Kokualma bozukluları sadece koku alma duyumuzda tek yönlü bir bozulma ifade edilmez. Farklı koku almak, az koku almak, hiç koku alamamak veya kötü koku almak, hepsi bir koku alma bozukluğudur. Koku alma duyusundaki değişimi ifade eden tüm durumlara koku alma bozukluğu denilmektedir. Bu gruptaki tüm hastalıkların toplamına da veplaseboya göre daha fazla sıklıkta cinsel uyarılma bozukluğu bildirilmiştir. Diğer iki çalışmada bupropion essitalopram (23) ve paroksetin (24) ile karşılaştırılmıştır. Orgazm bozukluğu essitalopramda daha yüksek (%30) bulunmuştur. Bupropionu venlafaksin ile karşılaştıran bir > Cinsel Kimlik Bozukları Nedir? Bireyin bedensel cinsiyetinden farklı bir cinsiyet kimliği olması, kendini farklı bir cinsiyette algılaması, görünüm ve davranışıyla belirlenen toplumsal cinsiyet özelliklerini bu doğrultuda şekillendirmekte ısrar etmesi “cinsel kimlik bozukluğu” başlığı altında değerlendirilmektedir. Ablalar teyzeler, arasında büyüyen erkek çocukta cinsel kimlik ayrışması belirsiz kalabilir. Bazı ailelerde ise arka arkaya erkek çocukları olduğundan anne kız çocuk sahibi olmak ister ve sonuncu çocukta erkek olunca bilerek ya da bilinçsizce bu çocuğa kız çocuğu gibi davranılır; yanından ayırmaz, saçını uzatır Cinseltiksinti bozukluğu yaşayan kişiler, cinsellik ile alakalı davranışlarda olduğu kadar düşünce kısmı ve cinsel fantezilerde dahi tiksinti duyabilirler. Cinsel ilişkiye girmek ve hatta cinsel organlara bakmak, dokunmak, cinsel salgılara bulaşmak, cinsel organların kendine özgü kokuları, bazı durumlarda öpüşmek dahi Genellikleçoğul kişilik bozukluğu adıyla da bilinen dissosiyatif kimlik bozukluğu DSM-IV’ teki adıdır. Dissosiyatif kimlik bozukluğu kronik dissosiyatif bozukluktur ve hemen hemen değişmez bir şekilde travmatik bir olaya, genellikle çocukluk dönemi fiziksel veya cinsel kötüye kullanımına bağlıdır. kokMM. Kişinin biyolojik olarak sahip olduğu cinsiyetten veya cinsiyetininin gerektirdiği rolden sürekli olarak rahatsız olması durumudur. Kişinin kendisini kadın veya erkek olarak hissetmesi, kişinin cinsel kimliğini oluşturur. Cinsiyet, kişinin, kendisini kadın ya da erkek olmasını bellirleyen penis veya vajinanın varlığı gibi anatomik ve ruhsal özellikleridir. Cinsel oryantasyon, kişinin, cinsel tepki eğilimidir homoseksüel, heteroseksüel, biseksüel gibi. Kişinin cinsel partner olarak, kadın veya erkeğe yönelmesi ve cinsel ısrarlı bir biçimde, primer ve sekonder cinsel özelliklerden kurtulma, karşı cinsin cinsel özelliklerini elde etme düşüncesindedirler ve karşı cinsten birisi imiş gibi yaşamak ve giyinmek isteğindedirler. Erkeklerde, kadınlara oranla 6-30 kat fazla görülmektedir. Her erkekten ve kadından biri, cinsiyet değiştirme operasyonu peşindedir. Çocuklukta, sahip olduğu cinsiyetini benimsemek için yakınında aynı cinsiyet rolü modellerinin bulunmayışı; bakıcıların karşı cins davranışını teşvik etmesi cinsel kimlik bozukluğuna yol açabilir. Fiziksel ve cinsel kötüye kullanım yatkınlığa yol açabilir. Cinsel Kimlik Bozukluğu Ankara Cinsel kimlik bozukluğu, kişinin erkek ya da kadın olduğunu içsel olarak hissettiği ruhsal durumdur, yani kişinin kendisi dişi yada erkek olarak tanımlamasıdır. Cinsel rol, kişinin iç cinsel kimlik duygusunun gözlenen dış davranış yansımasıdır. Toplumdan topluma değişmekle beraber, genel olarak kadınların saçının uzun olması, erkeklerin saçının kısa olması veya kadınların etek-elbise giymesi, erkeklerin ise pantolon giymesi cinsel rollere göre olan dış davranışlara verebileceğimiz bazı örneklerdir. Cinsel kimlik, cinsel davranışlar ile şekillenir. Cinsel davranışlar, cinsel yakinlik kurabilmek için ortaya çıkar, ancak fizyolojik ihtiyaçlarımız yani sıra duygusal ihtiyaçlarımızıda karşılamamızı sağlar. Bireylerin, cinsel davranışları hangi cinsle yasamak ve paylaşmak istediği ise, kişinin cinsel yönelimini belirler; Biri sadece karşı cinsten birine cinsel anlamda yakınlık duyuyor ise heteroseksüel, Yalnızca kendi ile aynı cinste birine yakınlık duyuyor ise homoseksüel Hem kendi cinsinden olan birine hem de karşı cinsten birine yakınlık duyuyor ise biseksüel olarak adlandırılmaktadır. Travesti, olarak adlandırılan bireyler, karşı cins formunda yaşamaktan haz alan bireyler iken, transseksüel bireyler ise, yalnızca karşı cins formuna girmek değil, cinsiyet değiştirmek de isteyen ve bu doğrultuda hareket eden bireylerdir. Cinsiyetler, aralarında katı ayırımlar olan unsurlar değillerdir. Bir çocuk, herhangi bir eğilimi olmadığı halde bir kız çocuğunun eşyasına yatkınlık gösterebilir, ya da bir kız çocuğu da aynı şekilde bir yönelim gösterebilir. Ebeveynlerin bu bağlamda ciddi tepkiler vermesi, çocuklar açısından baskı oluşturan ve rahatsızlık veren durumlardır. Bunlar olumsuz tepkileri de beraberinde getirmektelerdir. Ancak çocuklarda aşağıdaki belirtiler uzun bir sure boyunca devam ediyorsa, bir psikoloğa danışmakta fayda olabilir; Diğer cinsiyette olma isteğini veya ısrarını yineleyici bir biçimde dile getirme. Erkek çocukların kadınsı; kız çocuklarında erkeksi giysiler giyme konusunda ısrar etmesi. Oyunlarda sürekli olarak karşı cinsin rollerini oynamayı tercih etme Jean giyme, Erkek Fatma gibi davranma veya sürekli olarak diğer cinsiyette olma fantezileri kurma. Karşı cinsin oyunlarına ve eğlencelerine katılma konusunda yoğun bir istek duyma. Özellikle karşı cinsten oyun arkadaşları seçme. Çocuklar, cinsel kimliğin gelişiminde anne ve babanın yanı sıra, çevresindeki, abla, teyze, hala, ağabey, dayı, amca gibi örneklerden de etkilenir. Çocuk, aynı cinsten arkadaşlarının olumlu veya olumsuz özellikleri benimseyip ve kendi cinsel kimliğini arkadaşlarınınkiyle karşılaştırabilir. Sürekli kadın rol modelleriyle büyüyen bir erkek çocuğun, hareketlerinin daha feminen olması çok şaşırtıcı değildir, veya erkek rol modelleriyle büyüyen bir kız çocuğun erkek davranışlarını sergilemesi de şaşırtıcı değildir, çünkü çocuğun öğrendiği budur. Çocukta cinsel kimlik karmaşasına dair belirtiler gösteren davranışların fark edilmesi durumunda, kesinlikle çocuğun azarlanmaması, aşağılanmaması ve bu davranışların cezalandırılmaması gereklidir çünkü cezalandırma pekiştirtici olabilir. Fakat, bu davranışların görmezden gelinmesi de onaylama anlamına gelebileceğinden, çocuğun karşı cinse özgü davranışlarının yerine, kendi cinsiyetine özgü davranışları tercih etmesi gerektiğinin uygun bir şekilde anlatılması ve kendi cinsine yönelik olan oyunlarla dolaylı bir yönlendirme yapılması doğru olabilir. Çocuk erkekse babasıyla, kızsa annesiyle daha çok vakit geçirmesi sağlanabilir, kendi cinsiyetine uygun faaliyetlerde bulunması teşvik edilebilir ve cinsiyetine özgü olumlu davranışları ödüllendirilebilir. Bütün bunlara rağmen cinsel kimlik karmaşasına devam ediyorsa, bu alanda uzmanlaşmış bir uzmandan yardım alınması gerekir. Cinsel kimlik karmaşası ve cinsel kimlik uyumsuzluğu arasında fark olduğunu unutmamak ve bireylere doğru şekilde yaklaşmak çok önemlidir. Cinsel Kimlik Yönelimi Ankara Toplumumuzda cinsel kimlik ve yönelim ile ilgili bir takım yanlış ön kabuller bulunmaktadır. Bu yüzden ailelerin doğru kişilerden destek alması çok önemlidir. Her cinsel kimlik karmaşası yaşayan kişi gelecekte transseksüel kimliğe sahip olmaz, çocukluktaki bazı cinsel kimlik karmaşaları uygun tutum ve destekle son bulabilir. Ancak sunu da unutmamak gerekir ki; bazı bireyler transseksüel, bazıları eşcinsel olarak doğmaktadır, bu ne bir seçim ne de ebeveynlerinin bilerek yaptıkları bir hatadır, sadece bir farklılıktır. Bir yönelim farklılığıdır. Dolayısıyla, onarım terapileri bir fayda getirmez. Kimlik karmaşası veya uyumsuzluğu yasayan bireyler, toplumda, ailede veya sosyal ortamda karşılaştığı bazı tepkiler sonucunda kendini yalnız, dışlanmış ve çaresiz hissedebilir. Bu donemde alınan yârdim kişinin kendisini tanımasına imkan vereceği gibi, ayni zamanda yargılayıcı ve yönlendirici olmayan bir tutum sayesinde kendini daha mutlu ve doğru hissetmesine de yardimci olacaktır. Bu süreçte tabi ki ailenin tutumunun da etkisi çok önemlidir. Bireylerin yaşadığı zorluklarla sağlıklı bir şekilde bahsedilmezse, ilerde onların depresyon ve kaygı bozuklukları yaşamalarına sebep olacağı gibi, ayni zamanda kedine zarar verme veya intihar düşüncelerine de neden olabileceği bilinmelidir. Goethe Faust göğsümün içinde ah iki farklı insan yaşıyor derken aslında borderline kişilik bozukluğundan bahsetmiştir. Borderline kişilik bozukluğu olan kişilerde çok ani duygusal dalgalanmalar, şiddet, öfke, kimlik sorunları, çabuk sıkılma, aceleci davranma ön bireyler ilişkilerinde, benlik duygularında aşırı tutarsızlık yaşarlar. Bir gün sevgisinden göklere çıkartıp yücelttiği insanı ertesi gün dibe vurabilir veya bir gün kendisiyle gurur duyarken diğer gün kendisinden nefret edebileceği bir davranış gösterebilirler. İlişkileri oldukça tutarsızdır, çünkü sevgiden nefrete çok çabuk geçebilirler ve dürtüleriyle hareket ederler. Ayrıca, öfkelerini kontrol etmekte çok öfkeyi ya kendilerinden intihara teşebbüsle ya da etrafındaki kişilerden bozukluğa sahip olan bireyler aşırı derecede terk edilme korkusu da yaşarlar bu yüzden aslında ne kadar sevip nefret etseler de sahip olduğu ilişkiden de çok fazla uzaklaşmak istemezler. Bununla beraber cinsel ilişkileri de fırtınalıdır ; kontrolsüz cinsel ilişki isteği, sık eş değiştirme, aldatma, aldatılma, hemen orgazm olamama veya aşırı bağlandığı kişiden bir anda nefret etme bu kimliğe uygun bir açıklama olabilir. Çoğu zaman ilişkilerinde sağdık kalamazlar ve zorlu ilişkileri seçerler. Diğer bir deyişle bu bireylerin birlikte olmak istediği kişilerin de psikolojik geçmişi kabarıktır. İlişkinin verdiği doyum ve kendisini iyi hissetmek önemli olduğu için o kişiyle bir süre beraber olup bir anda aklında olanları, olayları anlamaya yönelik bir sisteme sahiptir. Belirsizlik bizleri rahatsız eder. Bundan dolayı ister istemez kendimizi veya insanları belirli kategorilere sokmak isteriz. Bu bize o kişiye veya kendimize nasıl davranacağımızı belirler. Bundan dolayıdır ki psikolojik etiketlemeleri de çok sık duyarız ; depresifim; manik depresifim; o bir psikopat; şizofren resmen gibi. Bunları söylediğimde genel anlamda bir çerçeve oluşur aklınızda ve kişiyi anlama süresini kısaltır ancak eğer bu etiketleri fazla benimsersek işin seyri değişir. Bundan dolayı bu sınırda kişilik bozukluğu hakkında biraz daha detaylı bilgi vermek istiyorum. Borderline kişilik bozukluğunun dört farklı tipi vardır1 Bezgin Borderline bağımlı kişilik bozukluğuna benzer. Ne olursa olsun asla kazanamayacaklarına inanırlar ve böylelikle insanlardan kaçmaya eğilimlidirler. Diğer taraftan da değerlerini anlayabilecekleri birilerini bulmayı hayal ederler. Biraz Dürtüsel Borderline ise çapkın, çekici ama güvenilmez tiplerdir. Çabucak sıkılırlar ve yüksek derece enerjiklerdir. Bu insanlar tahmin ettiğiniz gibi düşünmeden hareket ederler ve çoğu zaman başlarını belaya sokarlar. Bu tarz bir insandan çabuk etkilenme söz konusu Asabi Borderline kişiliğe sahip olanlar hem öngörülemez, öfkeli ve sabırsız olarak tanımlanırken aynı zamanda hoşnutsuz, kötümser ve meydan okuyan olarak tanımlanır. Bu insanlar karşısındaki kişiye güven duymak isteyip duymaya çalışmakla hayal kırıklığına uğrama korkusundan dolayı bir duvar örme arasında gidip gelirler. Bu tarzda aynı zamanda yoğun bir öfke de Kendine zarar veren Borderline kişiliğine sahip olan bireylerde ise daimi bir karamsarlık söz konusudur. Kendilerinden çok nefret ederler ve kendilerine zarar verici davranışlara veya sınırda kişilik bozukluğu daha çok kadınlarda görülmekle beraber erkeklerde de oldukça görülür ancak cinsiyet farklılıkları vardır; kadınlar daha çok kendilerini suçlamaya eğimliyken erkekler karşısındaki kişiyi suçlar veya cezalandırmaya çalışır. Sınırda kişiliğe sahip olan bireyler anlayışlı, dingin bir partner ararlar ancak mutlak suretle yardıma ihtiyaçları vardır çünkü her ne kadar bu kişiler aslında çok renkli, eğlenceli ve etkileyici olsa da bedeli oldukça bahsettiğimiz özelliklere sahip birisiyle sağlıklı bir ilişki kurmak kolay değil. Eğer yazının burasına kadar geldiyseniz eminim ki ay evet’ler havada uçuşuyordur. Herkes geçmişten bir yerden bu özelliklere sahip birisiyle olmuştur. Bir Issız Adam misali. Ancak her ne kadar benzer özellikler çıksa da borderline kişilik bozukluğu toplumun %2’sinde görülmektedir. Bu bozukluğa temel hazırlayan nedenlerin içerisinde geçmişte yaşanan fiziksel ve duygusal taciz veya şiddet, çocuklukta yaşanan travmatik yaşantıları sayabiliriz. Hatta terapi odasında bile bir Borderline kişilik bozukluğunu teşhis etmek çok zor YAPABİLİRİZ?Tedavisi zorlu ve uzundur. Bazen ilaç kullanmak gerekir. Bu kişiyle de yaşamak daha önce dediğim gibi zordur. Olabildiğince bu konuda kendinizi geliştirmeli, hastalığı anlamalı ve olayları öyle konusuna gelince de artık biliyorsunuz ki Borderline kişiliğe sahip olmak o kadar kolay değildir. Sevin, aşık olun ve sağlıklı bir birliktelik yaşayın. Yanlış bir ilişki içindeyseniz bunu herhangi bir hastalığa atfetmeden veya içinde bulunduğumuz çağı sorumlu bulmadan çözüme odaklanın. Çözüm gelmiyorsa eminim ki o ilişkiden öğrenebileceğinizi öğrenmişsinizdir. Bir sonraki sefere daha güzelini bulma şansına sahipsiniz. A. Karşı cinsiyetle güçlü ve sürekli bir özdeşim kurma sadece, diğer cinsiyette olmanın getireceği sanılan kültürel üstünlükler için bir istek duyma olarak değil. Çocuklarda bu bozukluk aşağıdakilerden dördü ya da daha fazlası ile kendini gösterir. 1 diğer cinsiyette olma isteğini ya da ısrarını yineleyici bir biçimde dile getirme 2 erkek çocukların aykırı giyimi yeğlemesi ya da kadınsı giyim kuşamı taklit etmesi; kız çocuklarının sadece kalıplaşmış alışılagelen erkeksi giysiler giyme konusunda ısrar etmesi 3 İmgesel oyunlarda güçlü bir biçimde ve sürekli olarak karşı cinsin rollerini oynamayı yeğleme ya da sürekli olarak diğer cinsiyette olma fantezileri taşıma 4 Karşı cinsin alışılagelmiş oyunlarına ve eğlencelerine katılma konusunda yoğun bir istek duyma 5 Özellikle karşı cinsten oyun arkadaşları seçme Ergenlerde ve erişkinlerde bu bozukluk diğer cinsiyette olma isteğini dile getirme, sıklıkla kendini diğer cinsiyetteymiş gibi gösterme, diğer cinsiyetteymiş gibi yaşamayı ya da davranılmayı isteme ya da diğer cinsiyete özgü duygularının ve tepkilerinin olduğuna ilişkin bir inanç taşıma gibi semptomlarla kendini gösterir. B. Cinsiyetine ilişkin sürekli bir rahatsızlık duyma ya da cinsiyetinin gerektirdiği cinsel rol için uygun olmadığı duyumunun olması. Çocuklarda bu bozukluk aşağıdakilerden herhangi biri ile kendini gösterir Erkek çocuklarında, penis ya da testislerinin iğrenç olduğunu, ileride yok olacaklarını ya da bir penis sahibi olmamanın daha iyi olacağını öne sürme, kuralsız kaba saba oyunlardan tiksinme ya da erkeklere özgü oyuncakları, oyunları ve etkinlikleri reddetme; kız çocuklarında oturarak idrar yapmayı reddetme, penisinin olduğunu ya da ileride bir penisinin olacağını ileri sürme, göğüslerinin büyümesini ya da menstrüasyon görmeyi istememe üzerinde durma ya da olağan kadınsı giysilere karşı ileri derecede tiksinti duyma. Ergenlerde ve erişkinlerde bu bozukluk primer ve sekonder cinsiyet özelliklerinden kurtulma üzerine kafa yorma örn. diğer cinsiyeti taklit etmek için cinsiyet özelliklerini fiziksel 110 olarak değiştirmek üzere hormon, cerrahi ya da başka tür bir girişim uygulanmasını isteme ya da yanlış cinsiyette doğduğuna ilişkin bir inanç taşıma gibi semptomlarla kendini gösterir. C. Bu bozukluk fiziksel bir interseks durumu ile birlikte gitmemektedir. D. Bu bozukluk, klinik açıdan belirgin bir sıkıntıya ya da toplumsal, mesleki alanlarda ya da önemli diğer işlevsellik alanlarında bozulmaya neden olur. Son yıllarda eşcinsel lezbiyen/gey, biseksüel ve transseksüel bireylere bundan sonra lgbt bireyler’ olarak anılacaktır lgbt lezbiyen, gey, biseksüel, transseksüel yönelik toplumda bir merak ve yönelim artışı olmuştur. Ergenlik döneminde ve çocuklarda da kendini gösteren cinsel kimlik bozukluğu ya da farklı yönde gelişen cinsel eğilimler olarak adlandırılan olguları anlamaya yönelik araştırmalar da artış olduğu görülmüştür. Farklı yönde cinsel eğilim göstermenin nedenlerine ilişkin çeşitli kuramlar öne sürülmektedir. Erikson “kimlik” terimini bireyin, çocukluktan getirdiği önemli özdeşimleri, aynılık, süreklilik, benzersizlik özellikleriyle ergenlik döneminde bütünleştiren en üst düzeydeki ruhsal yapılanması olarak tanımlar Odağ ve Bildik, 2002. Bahsedilen en üst düzeye ulaşabilmek için kişinin cinsel kimlik gelişimini de tamamlaması gerekir. Cinsel kimlik gelişiminde anne baba tutumlarının, ödİpal dönem yaşantıları, dinsel inanç, hukuk sistemi gibi sosyo-kültürel etkenlerin, kişinin bilişsel süreçlerinin ve biyolojik etmenlerin rol oynadığı düşünülmektedir Gander ve Gardiner, 2007.Cinsel kimlik bozukluğu CKB bireyin karşı cinsten olmayı çok istemesi ve/veya karşı cins davranışları sergilemesi ile karakterize bir durumdur. Cinsel kimlik bozuklukları ve ilişkili olduğu süreçlerden bahsetmeden önce araştırmalarda ve kuramlarda kullanılan terimleri tanımlamanın faydası olacaktır. Erkeklik ve kadınlığın tüm bileşenlerin birbiriyle uyumunun göstergeleri “cinsiyet” ile ifade edilir Zucker ve Cohen-Kettenis, 2008. Genler, kromozomlar, üremeye yardımcı bileşenler ve genital uzuvlar ise biyolojik cinsiyetimizi belirlemeye yarayan özelliklerdir Güneş, 2010. Cinsel kimlik ise bireyin kadın ya da erkeklik durumunu ile yaptığı özdeşim sonucu algısına dayanan öznel bir yapılanmadır. Bu yapılanmanın yansımalarını psiko-sosyal, davranışsal ve bilişsel alanlarda görebiliriz. Her kültürde, toplumun yapısın bağlı olarak gelişmiş erkek ve kadına yönelik davranış kalıpları mevcuttur. Belli başlı bazı yeteneklerin, ilgi alanlarının, bir durum karşısında alınan tavırların ya da verilen tepkilerin toplum ve kültürler tarafından belirli cinsiyetlere atfedilmesi, cins rolü kapsamına girer Möller ve ark. 2009. Bireyin hangi eşten cinsel uyaran algıladığı ve buna olan yanıtı cinsel yönelimini belirler. Bu yönelim duygusal, romantik veya cinsel açıdan karşı cinse karşı ise heteroseksüellik, kendi cinsine ilgi duyma homoseksüellik/eşcinsellik, her ikicinse karşı ilgi duyma biseksüellik olarak adlandırılır Zucker, 1997. Eşcinsellik litaretürde, yaygın olarak, kadın için bahsedilecekse “lezbiyen”, erkek için bahsedilecekse “gey” terimi ile kullanılmaktadır. Kişinin cinsel yönelimini, biseksüel, homoseksüel ya da heteroseksüel terimlerinden herhangi biri ile tanımlaması ise cinsel kimliğini gösterir Çift cinsiyetlilik, yani kişinin bir vücutta hem erkek hem kadın organını taşıması “hermafrodit” olarak adlandırılır Odağ ve Bildik, 2002.Cinsiyete dair ilk algı doğumda çocuğun cinsiyetinin ilan edilmesiyle gerçekleşir fakat çocuğun kendine ait cinsiyet algısının yapılanması çok daha karmaşık bir süreçtir. Doğumdan 6 ay sonra başlayan cinsiyet yapılanmasında bireyin cinsiyetinin kendinin değişmez bir parçası olduğunun yerleşmesi Kohleberg’in bilişsel-gelişimsel kuramına göre somut işlemsel döneme geçişiyle gerçekleşir Gander ve Gardiner, 2007.Coates 2006 çocuğun cins kimliği gelişimini şöyle tarif eder“Çocuğun cins kimliğini yapılandırması yavaş ve kademeli bir süreçtir. Busüreç derinde, çocuğun bağlanma ilişkilerinden köken almaktadır ve onedenledir ki sözü edilen ilişkilerin tarihini ve kuşaklar arası olanları da dahilçatışmalarını yansıtacaktır.”CKB kız çocuklarında daha yağın olarak görülmekle beraber erkek çocuklarında kliniğe başvurma oranı daha fazladır. Buda bize kültürel ve psiko-sosyal etkenlerin önemini göstermektedir. Bu sandığımızdan daha fazla görülen karşı cinsten olmayı isteme davranışının tanısı, bir bozukluk olup olmadığı ve tedavisi hakkında çok fazla tartışma bireylere yönelik önyargı ve ayrımcılık, günümüz toplumları içerisindeki önemli sorunlar olarak ortada durmaktadırlar. Bunun en yaygın örneği, homofobi olgusunda karşımıza çıkmaktadır. Homofobi, genel olarak, eşcinsellik, biseksüellik ve transseksüellik gibi farklı cinsel yönelimleri veya kimlikleri bulunan insanlara yönelik olumsuz duygular, tutumlar ve/veya davranışlar olarak tanımlanmaktadır Budak, 2003. Homofobinin kendiliğinden kişisel bir özellik olarak değil, belirli bir sosyal-kültürel bağlam içinde oluştuğu söylenebilir. Lgbt bireyleri toplumlar tarafından düzeyleri değişkenlik göstermekle birlikte sözlü ya da fiziksel şiddete, dışlanmaya, ötekileştirmeye, dışlanmaya ve görmezden gelinmeye maruz kalmaktadır. Bu çalışmada, çocuklarda cinsel kimlik gelişiminin normal özelliklerinin, cinsel kimlik gelişimi ve cinsel rol davranışlarını belirleyen psiko-sosyal ve psikodinamik değişkenlerin, CKB klinik özelliklerinin, tanı karmaşası ve etik sorunların, tanı ve tedavi acısından yaşanan tartışmaların gözden geçirilerek lgbt bireylerinin anlaşılması ve bu bireylerle tanışıklık düzeyimizin arttırılması Psikiyatri Birliği 1973 yılında DSM-III tanı sınıflandırmasından homosekhomoseksualite tanı kategorisini çıkartmıştır ve homoseksualite bir psikiyatrikhastalık olarak ele alınmamaya başlanmıştır. Son yıllarda benzer şekilde çocuklarda CKB’nin psikiyatrik bir hastalık olmadığı tartışmaları başlanmıştır. Psikiyatrik tanı sınıflandırma sistemlerinden çıkartılması gerekliliği savunulmaktadır. CKB’nin psikiyatrik bir hastalık olmadığını savunanların şu nedenleri göstermektedir• CKB cinsel davranışın normal bir çeşitlenmesidir.• CKB tanısı konan çocuklar bu durumları ile ilgili herhangi sıkıntı yaşamamaktalar ve bu durum herhangi bir işlev kay bına neden olmamaktadır. Eğer bir sıkıntı ya da işlev kaybı yaşanıyorsa bunun sebebi durumun kendisinden değil sosyal olarak kabul edilmemesinden ötürüdür.• Çocukluktaki CKB tanısı yetişkinlik dönemindeki homoseksüel cinsel yönelimin bir yordayıcısı olduğuna göre ve homoseksüalite psikiyatrik bir bozukluk olarak kabul edilmediğine göre bu tanının tanı sınıflandırma sistemlerinde yer alması sadece homoseksüalitenin psikiyatrik bir bozukluk olduğuna vurgu yapmak içindirZucker 2005, Zucker ve Spitzer 2006.Psikiyatrik belirtiler ile bozukluk arasındaki birleşme noktasını belirlemek çoğunlukla karmaşık ve güçtür. Örneğin kişilik özellikleri ile kişilik bozuklukları arasındaki birleşme noktasını gibi. Karşı cinsiyet davranışı gösteren çocuklarla belirgin cinsel kimlik sorunu yaşayan çocuklar arasındaki benzer noktaların olması durumu da tartışmaya neden olmaktadır Özsungur, 2010.Bir psikiyatrik bozukluğun hoşnutsuzluk ve işlev kaybı yaratıp yaratmadığının belirlenmesi de karışık ve güç bir durumdur. CKB olan bireylerde hoşnutsuzluk ve işlev kaybının rahatsızlığın doğasından kaynaklanmadığı sosyal ve çevresel faktörlerden ileri geldiği düşünülmektedir. Karşı cinsiyet davranışının sosyal çevre tarafından kabul görmesinin ya da etiketlenmesinin ortadan kaldırılmasının sıkıntıyı yok edeceği savunulmaktadır. Fakat bu güç durum yalnızca çocuklarda ve ergenlerde CKB açısından değil tüm psikiyatrik bozukluklar açısından geçerlidir. Bir örnekle açıklamak gerekirse ayrılık kaygısı bozukluğu olan bir çocuğun bağlanma nesnesinden ayrılmadığı sürece bir zorluk ve hoşnutsuzluk yaşamayacaklardır. Bu nedenlerden ötürü cinsiyet davranışları ve cinsel yönelimlerin cinsel gelişimin farklı bir görünümü olduğunu ve işlev kaybına neden olmadığını tartışmak zor olmaktadır. Sonuç olarak çocuğun ya da ergenin kendi bedenine yabancılaşması, biyolojik cinsiyet ile psikolojik cinsiyet arasındaki ayrımın sıkıntı yaratıyor olması doğaldır Zucker 2005.Sürekli ve yineleyici şekilde farklı cinsiyet davranışları gösteren bir çocuğa sahip olmak, hem ebeveynler hem de çocuk için huzursuzluk ve stres kaynağı olmaktadır. Bu çocuklar ya da ergenler yaşıtları ve yetişkinler merak edilip ilgi çekmekte ya da alay edilmektedirler. Etiketleme, dışlanma, aşağılanma, sözlü ya da fiziksel şiddet ve ötekileştirmeye maruz kalmaktadır ve bu durum diğer psikiyatrik bozukluklara da neden olabilmektedir. Bu bireylerin aileleri de etiketlenmekte ve benzer çatışmalı durumlara maruz kalabilmektedir. CKB toplumda çok nadir görülen ancak diğer psikopatolojilerin eşlik etme riskinin yüksek olduğu bir bozukluktur. Olgu sayısının bu denli az oluşu, araştırmacıların önündeki en önemli engellerden birisini teşkil yıllarda klinik olarak tercih edilen ve öne çıkan yöntemler arasında; çocukluk dönemindeki müdahalenin tedavi edici olduğunu, uyumu sağlamak amacı ile oyun terapisi, bireysel ya da aile terapilerinin uygulanması gerektiğini düşünen psikoteropotik yaklaşımlar, CKB’nin etkin bir tedavisi olmadığını düşünenler tarafından bir müdahale yapılmadan çocukların izlenmesi gerektiği, çocukluk döneminde karşı cinsiyet davranışı göstermenin doğal bir cinsel gelişim özelliği olduğunu okul öncesi ve okul çağında desteklenmesi gerektiğini düşünenler vardır Zucker 2008.Bu tedavi yaklaşımlarının altında yatan kavramlar psikanalitik, biyolojik, psiko-sosyal gelişimsel ve felsefik düşüncelere dayandırılmaktadır. Son yıllarda kullanılmaya başlanan puberte bloke edici hormon tedavisi de tartışmalı konulardan biridir. Ergenlik döneminin gelişimsel özelliklerine baktığımızda karmaşık ve çalkantılı bir gelişimsel dönem olduğu ve ergenin kendi biyolojik cinsiyetine özgü hormonları ile yüzleşmeden bu tur kararların alındığı durumlarda cinsel kimliğin doğal gelişimini engelleme riski de olacaktır. Ayrıca bu tur hormon tedavilerinin gelişen beyin ve kemik yapısı üzerine etkilerinin de bilinmediği bireyleri toplumlar tarafından düzeyleri değişkenlik göstermekle birlikte sözlü ya da fiziksel şiddete, dışlanmaya, ötekileştirmeye ve görmezden gelinmeye maruz kalmaktadır. Bu sebeplerden ötürü kendilerini dışa vuramamakta ve içlerinde yaşadıkları sıkıntıları dile getirmede ve tedaviye başvurmada dahi zorlanmaktadırlar. Farklı yönde gelişen cinsel kimliklerinin her bir birey için aile dinamikleri, sosyal ve psikolojik açıdan özgün bir yapıya sahiptir. Heteroseksüel olmayan bireylerle tanışıklığımızın artmasının olumsuz ön yargılarımızı kıracak, olumlu tanımlamalar ve değerlendirmelere katkı sağlayacaktır. Yaşadıkları durum, sevgi, şefkat, anlaşılabilme yakınlık ve ilgi gerektirmektedir. Bu doğrultuda bu bireylere ve bu bireylerle yaşayan kişilere, bu eğilimlerin biyolojik, psikososyal, yanları olduğunu bilgilendirmek üzere aile seminerleri düzenlenebilir. Yaşadıkları konusunda yalnız olmadıklarını hissetmeleri için hem ailelerine hem de lgbt bireylerine grup terapileri yapılabilir. Çocuk sahibi olan ailelere çocukları henüz bebekken cinsel eğitimler, aile seminerleri düzenlenebilir. Çocukların gelişimsel özellikleri ve karşılaşabilecekleri durumlar hakkında bilgi edindirilebilir. Ana-baba okulu seminerleri ile toplumda bir bilinçlenme sağlanabilir. Lgbt bireyleri ile olumlu sosyal ilişkilerde bulunmak, bu bireyler için anlaşılma ve yakınlık ihtiyacının giderilmesine yardımcı olacak, durumlarını dile getirme cesareti verecek, çevre için bir farkındalık yaratacak ve toplumda lgbt bireylerine yönelik tutumların olumlu yönde değişmesine katkı sağlayacaktır.

cinsel kimlik bozukluğu düzelir mi