetçilerden, yahut da henüz kadınların mahrem yerlerine vakıf olmayan erkek çocuklardan başkalarına göstermesinler. Gizledikleri zinetler bilinsin diye ayaklarını yere vurmasınlar. Ey mü’minler, hep birlikte tövbe ediniz ki kurtuluşa eresiniz!Nur 24/31 Dini nikahın şartları nelerdir?

dini nikahta abdest şart mı