CJfQ. Şeker Kutusu - Rıfat Ilgaz Şeker Kutusu, Rıfat Ilgaz’ın her yaştan okura seslendiği öykülerinden oluşan bir seçki. Bu öykülerde öyle insanlar ve olaylarla karşılaşırız ki, yazıldıkları zamanın üzerinden yıllar geçmiş olmasına rağmen her şey tanıdıktır. Kitaba adını veren öykünün kahramanı Ali Yılmaz’ın nişanlısına götürmek için yaptırdığı şeker kutusu elden ele dolaşıp sonunda kendisine geri gelir. Bu arada yaşananlar ve öykünün okuru merakta bırakan şaşırtıcı sonu, birçok soruyu da beraberinde getirir. Ustanın bütün eserlerinde olduğu gibi, bu öykülerinde de mizahla yoğrulmuş gündelik yaşamın sıradanlıkları anlam kazanır. Okuyup bitirdikten sonra da uzun zaman belleğinizden silinemeyecek bu öyküler aslında hayatın ta kendisidir. Edebiyat hayatımızdan hatırlamalar köşemizde bu hafta Rıfat Ilgaz'dan Şeker Kutusu öyküsü Gazete Kadıköy, yazarlarımızın, şairlerimizin eserlerinden küçük alıntılarla oluşacak bir “köşe” açtı. Amacımız, bir edebi seçki ya da güldeste hazırlamak değil. Edebi değerlendirmelerde bulunmak hiç değil. Yalnızca bir gazete köşesi ölçeğinde kalmak üzere geçmiş edebiyat hayatından bazı ilginç satırları hatırlayıp bellek tazelemek. Bu vesileyle yazıların yer aldığı kitapları okuyucularımıza hatırlatmak. Keyifle okuyabileceğiniz birbirinden farklı yazı ve öyküler sunabileceğimizi umuyoruz. RIFAT ILGAZ 7 Mayıs 1911- 7 Temmuz 1993 Edebiyatımızın duyarlı kalemlerinden biri olan Rıfat Ilgaz, 1911 yılında Kastamonu Cide’de dünyaya geldi. Anadolu’nun çeşitli illerinde öğretmenlik yapan Ilgaz’ın ilk şiir kitabı “Yarenlik” 1943’te yayımlandı. 1944’te yazdığı “Sınıf” adlı şiir kitabından dolayı 6 ay hapis cezası verilen yazar, tahliye olduktan sonra bir süre daha öğretmenlikten sonra gazetecilik yaptı. 1947’de Sabahattin Ali, Aziz Nesin ve Mim Uykusuz’un çıkardığı Marko Paşa kadrosuna giren Ilgaz, sık sık kapatılan bu derginin sorumlu müdürlüğünü üstlendi. “Sakıncalı” görüldüğü için gazete ve dergilerde kendi adıyla yazıları yayımlanmayan yazar Turhan ve İlhan Selçuk’un çıkardığı Dolmuş Dergisi’ne “Stepne” takma adıyla yazılar yazdı. Yazın hayatına şiirden mizah öykülerine, romandan çocuk kitaplarına birçok farklı alanda eser sığdıran Ilgaz’ın “Karartma Geceleri” eseri 2004 yılında 100 Temel Eser listesine girdi. Yazarın eserleri günümüzde oğlu Aydın Ilgaz ile birlikte kurduğu Çınar Yayınları’ndan çıkıyor. Ilgaz’ın Çınar Yayınları tarafından yayımlanan “Şeker Kutusu” isimli kitabından aynı adlı öyküyü yayımlıyoruz. ŞEKER KUTUSU “İndir!” dedi, “Ne kadar kutun varsa indir!” Şekerci kalfası, üzeri çiçekli, içi dışı kadifeli, iç kapağının ortası aynalı, pırıl pırıl selefonlu, ne kadar kutu varsa, serdi tezgâhın üstüne. Ali Yılmaz, iç kapağı aynalı kutuyu kestirmişti gözüne “Ne kadar şeker alır bu kutu?” diye sordu. “Bir kilo alır! Karışık mı yapalım?” “Karışık... Biraz çikolatalı, biraz badem ezmeli... Altına da bir sıra lokum, fıstıklısından! Anlıyorsun ya! Temiz bir şey olsun!” Şekerci, yirmi yaşındaki bir delikanlının böyle bir kutuyu kime göndereceğini kestirmişti çoktan. Ali Yılmaz “İki kat kâğıda sarın kutuyu!” dedi, “Şıklığı dışarıdan belli olmasın!” Bu, biraz da onun sıkılganlığını gösteriyordu. Şekerci isteğinden daha güzelini yaptı. Sardı, sarmaladı, sırmalı iplerin düğümlendiği yere de firmanın yaldızlı etiketini yapıştırdı. İki kat kâğıda sardıktan sonra “Buyrun!” dedi, “Kime verirsen ver, mahcup olmazsın! Haydi güle güle!..” Gitti, karşıdaki koltuk meyhanesinden, ayaküstü iki tek votka çekti. Duvardaki aynada kravatının üçgenini denkleştirdi. Lacivert çizgili ceketinin üst cebindeki mendili yeniden katladı, koydu yerine. İki votka adamakıllı artırmıştı cesaretini. Çiçekçinin önünden geçerken, birden daldı içeri “Karanfil!” dedi, “On tane kadar, kırmızı karanfil... Bir sıra da kenarlarına beyazlarından!” Çiçekçi, karanfilleri jelatin kâğıdına sardı güzelce, tutuşturdu eline. Hiç düşünmemişti çiçekleri nasıl götüreceğini. Utanırdı böyle şeylerden. Bir Bayram gazetesi aldı, koydu çiçekleri arasına. İki kadeh votka daha çekmesi gerekirdi, kapıyı çalabilmesi için. Meyhane şuracıktaydı, ayaküstünde yapındırdı. Artık nereye olsa gidebilirdi. Dokundu Sevgi’nin kapısındaki zile... Ev, tıklım tıklım misafirdi, bir yılgınlık çöktü içine. Elindekileri kapıdan verip gitse, ne iyi olurdu! İster istemez girdi içeri, merdivenleri çıktı. Çiçekleri uzattı nişanlısına. Çiçekler, şeker kutusundan daha çok ilgilendirmişti Sevgi’yi. Kutu, çifter çifter sarılı olduğu için, ne biçimi belli oluyordu, ne içindeki aynası “Hele kâğıtları bir sıyırsın!” diye düşündü, “Bayılır o zaman!” Tam yirmi lira yalnız kutusuna vermişti. Lâcivert kadife kapağın içinde, yürek biçimi pırıl pırıl bir ayna vardı ki, hangi kız görse ağzının suyu akardı. Hele bir açsın kutuyu! Büyüklerin elini öptü sıradan. Geriye kalanlarla tokalaştı. Sevgi’nin uzattığı şekere, parmakları titreyerek uzanırken, keskin bir arpej kokusu, fırıl fırıl döndürmüştü başını. Çok oturmadı, kapıdan çıkarken rahat bir soluk almıştı. Ne olursa olsun, büyük bir yük kalkmıştı üzerinden. Onun için bayramın ödevi bitmiş, bayramın kendisi başlamıştı. İki kadeh rakıyla bir açış yapmalıydı. Tuttu, Karanfilli Meyhane’nin yolunu! Sevgi, her bayram Melâhat Hanım’ın elini öpmeden yapamazdı. Taa okul sıralarında alıştırmıştı onu. Her bayram, okulu bitirdiği halde, onun yumuk yumuk ellerini öpmedi mi, kendisini okul yüzü görmemiş bir mahalle kızı sayardı. Elini yüzünü yıkadı, taradı saçlarını... “Anneciğim!” dedi, “Gidiyorum Melâhat Hanım’a. Para ver de, bir kutu yaptırayım!” Bayramlaşmak güzeldi ya, işin bu masraflı yanı hoşuna gitmiyordu annesinin “Ne parası!” dedi, “Al götür şu kutuyu!” Öyle ya!.. Şeker, her yerde aynı şekerdi. Ne farkı vardı kutuların birbirinden! “Olur mu anneciğim!” diyecek oldu Sevgi... “Hadiii!” dedi annesi, “Çok konuşma! Al götür, parayı sokaktan toplamıyoruz!” İster istemez, şeker kutusunu sıkıştırdı koltuğunun altına. Tütüncüden bir Bayram gazetesi aldı, sardı sarmaladı. Tam kapısının önünde yakaladı Melâhat Hanım’ı. “Ooo!.. Sen misin Sevgiciğim?” dedi, “Tanıyamayacaktım az daha. Büyümüşsün maşallah, koskocaman bir kız olmuşsun!..” Sevgi, eski öğretmeninin elini öperken, o da yanaklarından öptü. Düşünceli kızdı Sevgi “Herhalde bir yere gidiyorsunuz!” dedi, “Başka bir gün rahatsız ederim sizi!” Kutuyu, üzerindeki gazeteyle birlikte, uzattı Melâhat Hanım’a “Buyrun efendim!” Üstelemedi Melâhat Hanım “Mersi!” dedi, “Beklerim kızım, başka bir gün!” Müfettiş Cemal Beyler’e gidiyordu. Ankara’dan her bayram üç beş günlüğüne gelirdi annesine. Terfi senesiydi Melâhat Hanım’ın, bu bayram mutlaka görmesi gerekirdi müfettişi. “Hazır şeker de geldi işte!” dedi, “Şekercinin önünde kuyruğa girmektense...” Cemal Bey, güler yüzle karşıladı Melâhat Hanım’ı “İyi oldu geldiniz!” dedi, “Bu yıl yeniden iki Kız Sanat Enstitüsü açılacak. Bunların başına bilgili, tecrübeli yönetmenler gerekiyor!” İçi cız etmişti Melâhat Hanım’ın, okuldan da, arkadaşlarından da çok memnundu. Kendini toparlayarak “Evet Müfettiş Bey!” dedi, “Düşündüm ki, bu yeni okullara sizden daha elverişlisini bulmak çok zor! Yönetmen kolayına yetişmiyor memlekette... Sizin terfi’ yalnız Melâhat Hanım!” “Siz bilirsiniz!” demekten başka çare bulamadı. Biraz daha ileri giderek “Efendim!” dedi, “Gösterdiğiniz güvene çok teşekkürler. Size karşı mahcup olmamaya çalışacağım...” Daha ne konuşacaktı ki, kalktı ayağa “Hay Allah!” dedi içinden, “Kendi ayağımızla tutulduk!” Başı önüne düşüvermişti. Cemal Bey’in annesi Hadiye Hanım, öğretmenlere el öptürmeye bayılırdı. Hele öpen, böyle bir Müdire Hanım olursa... Gururla uzattı elini. Bir müfettiş anası olmanın tadını çıkarmıştı. Hemen Melâhat Hanım’ın peşinden “Cemalciğim!” dedi, “Ben çıkıyorum, bizim Naciye Abla’ya kadar bir uzanayım!” “Benden de selâmlar.” Giydi mantosunu. Üvey ablasıydı Naciye Hanım, hemen arka sokakta otururdu. Tam kapıdan çıkarken uzandı, masanın üstünde duran kutuyu aldı eline, Melâhat Hanım’ın getirdiği kutuyu... “Gitmişken...” dedi, “Şunu da götüreyim bari!” Ablasını, açık pencerenin önünde yakaladı, çıktı merdivenleri, elini öptü. Oğlu Şenol’u sordu, çok severdi Şenol’u-Bunu Naciye Hanım da bilirdi. Yapma bir üzüntüyle “Çıktı sabahtan!” dedi, “Çok üzüyor beni! Top... Top... Bayram demez, seyran demez, top, top, top!” “Oynayabiliyor mu bari?” “Yakında aylığa geçireceklermiş. Aklım ermiyor hiç top oynayana aylık verirler mi?” O da bilmiyordu; ama avutmak için “Neden vermesinler!” dedi, “Bu kadar insan, para verip onları seyrediyor. Geceleri bile top meydanlarına koşuşuyorlar!” Böyle demesi, bir bakıma gerekliydi de... Çıkarıp, bir yüz kâğıt bırakması gerekecekti sonra! Başka ne konuşacaktı, kalktı birden. Yürüdü merdivenlere doğru... Şeker kutusu geride, masanın üstünde kalmıştı “Hoşçakal, bize de buyur!” demeyi de unutmadı. Şenol, yorgun argın gelmişti antrenmandan, pestili çıkmıştı. Masanın üstünde şeker kutusunu görünce “Nerden bu?” dedi, “Kim getirdi?” “Teyzen!” Kutuyu aldı eline, evirdi çevirdi... Tak tak vurdu kapağına “Kıyak kutu!” dedi, “Bizim başkana götüreceğim bunu!” “Ne başkanı?” “Kulüp başkanı! Diyeceğim ki, Reis Bey, bıktım bu amatörlükten! Geçir artık kadroya da, beş on kuruş uçlanalım!’... Haa, ne dersin? Anne be, dünkü çocuklar profesyonel oldu, biz bayram demez, seyran demez ağzımızı poyraza açıp koşuyoruz!” “Aklım ermez benim, ne yaparsan yap! Götüreceksen, al götür kutuyu!..” Giyindi, çıktı. Başkanları, sayılı bir belediye meclisi üyesiydi. Hani şu, kimseye hayrı dokunmayan meclis üyelerinden! Kutuyu bıraktı büfenin üstüne, elini öptü. “Sen hiç merak etme!” dedi, “Gördüm geçen gün oyununu! Yakında gireceksin kadroya! Antrenmanların, sakın bırakma peşini!” Böyle, kimlere neler vaad etmemişti ki... Adamakla mal mı tükenirdi? Çok oturmadı Şenol, saygılı çocuktu. Genç futbolcu çıkar çıkmaz, belediye meclisi üyesinin kızı Sevim, yapıştı kutuya “Babacığım!” dedi, “Bunu halama götüreceğim ben!” “Kime götürürsen götür!” Sürdü, sürüştürdü Sevim, bayramlıklarını giydi, atladı bir dolmuşa. Yüreği küt küt ata ata çıktı merdivenleri. “Ya Ali Ağabey evde değilsee...” diye düşünüyordu. Dokundu parmağının ucuyla zile. Kapıyı halası açmıştı. Saygıyla öptü elini. Yakışıklı evlat doğuran ananın eli, işte böyle öpülürdü. Kutuyu, utana sıkıla koydu masanın üstüne “Halacığım!” dedi, “Nerde Ali Ağabeyim?” Halası da domuzun domuzuydu. Kızın yüreğine indirmek için “Ali mi?” dedi, “Nişanlısına kadar gitti!” Daha fazla oturup da ne yapacaktı Sevim? Kim bilir oradan çıkınca hangi meyhaneye gidecekti! Tadı kaçmıştı konuşmanın. Bir biçimine getirdi, gene öptü elini, girdi yola. Gece yarısına doğru, Ali Yılmaz, bulut gibi eve döndü. Annesi her zamanki gibi uyumamıştı gene “Nerde kaldın, merak ettim!” diye çıktı karşısına. “Bayram değil mi? Biraz oturduk arkadaşlarla!” Yalnız oturmamıştı, oturup içmişti de... İlk defa hak verdi annesi. Ali Yılmaz ceketini çıkarırken, masadaki şeker kutusuna gözü ilişti “Kim geldi?” diye sordu, “Kimden bu kutu?” “Sevim’den ha!” dedi, “Güzel kız olmuş, geçen gün gördüm de...” “Bırak onları! Kaç yıldır kapımızın ipini çekmiyorlardı!” Ali, asıldığı gibi kopardı, kutunun ipini, kâğıdını sıyırdı. Bir kat... Bir kat daha!.. “Amma da sıkı sarmışlar haaa!” diye söylendi. Açtı kapağını, içinden okkalı bir badem ezmesi seçerken kendini görür gibi olmuştu. “Bu ne!” dedi, “Ayna var kapağında!” Annesi de görmüştü kutuyu “Aman!..” dedi, “Ne güzel, ne sevimli kutu bu!.. Nişanlıya getirilmiş gibi!” “Sen, benim aldığım kutuyu görecektin ki... Aklın dururdu! Bunlar paralarına kıyıp şeker mi alabilirler be!” İçinden bir badem ezmesi daha seçti, attı ağzına. Bir de annesine uzattı “Ye!” dedi, “Üvey de olsa kardeşinin yolladığı şeker!.. Kendi malın gibi ye!” Adını duyduğumuzda akıllara hemen Hababam Sınıfı gelir. Çocukluk yıllarından bu yana izlediğimiz, her yaştan insanın sevdiği o Hababam Sınıfı filmleri var ya, işte size o harika eserin sahibi Rıfat Ilgaz'dır. Kastamonu doğumlu olan Rıfat Ilgaz, Ankara Gazi Eğitim Enstitüsü'de, edebiyat okumuştur. Önemli eserleri arasında; Sarı Yazma, Yıldız Karayel, Pijamalılar gibi romanları; Yarenlik, Sınıf, Yaşadıkça gibi şiirleri; Kesmeli Bunları, Radarın Anahtarı, Nerde O Eski Usturala gibi öykü kitapları vardır. Türk edebiyatı için oldukça önemli isimlerden biri olan yazar, topluma kazandırdığı eserleri ve yaşam şekli ile pek çok kişiye örnek teşkil edecek niteliktedir. 7 Mayıs 1911 tarihinde Kastamonu ilinin Cide ilçesinde dünyaya gelen Ilgaz; anne ve babasının son çocuğudur. 1940 yıllarına doğru Türk edebiyatı içinde yıldızı parlayan; toplumcu ve gerçekçi bir düşünce akımını benimsemiş olan başarılı bir yazardır. [renkbox baslik="Attila İlhan Kimdir? Hayatı ve Eserleri " link=" resim=" renk="kahve" yenisekme="evet"][/renkbox] Şiire olan ilgisi daha ortaokul yıllarında başlayan Rıfat Ilgaz'ın, birçok yerel gazetede şiirleri yayınlanmaya başlamıştır. Kastamonu Muallim Mektebi’nde yatılı olarak eğitim almış ve Gerede, Akçakoca gibi yerlerde ilkokul öğretmenliği yapmıştır. 6 yıl süre ile öğretmenlik mesleğini yaptıktan sonra Ankara Gazi Eğitim Enstitüsü’ne girerek, edebiyat bölümünden mezun olmuştur. Rıfat Ilgaz Kimdir? Şiir ve öykü eserleri ile tanıdığımız Rıfat Ilgaz, Türk edebiyatına olan katkıları ile günümüzde halen eserleri ile adı yaşatılan bir yazardır. 7 Mayıs 1911'de gözlerini açtığı dünyaya, 7 Temmuz 1993 tarihinde veda etti. 1939 yılında İstanbul Karagümrük Orta Okulu’nda öğretmenlik mesleğine atanan Rıfat Ilgaz, aynı dönemde bir yandan da felsefe eğitimini sürdürdü. Rıfat Ilgaz'ın hayattan ayrıldığı gün olan 7 Temmuz'da, her yıl Kastamonu Cide'de, Sarı Yazma Festivali düzenlenmektedir. Adına şiir ödülleri verilen ve yaş günleri İstanbul Şan Müzikholü ve Harbiye Konak Sineması gibi önemli yerlerde kutlanan Ilgaz'ın anısına; 21 Ekim 2008 tarihinde Kastamonu Üniversitesi Cide Rıfat Ilgaz Meslek Yüksekokulu açıldı. Yatılı olarak Kastomu Muallim Mektebi'nde eğitim gören Rıfat Ilgaz, buradan mezun olduktan sonra 6 yıl boyunca; Akçakoca, Bolu, Gerede ve Gümüşova gibi ilçelerde öğretmenlik yaptı. Daha sonra 1938 yılında Ankara Gazi Eğitim Enstitüsü'nü bitirdi. Buradan mezun olduktan sonra da Adapazarı Ortaokulu'nda Türkçe öğretmenliğine atandı. Yazdığı kitapları ile birçok ödülün de sahibi olan Rıfat Ilgaz'a şu ödüller verilmiştir; Yıldız Karayel ile Madaralı Roman Ödülü ve Orhan Kemal Roman Armağanı, Ocak Katırı Alagöz ile Ömer Faruk Toprak Şiir Ödülü ve sob olarak Edebiyatçılar Derneği Onur Ödülü. Rıfat Ilgaz’ın Hayatı Rıfat Ilgaz küçük yaşlarından itibaren edebiyata ve şiire ilgisi ile tanınmış bir yazar olsa da, profesyonel anlamda ilk ününü "Yarenlik" isimli şiir kitabı ile kazanmıştır. Şiir konusundaki üstün yeteneği sayesinde ilk kitabının oldukça ilgi görmesi, Rıfat Ilgaz’ı ikinci kitabı olan ’’Sınıf’’ı çıkarmaya teşvik etmiştir. 1944 yılında çıkardığı kitabı sıkıyönetimden geçememiş ve toplatılmıştır. Toplatılmış olmasına karşın ünlü halkbilimcisi Pertev Naili Boratav’dan oldukça övgü almıştır. 1945 yılında çıkarılmış olan Gün Dergisi'nde sekreter olarak çalışmaya başlayan Ilgaz, aynı zamanda bu dergide yazıları yayınlanan bir yazar görevindeydi. Kısa zaman sonunda Aziz Nesin’in sahip olduğu Cumartesi Dergisi'ne ortak olmuştur. Ardından Aziz Nesin ve Esat Adil gibi önemli isimlerle Gerçek Gazetesi'ni ve sonrasında ise Yığın Dergisi'ni çıkarmışlardır. Gazetecilik ve yazarlık deneyimleri sonrasında tekrardan öğretmenlik mesleğini yapmaya karar veren Rıfat Ilgaz, Yozgat Boğazlıyan’da öğretmen olarak çalışmaya devam etmiştir. Ancak rahatsızlanması nedeniyle bir süre tedavi gördükten sonra tekrardan Aziz Nesin ve arkadaşları ile gazetecilik ve yazarlık alanında çalışmaya devam etmiştir. 1944 yılında yazdığı Sınıf adlı şiirinden dolayı tutuklanan Ilgaz, serbest kaldıktan sonra Yozgat'a atandı. Ancak verem hastalığı tam olarak geçmediği için 1946 yılında İstanbul Validebağ Sanatoryumu'na tedavi görmek amacıyla yattı. 1947 yılından sonra öğretmenlik vazifesi elinden alınan Rıfat Ilgaz, bu tarihten sonra mesleğini icra edemedi. Günümüzde olduğu gibi o dönemlerde de yazar ve şairler özgür bir şekilde yazamıyorlardı. Rıfat Ilgaz da yazıları ve kitapları nedeniyle birçok kez sorgulandı ve tutuklandı. Neticede çok sevdiği öğretmenlik mesleği elinden alındı. Aziz Nesin ile birlikte çıkardıkları Markopaşa dergisinde, yazı işleri müdürlüğü yaptı. 1952 yılında Adembaba dergisini çıkarmaya başyana usta yazar, o dönemde oldukça popüler olan Dolmuş, Karikatür ve Taş gibi mizah hikayelerini kaleme alarak yayınladı. Rıfat Ilgaz edebiyata olan aşkını Kerem ile Aslı, Zeycan ile Asuman gibi halk hikayelerinden aldığını söylemektedir. Ancak halk hikayelerine gönül vermesine rağmen edebiyata şiir türündeki yazıları ile giriş yapmıştır. Henüz 15 yaşındayken yazdığı Sevgilimin Mezarında isimli şiiri, Nazik dergisinde yayınlanmıştır. Bir dönem Faruk Nafiz Çamlıbel, Halit Fahri Ozansoy ve Ahmet Kutsi Tecer gibi isimlerin etkisinde kalmıştır. Rıfat Ilgaz’ın Eserleri Rıfat Ilgaz’ın Türk ve Dünya edebiyatında popülerlik kazanmış en önemli eseri Hababam Sınıfı olsa da, pek çok roman ve şiir kitabı da bulunmaktadır. 14 adet şiir kitabına hayatı içinde yer vermiş olan Rıfat Ilgaz’ın ilk önemli eseri Yarenlik isimli kitabıdır. Ardından Sınıf, Yaşadıkça, Devam, Üsküdar’da Sabah Oldu ve Soluk Soluğa isimli eserleri gelmektedir. Ancak edebiyata şiir yazarak girmesine ve bu türde verdiği eser sayısının fazla olmasına rağmen, şiirleriyle değil oyun ve öykü yazıları ile tanınmayı başarmıştır. Şiir konusunda oldukça başarılı bir şair olmasına karşım toplumcu bir görüşü nitelediği şiir kitaplarının bazıları yayınlandığı yıllarda toplatılma kararına maruz kalmıştır. Şiir kitaplarının yanı sıra önemli romanları ile de pek çok filmin konusunu yazmış olan Rıfat Ilgaz 1957 yılında Hababam Sınıfı kitabını yazmıştır. Hababam Sınıfı ilk olarak tiyatro sahnesine uyarlanmış sonrasında ise gördüğü ilgi karşısında sinema filmi olarak çekilme kararı alınmıştır. [renkbox baslik="Barış Manço Kimdir? Hayatı Hakkında Bilgi " link=" resim=" renk="mor" yenisekme="hayir"][/renkbox] Karadenizin Kıyıcığında, Halime Kaptan, Meşrutiyet Kırathanesi, Sarı Yazma ve Yıldız Karayel gibi önemli romanları da bulunmaktadır. Edebiyatın birçok dalında eserlere imza atmış olan Rıfat Ilgaz; anı, köşe yazısı, öykü ve çocuk tiyatrosu gibi alanlarda da pek çok esere sahip bir isimdir. Yazarın şimdiye kadar yayımlanmış eserlerini kategorilerine göre sıralayacak olursak Romanları Hababam Sınıfı Sarı Yazma Yıldız Karayel Pijamalılar Karadeniz'in Kıyıcığında Halime Kaptan Karartma Geceleri Meşrutiyet Kıraathanesi Hoca Nasrettin ve Çömezleri Hababam Sınıfı İcraatin İçinde Bizim Koğuş Şiirleri Yarenlik Sınıf Yaşadıkça Güvercinim Uyur mu? Devam Çocuk Bahçesi Üsküdar'da Sabah Oldu Ocak Katırı Alagöz Soluk Soluğa Karakılçık Kulağımız Kirişte Uzak Değil. Öykü Kitapları Don Kişot İstanbul'da Kesmeli Bunları Radarın Anahtarı Nerde O Eski Usturalar Garibin Horozu Şevket Ustanın Kedisi Tuh Sana Saksağanın Kuyruğu Bunadı Bu Adam Palavra Çatal Matal Kaç Çatal Altın Eskicisi Şeker Kutusu Hababam Sınıfı Uyuyor Hababam Sınıfı Baskında Hababam Sınıfı Sınıfta Kaldı Çalış Osman Çiftlik Senin. Çocuk Hikayeleri Bacaksız Okulda Bacaksız Paralı Atlet Bacaksız Kamyon Sürücüsü Bacaksız Tatil Köyünde Bacaksız Sigara Kaçakcısı Küçük Çekmece Okyanusu Öksüz Civciv Kumdan Betona Cankurtaran Yılmaz Tiyatro Oyunları Hababam Sınıfı Uyanıyor Aynı zamanda filmi de yapılmıştır. Hababam Sınıfı Baskında Hababam Sınıfı Sınfta Kaldı Aynı zamanda filmi de yapılmıştır. Türk Çocukları Türk Çocukları Çatal Matal Kaç Çatal Abbas Yola Giden Ana Sayfa Edebiyat Hiciv-Mizah Kitap Hakkındae-k7 Rıfat Ilgaz yazarının eşsiz eseri olan Şeker Kutusu kitabıdır. Çınar Yayınları tarafından basılmıştır. Mesafeler Sahaf satıcısı tarafından ₺ fiyatından satışa sunulmaktadır. Kitap kondisyonu "İyi" durumundadır. Şeker Kutusu kitabı Edebiyat kategorisi altında bulunan Hiciv-Mizah alt kategorisinde bulunmaktadır. Bu ürün için kargo ücreti Alıcı Öder şeklinde sunulmuştur. Satıcının stoğunda bu üründen 1 adet bulunmaktadır. İyi ISBN9789753480420 Eklenme Tarihi 09 Oca 2021 Cmt 1824 Favori 0Stok 1 Yayınevi YazarRıfat Ilgaz Baskı Yılı2006 Baskı Sayısı6 Sayfa Sayısı156 Kargo ALICI ÖDER Bu kitap şu an satılmamaktadır. Kitabın Satıcısı Kitap Hakkındae-k7 Rıfat Ilgaz yazarının eşsiz eseri olan Şeker Kutusu kitabıdır. Çınar Yayınları tarafından basılmıştır. Mesafeler Sahaf satıcısı tarafından ₺ fiyatından satışa sunulmaktadır. Kitap kondisyonu "İyi" durumundadır. Şeker Kutusu kitabı Edebiyat kategorisi altında bulunan Hiciv-Mizah alt kategorisinde bulunmaktadır. Bu ürün için kargo ücreti Alıcı Öder şeklinde sunulmuştur. Satıcının stoğunda bu üründen 1 adet bulunmaktadır. Bu Kitabın Diğer Satıcıları Beğenebileceğiniz Diğer Kitaplar Error 522 Ray ID 739898c09a20b7a3 • 2022-08-12 104138 UTC AmsterdamCloudflare Working What happened? The initial connection between Cloudflare's network and the origin web server timed out. As a result, the web page can not be displayed. What can I do? If you're a visitor of this website Please try again in a few minutes. If you're the owner of this website Contact your hosting provider letting them know your web server is not completing requests. An Error 522 means that the request was able to connect to your web server, but that the request didn't finish. The most likely cause is that something on your server is hogging resources. Additional troubleshooting information here. Cloudflare Ray ID 739898c09a20b7a3 • Your IP • Performance & security by Cloudflare

şeker kutusu rıfat ılgaz özeti