FatihaSuresi'nin başında bulunan Besmele'nin İslam'da özel bir yeri vardır. Tevbe suresi hariç bütün surelerin başlangıcında bulunmaktadır. Ayrıca Neml suresinin 30. ayetinde de zikredilir. Ancak besmelenin her surenin bağımsız bir ayeti mi yoksa tüm surelerin başında okunan tek bir ayet mi olduğu tartışmalı bir HûdSuresi 61. Ayet - Semud’a da kardeşleri Salih’i (gönderdik). Demişti ki: “Ey kavmim! Allah’a ibadet/kulluk edin! Sizin O’ndan başka (ibadeti hak eden) hiçbir ilahınız yoktur. Sizi yerden (topraktan) yaratan ve orayı imar edip, orada ömür süresiniz diye (sizi var eden) O’dur. Sâffâtsuresi (As-Saaffat) 61 ayet , Ayet kelimesinin türkçe karşılığı. Diyanet İşleri Başkanlığı'nın Resmi Kur'an-ı Kerim Sayfasıdır , Abdulbaki Gölpınarlı meali, Kuran Araştırmaları Vakfı & ayet nasıl okunur : Sâffât suresi - As-Saaffat aya 61 (Those Who Set The Ranks). Dediki: Ey kavmim! Allah'a kulluk edin. Sizin O'ndan başka tanrınız yoktur. O sizi yerden (topraktan) yarattı. Ve sizi orada yaşattı. O halde O'ndan mağfiret isteyin; sonra da O'na tevbe edin. Çünkü Rabbim (kullarına) çok yakındır, (dualarını) kabul edendir. 3. Diyanet İşleri (Eski) Meali. Semudkavmine de kardeşleri Salih'i göndermiştik. Ey kavmim demişti, Allah'a kulluk edin, ondan başka bir mabudunuz yok. Sizi yeryüzünden yaratıp meydana getirdi ve orayı imara memur etti sizi; artık ondan yarlıganma dileyin, sonra da tövbe edin ona. Şüphe yok ki Rabbim, yakındır, duaları kabul eder. HUDSURESİ: Hud suresi, bir kağıda, safran, misk ve gül suyundan hazırlanmış mürekkeple yazıp üstünde taşıyana silah etki etmez. Düşmanlarının zararı dokunmaz. İnsanlar arasında, sevgi, saygı ve itibar görür. Kendini muhafazaya alır. Ayrıca intikam almak için 3 defa okunur. HICR SURESİ: 5S11oKp. Meallerdeki sıralama bir tercih sıralaması değil alfabetik sıralamadır. Ziyaretçilerimiz takip etmek istedikleri mealleri sol sütundan seçerek ilerleyebilirler. Tercihlerinin hatırlanması için "Tercihimi Hatırla" tıklanmalıdır. Veakimi-ssalâte tarafeyi-nnehâri vezulefen mine-lleylic inne-lhasenâti yużhibne-sseyyi-âtic żâlike żikrâ liżżâkirîneVe gündüzün başlangıcıyla son kısmında ve gecenin ilk çağlarında namaz kıl; şüphe yok ki güzel işler, kötülükleri giderir. İşte bu, iyi düşünenlere bir başlangıcıyla son kısmındaki namazlar, sabah ve akşam namazlarıdır. Gecenin ilk çağlarındaki namaz da akşam namazıdır. Gündüzün başlangıcında... Devamı.. Gündüzün iki tarafında öğlen ve ikindi zamanında ve gecenin gündüze yakın vaktinde sabah, akşam ve yatsıda namazı kıl. Şüphesiz iyilikler, kötülükleri giderip sizi temize çıkarır. Bu, ibret alanlara bir öğüt ve hatırlatmadan ibarettir.Gündüzün başında ve sonunda, bir de gecenin erken saatlerinde, namaz kılmaya devamlı ve duyarlı ol. Çünkü iyilikler kötülükleri giderir. Allah'ı hatırında tutanlar için bir öğüt ve hatırlatmadır iki tarafında, gecenin gündüze yakın saatlerinde sabah,akşam,yatsı namazları erkanına, şartlarına, vaktine riayet ederek âşikâre kıl. İyilikler, namazlar, câmiler, müesseseler, hukuk kurallarının işletilmesi, fazileti, sevabı yüksek hükümlere öncelik verilmesi kötülükleri, günahları, başıbozukluğu yok eder. Bu Kur'an, düşünebilenler için, kulağına söz girecek kimseler için büyük bir Kur’an-ı Kerim, 3/113; 20/ iki tarafında ve gecenin gündüze yakın vakitlerinde namaz kıl. Şüphesiz iyilikler, kötülükleri giderir. Bu ibret alanlara bir ve Müslim`in Abdullah bin Mes`ud rivayet ettiklerine göre bir adam bir kadını öptü. Sonra Resulullah gelerek durumdan s... Devamı..Gündüzün iki tarafında ve gecenin gündüze yakın saatlerinde namazı kıl. Şüphesiz iyilikler, kötülükleri giderir. Bu, öğüt alanlara bir iki tarafında öğle ve ikindi vakitlerinde ve geceye yakın üç vakitte akşam, yatsı ve sabah vakitlerinde gereği üzre namaz kıl. Doğrusu bu hasenat beş vakit namazın sevabı, küçük günahları mahveder, Bu, ibretle düşünenlere bir iki tarafında sabah ve ikindi ve gecenin gündüze yakın saatlerinde akşam ve yatsı namaz kıl. Çünkü iyilikler kötülükleri giderir. Bu namaz, zikredenler için bir iki tarafında ve geceye yakın saatlerde namaz kıl. İyilikler kötülükleri giderir. İşte bu, Allah'ı ananlara bir öğüttür.[220][220] Hasenât/iyilikler hakkında geniş bilgi için bk. Bayraklı, KUR’ÂN TEFSÎRİ, IX, ucunda gündüzün, gecenin yakınında kılasın namazını, evet kötülükleri iyilikler götürür, işte bu, anlayanlara öğüttürGündüzün iki tarafında öğle ve ikindide ve gecenin gündüze yakın vakitlerinde akşam, yatsı ve sabah da namazı ikame et! Muhakkak ki iyilikler, kötülükleri küçük günahları ortadan kaldırır. İşte bu, anlayışı ve kavrayışı olanlar için bir 2/238, 17/78, 30/17-18Günün beş vaktinde namaza durmaya işaret eden âyetlerden biri de budur. Sabahtan öğleye kadar gündüzün bir tarafı, öğleden ... Devamı..Gün doğdığı ver gün batdığı zamân ve gice sa’atlerinden gündüze karîbde namâz kılınız, salât ve a’mâl-i hasene seyyiâtı def’ ider tefekkür idenler iki ucunda ve gecenin gündüze yakın zamanlarında namaz kıl. Doğrusu iyilikler kötülükleri giderir. Bu, öğüt kabul edenlere bir öğüttür.Ey Muhammed! Gündüzün iki tarafında ve gecenin gündüze yakın vakitlerinde namaz kıl. Çünkü iyilikler kötülükleri giderir. Bu, öğüt alanlar için bir öğüttür.[279]Bu âyet, namaz vakitlerini göstermektedir. Gündüzün iki tarafından maksat, güneşin tepe noktasına gelmesinden önceki ve sonraki dilimleri demektir. Bu... Devamı..Gündüzün iki ucunda, gecenin de ilk saatlerinde namaz kıl. Çünkü iyilikler kötülükleri günahları giderir. Bu, öğüt almak isteyenlere bir hatırlatmadır. Tefsircilere göre, gündüzün iki tarafındaki namazlar, sabah, öğle ve ikindi; gecenin yakın saatlerindekiler de akşam ve yatsı namazlarıdır. Âyette be... Devamı..Gündüzün iki ucunda, gecenin yakın kısmında namazı gözet. İyilikler kötülükleri silip götürür. Bu, öğüt alacak olanlara bir ilk bölümündeki "ve" harfini ekleme anlamında değil, açıklama anlamında kabul ettik. Kuran Arapçasına göre gece, güneşin batımından doğumuna ka... Devamı..Gündüzün her iki tarafında ve gecenin saçaklarında gündüze yakın olan saatlerinde namaz kıl! Muhakkak ki, iyilik kötülükleri giderir. Bu ise, düşünebilenlere bir namaz kıl gündüzün taraflarından ikisinde ve gecenin gündüze yakın saatlerinde, çünkü hasenat, seyyiatı giderir, bu, idrâki olanlara bir öğüddürGündüzün iki tarafında¹ ve gecenin yakınlarında² salâtı ikame et³. Çünkü iyilikler kötülükleri giderir. Bu, anlayanlara bir Sabah ve Akşam namazı. Namaz, vakitleri belirlenmiş bir farzdır. 4 103. Sabah namazı Salâti\l Fecri, 2458. Salâti\l Fecri\in vakti, tan yerini... Devamı..Gündüzün iki tarafında, gecenin de yakın saatlerinde dosdoğru namaz kıl. Çünkü güzellikler kötülükleri günâhları giderir. Bu, iyi düşünenlere bir iki tarafında öğle ve ikindi vakitlerinde ve gecenin gündüze yakın saatlerinde akşam, yatsı ve sabah vakitlerinde3 ise namazı hakkıyla edâ et! Muhakkak ki iyilikler, büyük günahlardan kaçınmak şartıyla kötülükleri giderir. Bu, ibret alanlara bir nasîhattir.3اَلزُّلَفُ*vakit ve yakınlık manâsına gelen اَلزُّلْفَتُ kelimesinin cemidir çoğuludur. Arabca’da cemilerin en azı üçtür. Böylelikle, sabah na... Devamı..Gündüzün iki tarafında ve gecenin yakın zamanında namaz kılın. Şunu unutmayın güzel davranışlar, yapılan yanlışlıkları siler. Bu hatırlatma düşünenler akşam gecenin gündüze yakın kısmında namaz kılın. Çünkü iyilikler kötülükleri giderir. Bu öğüt, öğüt alanlar iki tarafında, gecenin gündüze yakın birkaç saatinde namazı dosdoğru kılın. Çünkü iyi işler kötü işleri giderir. Bu, nasihat kabul edenlere bir nasihattir.Ey Peygamber! Gündüzün iki tarafında ve gecenin erken vakitlerinde namazı dosdoğru Muhakkak ki iyilikler, kötülükleri giderir. Bu Allah’ı anmak isteyenler için bir “Gündüzün iki tarafında” kılınan namazlar sabah, öğle ve ikindi namazları; “gecenin erken vakitlerinde” kılınan namazlar ise, akşam ve yatsı namazl... Devamı..Gündüzün iki tarafında ve gecenin gündüze yakın zamanlarında namaz kıl. Doğrusu iyilikler kötülükleri giderir. Bu, hatırlayıp kendine gelenlere bir hatırlatmadır.Sabahtan öğleye kadar gündüzün bir tarafı, öğleden akşama kadar da gündüzün diğer bir tarafıdır. Dolayısıyla gündüzün iki tarafında kılınan namazlard... Devamı..Ey hak yolunun yolcusu! Gündüzün iki ucunda bulunan sabah ve akşam vakitlerinde ve gecenin gündüze yakın saatlerindeki teheccüd vaktinde namazıözenle ve dikkatle kılmaya devam et! Çünkü ibadet ve iyilikler, küçük günahları siler atar, insan ruhunu eğitip olgunlaştırarak kötülükleri ortadan kaldırır. İşte bütün bu tavsiyeler, öğüt almasını bilenlere bir uyarı, bir hatırlatmadır. Gündüz’ün iki ucunda ve Gece’nin sabaha yakın kısmında Namaz’ı kıl! İyilikler, Kötülükler’i giderir. İşte bu, Öğüt Alacaklar için hatırlatmalardır / gündüzün iki yarısında, ve gecenin ilk yarısında kılın. İyilikler, kötülükleri götürür. Bu söz, aklı başında olan herkesin kulağına küpe olsun. Resulüm! Sabah ve akşam vaktiyle gecenin yakın saatlerinde salat-ı ikame et! Bu vakitlerde kendine zaman ayır. Rabbinin huzurunda kendinle hesaplaş! Bir miktar Kur’an oku ki; ayetlerim sana yol göstersin! Ayetlerimle bilgini, bilincini artır! Özeleştirini yap! Eksikliklerinden dolayı Rabbine sığın, bağışlanma dile! Rabbinin verdiği nimetler için şükret! Salat-ı düzgün yerine getirmek sana iyilik olarak geri döner, seni kötülüklerden uzaklaştırır. Bu ibret alanlara bir iki bölümünde öğle ve ikindi ve gecenin de gündüze yakın bölümlerinde akşam, yatsı ve sabah namaz kıl! [*] Şüphesiz ki iyilikler kötülükleri giderir. [*] Bu, gerçeği hatırlamak isteyenlere bir hatırlat ayet namazın beş vakit olduğunun en önemli delillerindendir. Ayetteki [tarafeyni] kelimesi [tesniye] ikili çoğul kalıbında olduğu için iki vakt... Devamı..Gündüzün iki tarafında öğle ve ikindi vakitlerinde ve gecenin bölümlerinde¹ akşam, yatsı ve sabah vakitlerinde namazı, hakkını vererek kıl. Çünkü iyilikler,² kötülükleri³ giderir. İşte bu, öğüt alanlara bir زُلَفٌ kelimesi, زُلْفَةٌ kelimesinin çoğuludur ve Arapçada çoğulun en az, üç olması gerekir. Bu sebeple de gece namazları akşam, yatsı ve sabah... Devamı..Ve gündüzün başında ve sonunda, ¹⁴⁴ bir de gecenin erken saatlerinde ¹⁴⁵ salâtta devamlı ol; çünkü muhakkak ki iyi eylemler kötü eylemleri giderir; [Allah’ı] hatırında tutanlar için bir öğüt, bir hatırlatmadır Lafzen, “gündüzün iki ucunda”.145 Bu buyruk, uygulamanın biçimini ve tam olarak ne zaman yapılacağını belirtmeksizin -çünkü bu iki husus Hz. Peyga... Devamı..Gündüzün iki tarafında öğle ve ikindi ve gecenin gündüze yakın vakitlerinde Sabah, akşam ve yatsı namazını kıl, unutma ki iyilikler kötülükleri giderir. İşte bu, öğüt alacaklara bir hatırlatmadır. 17/78, 20/130, 30/17- 18Gündüzün iki ucunda ve gecenin gündüze yakın vakitlerinde namazı ikame et![¹⁸¹¹] Unutma ki iyilikler kötülükleri giderir[¹⁸¹²] işte bu, öğüt alacaklara bir hatırlatmadır.[1811] Bu âyet namazın vakit sayısının beş olduğunun dilsel delilidir. “Gündüzün iki ucunda” ifadesinin iki vakte tekabül ettiği açıktır. “Gecenin gün... Devamı..Ve namazı gündüzün iki tarafında ve geceden de gündüze yakın saatlerde dosdoğru kıl. Şüphe yok ki güzellikler, kötülükleri giderir. Bu, güzelce düşünenler için bir iyi iki tarafında, gecenin gündüze yakın saatlerinde namaz kıl. Zira böyle güzel işler insandan uzak olmayan günahları silip giderir. Bu, düşünen ve ibret alanlara bir nasihattır. [3, 113; 20, 130]Gündüzün iki tarafında sabah, akşam ve geceye yakın sa'atlerde namaz kıl; çünkü iyilikler, kötülükleri giderir. Bu, ibret alanlara bir peygamber "Büyük günâhlardan sakınıldığı sürece bir namaz, öteki namâza kadar olan günâhlara keffârettir" iki tarafında sabah ve akşam ve gicenin sabaha yakın zamânında namâz kılın. Tahkîk hasenât seyyiâtı izâle ider. Bu düşünenlere mev'ızadır. Gündüzün iki bölümünde[1] ve gecenin gündüze yakın zamanlarında[2] namaz kıl. Çünkü iyilikler namazlar, kabahatlerikötülükleri giderir. Bu, aklını başına alacaklar için bir hatırlatmadır.[1] Öğle ve ikindide [2] Arapçada çoğul en az 3' gece namazı en az üçtür. Akşam, yatsı ve sabah iki ucunda ve gecenin ilk saatlerinde namaz kıl, iyilikler kötülükleri giderir. Bu, öğüt alanlara bir iki yanında, gecenin de yakın saatlerinde namaz kıl.22 İyilikler kötülükleri giderir. İşte bu güzelce düşünenler için bir öğüttür.2322 Beş vakit namaza işaret eden âyetlerden biri de budur. Yapılan tanımlardan hangisinin hangi namaza işaret ettiği konusunda farklı yorumlar varsa ... Devamı..Gündüzün iki tarafında ve geceye yakın saatlerde namazı/duayı yerine getir. Güzellikler kötülükleri silip süpürür. İşte bu, Allah'ı ananlara bir ŧururuñ namāzı gündüzüñ iki ķıranında iki ŧar ķıraıñnda daħı ilk bölüklerde giceden ya'nį aħşam bayıķ eyü işler ya'nį biş namāz giderür yavuz işleri. şol andurmaķdur durġur namāzı ṣabāḥda, aṣrda, gicenüñ sāatlerinde daḫı. Taḥḳīḳyaḫşılıḳ yamanlıġı giderür. Ol naṣīḥatdür ẕikr eyleyenlere.Ya Rəsulum! Namazı gündüzün iki başında günortadan əvvəl və sonra, yə’ni səhər, günorta və gün batan çağı və ya günün iki başında, yə’ni səhər-axşam və gecənin gündüzə yaxın bə’zi saatlarında axşam və gecə vaxtı qıl. Həqiqətən, beş vaxt namaz kimi yaxşı əməllər pis işləri kiçik günahları yuyub aparar. Bu, Allahın mükafatını və cəzasını yada salanlara öyüd-nəsihətdir xatırlatmadır.Establish worship at the two ends of the day and in some watches of the night. Lo! good deeds annul ill deeds. This is a reminder for the establish regular prayers at the two ends of the day1616 and at the approaches of the night1617 For those things, that are good remove those that are evil1618 Be that the word of remembrance to those who remember their Lord1616 The two ends of the day Morning and afternoon. The morning prayer is the Fajr, after the light is up but before sunrise we thus get up early an... Devamı.. Hud Sûresi Mekke’de nâzil olmuştur. Kuran-ı Kerim’in on birinci 11. suresi olan Hud Suresi Arapça-Türkçe okunuşu, Diyanet Meali, Hûd Suresi AnlamıHud Suresi; Mekke döneminde inmiştir. 123 âyettir. Sûre, adını içinde söz konusu edilen Hûd peygamberden almıştır. Aynı zamanda Semûd kavminin peygamberi Sâlih ile Medyen halkının peygamberi Şu’ayb’den de söz eden sûre, Yûnus Sûresinden sonra inmiştir. Bir bakıma Yunus suresinin devamı niteliğindedir. Kur’andaki sırası itibarıyla 11., İniş sırasına göre ise 52. Suresi Hakkında Kısa Bilgi123 Ayetten oluşmaktadır. Kuran-ı Kerim’in onbirinci 11. suresidir. Hud Suresi 11. Cüzde yer alır. Surede, Hud Peygamber’den bahsedilmektedir. Mekke’de nazil olmuştur. 7425 harften oluşmaktadır. Kuran-ı Kerim’de iniş sırasına göre 52. Suredir. Başındaki Huruf-u Mukatta şifreli harfler ise Elif Lam Ra’ Hud Peygamberden ve kavminden bahsedildiği için sure bu adı almıştır. Aynı zamanda Semûd kavminin peygamberi Sâlih ile Medyen halkının peygamberi Şu’ayb’den de söz eden sûre, Yûnus Sûresinden sonra inmiştir. Bir bakıma Yunus suresinin devamı ayetten oluşan Hud surenin 12, 17 ve 114. ayetleri Medine’de, diğer ayetleri Mekke’de inmiştir. Kur’andaki sırası itibarıyla 11. ve iniş sırasına göre ise 52. Muhammed’in Cuma günleri Hud suresinin okunmasını tavsiye ettiği rivayeti bir rivayete göre ise Hz. Muhammed , Hud suresi hakkında şöyle buyurmuştur “Beni, Hud, Vâkıa, Mürselât, Nebe ve Tekvir sureleri ihtiyarlattı.”Hud Suresinin Fazileti Hakkında Hadisi ŞeriflerResulullah Sallallahü Aleyhi ve Sellem buyurdu ki “Hûd suresi ve kardeşleri olan Vâkı’a, Hakka, Tekvir, Me’âric sureleri beni ihtiyarlattılar.”Suyuti, Cami’ussağir, 4/169, Sallallahü Aleyhi ve Sellem buyurdu ki “Cuma günleri Hûd suresini okuyunuz.” Zebidi, İthaf, 3/293; Darimi, Fedailü’l-Kuran, 17, Sallallahü Aleyhi ve Sellem buyurdu ki “Her kim Hûd suresini okursa, bu surede geçen peygamberlere inanan ve inanmayanların sayısınca kendisinbe on hasene verilir. Allah’u Teala’nın Fazl-ı keremiyle kıyamet günüde saidlerden olur.” Ebu Suud Efendi, Ebu Suud Tefsiri İrşadü Aklis-Selim, 4/300Hüseyin Bin Ali Radıyallahü Anhüma’dan rivayet edildiğine göre Resulullah Sallallahü Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu “Ümmetimin gemiye bindikleri zaman Hud Suresinin 41 ve Zümer Suresinin 67 Ayetleri şöyle söylemeleri kazaya karşı bir güvencedir. Bazı Nüshalarda her araca binerken de okunur, denmiştir. İbni Sünni Amelül-yevm, 501; Haysemi, Mecme’uzzevaid, 10/132Yezid Bin Eban Rahimehullah diyor ki “Bir gece Resulullah Sallallahü Aleyhi ve Sellem’i rüyada gördüm ve O’na HÛD Suresini okudum. Bitirince, Resulullah Sallallahü Aleyhi ve Sellem Bana -“Bu sureyi okudun, bunun ağlaması nerede?” Suresinin FaziletleriZalimden intikam için üç defa kim ceylan derisine Hûd suresini yazıp yanında taşırsa, Allah’u Teala o kimseye kuvvet verir. Savaşa onu kimse mağlup kim bir kağıda zağferanla Hûd suresini yazıp içi su dolu kabın içerisine koyar, bu sudan üç gün süreyle gece gündüz içerse, Allah’u Teala o kimseye her hususta kuvvet verir, cinler dahi o kimseden kim Kuran-ı Kerim ezberlemeyi, ilim tahsil etmeyi ve herhangi bir şeyi unutmamak üzere aklında tutmayı kolaylaştırmak isterse, şu reçeteyi uygulamalıdır. Hûd Suresinin 1-4 ayetlerini güneş doğarken yazıp, zemzem dolu kabın içerisine koymalı ve sabah-akşam bu sudan yolculuğunda bulunan kişi, her türlü tehlikelerden korunup sağ-salim karaya kavuşmak isterse, Hûd suresinin 41. ayetini ara ara özür kanı olan bir kadın, bu hastalığından şifa bulmak isterse, aşağıdaki ayeti kerimeleri Besmele ile beraber ara ara okumalı ve bir kağıda yazıp üzerinde aleyhisselam kâfir olan oğlu için Allah’a dua etmişti. Fakat yaptığı dua kabul olmadı. Daha sonra Hûd suresinin 47. ayetinde geçen mealen şu duayı yaptı. [Rabbim! Şüphesiz ben Sen’den meydana gelmesinin bir hikmeti gereği olduğunu bilmediğim veya istememin doğru olup olmayacağı hakkında bilgim olmayan şeyi istemekten sana sığınırım. Eğer bu uygunsuz isteğimi benim için tövbe ve özrümü kabul etmek suretiyle bağışlamada bulunmazsan ve bana acıyıp da makbul bir tövbe nasip etmezsen, bir de beni benzeri bir yanılgıya düşmekten korumazsan, şüphesiz ki ben zarar ve ziyana , manevi mesuliyete uğrayanlardan yapılan günahların bağışlanması için bu ayeti kerime ile beraber duanın yapılmasının faydası kim yolculuk sırasında her türlü tehlikelerden veya yırtıcı bir hayvanın kendisine zarar vermesinden veya zalim bir kimsenin şerrinden korkar ve bu hususta Allah’u Teala’nın kendisini korumasını isterse, Hûd suresinin 56. ayetini çokça tekrarlamalıdır. Ayrıca şu da vardır ki bu ayeti kerime bir kağıt üzerine yazılır ve küçük bir çocuğun boynuna takılırsa, Bi-iznillah her türlü tehlikelere karşı korunur. Sevdikleriniz kötü huy ve ahlakından kurtulması için Hud Süresi “75 nci âyeti” kerimi bireylerin her kim olursa olsun,içki,kumar yani her kötü huylardan kurtulup,doğru yola yönelmesini sağlamak için,gönlünü Allah sevgisi ile kuşatmak için Âyet-i Kerimi okuyanın hanesine huzur anlamda duygusal ve ruhsal düşünce ve kalben kişinin değişmesini kişilerin inatlarından vazgeçmesini ve manen ruhsal ve bedenen sahip olduğu her şeyin değişmesini ve kişinin daha fazla Allah’a karşı yönelip yasaklardan ve yanlışlardan arınmasına büyük etki nefret edenlerin hoşgörüyle size bakmasını süresi Âyet-i Kerim ”İnne ibrâhîme le halîmun evvâhun munîbmunîbun.”إِنَّ إِبْرَاهِيمَ لَحَلِيمٌ أَوَّاهٌ مُّنِيبٌManası ” Muhakkak ki İbrâhîm cidden çok halim yumuşak huylu, çok acıyandır yalvarandır, Allah’a yönelmiş bir kimsedir.”Hûd Suresi OkunuşuHûd Suresi Arapça, Latin Harfli Okunuşu ve Diyanet Türkçe MealiBismillâhirrahmânirrahîmRahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla…Hud Suresi / Ayet-1 Elif lâm râ kitâbun uhkimet âyâtuhu summe fussılet min ledun hakîmin habîrhabîrin. Elif, lâm, râ. Bu, âyetleri muhkem kılınmış sağlamlaştırılmış, sonra Hakîm hüküm sahibi, hikmet sahibi ve Habîr herşeyden haberdar Olan’ın katından fasıl, fasıl açıklanmış bir Kitap’ Suresi / Ayet-2 Ellâ ta’budû illallâhillallâhe, innenî lekum minhu nezîrun ve beşîrbeşîrun. Bu kitap, Allah’tan başkasına kul olmamanız içindir. Muhakkak ki ben, O’ndan O’nun tarafından sizin için bir uyarıcı ve Suresi / Ayet-3 Ve enistagfirû rabbekum summe tûbû ileyhi yumetti’kum metâan hasenen ilâ ecelin musemmen ve yu’ti kulle zî fadlin fadlehfadlehu, ve in tevellev fe innî ehâfu aleykum azâbe yevmin kebîrkebîrin. Ve Rabbinizden mağfiret istemeniz, sonra O’na tövbe etmeniz, belirlenmiş bir zamana kadar sizi güzel bir meta ile metalandırması geçindirmesi ve her fazl sahibine, fazlını vermesi içindir. Ve eğer geri dönerseniz o zaman ben, büyük günün azabının sizin üzerinize olmasından Suresi / Ayet-4 İlâllâhi merciukum, ve huve alâ kulli şey’in kadîrkadîrun. Sizin dönüşünüz Allah’adır ve O, herşeye Suresi / Ayet-5 E lâ innehum yesnûne sudûrehum li yestahfû minhminhu, e lâ hîne yestagşûne siyâbehum ya’lemu mâ yusirrûne ve mâ yu’linûnyu’linûne, innehu alîmun bi zâtis sudûrsudûri. Gerçekten onlar, O’ndan Allah’tan gizlenmek için, göğüslerini bükmüyorlar mı? Böylece elbiselerini perde örtü yapmıyorlar mı? Allah, onların gizledikleri şeyleri ve açıkladıkları şeyleri bilir. Muhakkak ki O, sinelerde olanı Suresi / Ayet-6 Ve mâ min dâbbetin fil ardı illâ alâllâhi rızkuhâ ve ya’lemu mustekarrehâ ve mustevdeahâ, kullun fî kitâbin mubînmubînin. Ve yeryüzünde yürüyen bir canlı yoktur ki; onun rızkı, Allah’ın üzerine Allah’a ait olmasın. Ve onun karar kıldığı kaldığı yeri ve onun emanet geçici durduğu yeri bilir. Hepsi Kitab-ı Mübîn’ Suresi / Ayet-7 Ve huvellezî halakas semâvâti vel arda fî sitteti eyyâmin ve kâne arşuhu alel mâi li yebluvekum eyyukum ahsenu amelâamelen, ve le in kulte innekum meb’ûsûne min ba’dil mevti le yekûlennellezîne keferû in hâzâ illâ sihrun mubînmubînun. “Hanginiz en güzel ameli yapacak?” diye sizi imtihan etmek için 6 günde 6 yevmde semaları ve yeryüzünü yaratan O’dur. Ve O’nun arşı su üzerinde idi. Eğer sen “Muhakkak ki siz, ölümden sonra beas edileceksiniz diriltileceksiniz.” dersen, kâfir olaninkâr eden, örten kimseler mutlaka şöyle derler “Bu ancak apaçık bir sihirdir.”Hud Suresi / Ayet-8 Ve le in ahharnâ anhumul azâbe ilâ ummetin ma’dûdetin le yekûlunne mâ yahbisuhyahbisuhu, e lâ yevme ye’tîhim leyse masrûfen anhum ve hâka bi him mâ kânû bihî yestehziûnyestehziûne. Ve eğer bir ümmete azabı, onlardan belli bir süre ertelesek tehir etsek, mutlaka “Onu tutan men eden nedir?” derler. Onlara azap geldiği gün, onlardan uzaklaştırılacak değil. Öyle değil mi? Onunla alay etmiş oldukları şey, onları kuşattı ihata etti.Hud Suresi / Ayet-9 Ve le in ezaknal insâne minnâ rahmeten summe neza’nâhâ minhminhu, innehu le yeûsun kefûrkefûrun. Ve insana tarafımızdan bir rahmet tattırsak, sonra onu ondan çekip alsak, muhakkak ki o, tamamen ümitsiz bir nankör kâfir Suresi / Ayet-10 Ve le in ezaknâhu na’mâe ba’de darrâe messethu le yekûlenne zehebes seyyiâtu annî, innehu le ferihun fahûrfahûrun. Ve eğer ona darlık isabet ettikten sonra, ona ni’met tattırırsak, mutlaka “Kötülükler benden gitti.” der. Muhakkak ki o, şımarık bir övünen böbürlenen Suresi / Ayet-11 İllellezîne saberû ve amilûs sâlihâtsâlihâti, ûlâike lehum magfiretun ve ecrun kebîrkebîrun. Sabredenler ve salih amel nefsi tezkiye edici amel yapanlar hariç. İşte onlar için mağfiret günahların sevaba çevrilmesi ve büyük ecir mükâfat, bedel Suresi / Ayet-12 Fe lealleke târikun ba’da mâ yûhâ ileyke ve dâikun bihî sadruke en yekûlû lev lâ unzile aleyhi kenzun ev câe meahu melekmelekun, innemâ ente nezîrnezîrun, vallâhu alâ kulli şey’in vekîlvekîlun. Artık belki de sen, sana vahyolunanın bir kısmını terkedeceksin, onların “Ona bir hazine indirilseydi veya onunla beraber bir melek gelseydi olmaz mıydı?” demeleri üzerine ve senin göğsünün onunla daralması sebebiyle. Sen ancak bir nezirsin uyarıcısın ve Allah, herşeye Suresi / Ayet-13 Em yekûlûnefterâhyekûlûnefterâhu, kul fe’tû bi aşri suverin mislihî muftereyâtin ved’û menisteta’tum min dûnillâhi in kuntum sâdikînsâdikîne. Yoksa “Onu uydurdu mu?” diyorlar. “Öyleyse onun gibi uydurulmuş olan 10 sure getirin. Ve eğer siz, doğru söyleyenlerseniz, Allah’tan başka gücünüzün yettiği kişileri de çağırın!” Suresi / Ayet-14 Fe illem yestecîbû lekum fa’lemû ennemâ unzile bi ilmillâhi ve en lâ ilâhe illâ hûhuve, fe hel entum muslimûnmuslimûne. O zaman eğer size icabet edemezlerse o taktirde O’nun Allah’ın ilmi ile indirilmiş olduğunu ve O’ndan başka ilâh olmadığını bilin! Artık siz müslüman oldunuz mu İslâm’a girdiniz mi?Hud Suresi / Ayet-15 Men kâne yurîdul hayâted dunyâ ve zînetehâ nuveffi ileyhim a’mâlehum fîhâ ve hum fîhâ lâ yubhasûnyubhasûne. Kim dünya hayatını ve onun ziynetini süsünü isterse istedi ise onların amellerinin karşılığını orada, onlara öderiz veririz. Ve onlara, orada karşılıkları Suresi / Ayet-16 Ulâikellezîne leyse lehum fil âhıreti illen nârnâru ve habita mâ sanaû fîhâ ve bâtılun mâ kânû ya’melûnya’melûne. İşte onlar, onlar için ahirette ateşten başka bir şey yoktur. Ve orada dünyada yaptıkları şeyler, heba oldu boşa gitti. Ve yapmış oldukları şeyler bâtıldır geçersizdir.Hud Suresi / Ayet-17 E fe men kâne alâ beyyinetin min rabbihî ve yetlûhu şâhidun minhu ve min kablihî kitâbu mûsâ imâmen ve rahmehrahmeten, ulâike yu’minûne bihbihî, ve men yekfur bihî minel ahzâbi fen nâru mev’ıduhmev’ıduhu, fe lâ teku fî miryetin minhu innehul hakku min rabbike ve lâkinne ekseren nâsi lâ yu’minûnyu’minûne. Artık O’nun Allah tarafından bir şahitin, onu okuduğu kimse mi Rabbinden kesin bir delil üzerinde oldu ki; ondan önce bir imam rehber ve bir rahmet olarak Musa kitabı vardır? İşte onlar, ona inanırlar. Ve bir topluluktan onu inkâr eden, böylece ona vaadedilen yeri, ateş olan kimse mi Rabbinden kesin bir delil üzerinde oldu? Bundan sonra ondan şüphe içinde olma. Çünkü o, senin Rabbinden bir haktır. Lâkin insanların çoğu mü’min olmazlar inanmazlar.Hud Suresi / Ayet-18 Ve men ezlemu mimmenifterâ alâllâhi kezibâkeziben, ulâike yu’radûne alâ rabbihim ve yekûlul eşhâdu hâulâillezîne kezebû alâ rabbihim, e lâ lâ’netullâhi alâz zâlimînzâlimîne. Ve kim, Allah’a yalanla iftira edenden, daha zalimdir? İşte onlar Rab’lerine arz edilirler. Ve şahitler “İşte bunlar Rab’lerine yalan söyleyenler.” derler. Allah’ın lâneti zalimlerin üzerine değil mi?Hud Suresi / Ayet-19 Ellezîne yasuddûne an sebîlillâhi ve yebgûnehâ ivecâivecen, ve hum bil âhıreti hum kâfirûnkâfirûne. Onlar ki; Allah’ın yolundan kişinin mürşidine ulaşmasına mani olarak ruhunun, vücudundan ayrılarak Allah’a ulaştıran Sıratı Mustakîm’e ulaşmasına engel oldukları için saptırırlar. Ve onu ruhun ölmeden Allah’a ulaşmasını eğmek ve bükmek isterler gerçek kavramından uzaklaştırmak isterler. Onlar, ahireti ruhun ölmeden Allah’a ulaşmasını inkâr Suresi / Ayet-20 Ulâike lem yekûnû mu’cizîne fîl ardı ve mâ kâne lehum min dûnillâhi min evliyâevliyâe, yudâafu lehumul azâbazâbu, mâ kânû yestetîûnes sem’a ve mâ kânû yubsirûnyubsirûne. İşte onlar, yeryüzünde Allah’ı aciz bırakacak değiller. Ve onların Allah’tan başka dostları olmadı. Onlara azap kat kat arttırılır. Onlar işitmeye güç yetiremediler sem’î hassaları çalışmadı. Ve onlar göremediler basar hassaları çalışmadı.Hud Suresi / Ayet-21 Ulâikellezîne hasirû enfusehum ve dalle anhum mâ kânû yefterûnyefterûne. İşte onlar nefslerini hüsrana düşüren kimselerdir. Ve uydurmuş oldukları şeyler onlardan uzaklaştı gitti.Hud Suresi / Ayet-22 Lâ cereme ennehum fil âhıreti humul ahserûnahserûne. Kesinlikle ahirette en çok hüsrana uğrayacak olanlar muhakkak ki, Suresi / Ayet-23 İnnellezîne âmenû ve amilûs sâlihâti ve ahbetû ilâ rabbihim ulâike ashâbul cennehcenneti, hum fîhâ hâlidûnhâlidûne. Muhakkak ki; âmenû olanlar ölmeden evvel Allah’a ulaşmayı dileyenler, ıslâh edici amel nefs tezkiyesi yapanlar ve Rab’lerine huşû duyanlar kalplerine ihbat konulanlar, razı ve itaatkâr olanlar, işte onlar, cennet ehlidir. Onlar, orada ebedî Suresi / Ayet-24 Meselul ferîkayni kel a’mâ vel esammi vel basîri ves semî’semîı hel yesteviyâni meselâmeselen e fe lâ tezekkerûntezekkerûne. İki toplumun durumu, âmâ ve sağır ile gören basar hassası çalışan ve işitenin sem’î hassası çalışan durumu örneği gibidir. İkisinin hali seviyesi eşit midir? Hâlâ tezekkür etmez misiniz?Hud Suresi / Ayet-25 Ve lekad erselnâ nûhan ilâ kavmihî innî lekum nezîrun mubînmubînun. Ve andolsun ki; Nuh’u kendi kavmine gönderdik. Muhakkak ki ben, sizin için ifadesi açık ve kesin bir Suresi / Ayet-26 En lâ ta’budû illallâhillallâhe, innî ehâfu aleykum azâbe yevmin elîmelîmin. Allah’tan başkasına kul olmamanız için açıkça uyaran bir uyarıcıyım. Muhakkak ki ben, elîm acı günün azabının sizin üzerinize olmasından Suresi / Ayet-27 Fe kâlel meleullezîne keferû min kavmihî mâ nerâke illâ beşeren mislenâ ve mâ nerâkettebeake illellezîne hum erâzilunâ bâdiyer re’yre’yi, ve mâ nerâ lekum aleynâ min fadlin bel nezunnukum kâzibînkâzibîne. O zaman kavminden inkâr eden kimselerin ileri gelenleri şöyle dedi “Biz seni, bizim gibi beşerden başka olarak görmüyoruz. Ve bizden aşağı fakir, zayıf, aciz olan basit görüş sahibi kimselerden başkasının da sana tâbî olduğunu görmüyoruz. Ve sizin bize bir üstünlüğünüzü de görmüyoruz. Bilâkis sizleri yalancı zannediyoruz.”Hud Suresi / Ayet-28 Kâle yâ kavmi e reeytum in kuntu alâ beyyinetin min rabbî ve âtânî rahmeten min indihî fe ummiyet aleykum, e nulzimukumûhâ ve entum lehâ kârihûnkârihûne. Dedi ki “Ey kavmim! Sizin reyiniz görüşünüz bu mu? Eğer ben, Rabbimden bir beyyine üzerinde isem ve bana Kendi katından bir rahmet verdi ise ve artık o, size gizli tutulduysa ve siz onu kerih görüyorken, sizi ona mecbur mu edelim zorlayalım mı?”Hud Suresi / Ayet-29 Ve yâ kavmi lâ es’elukum aleyhi mâlâmâlen, in ecriye illâ alâllâhi ve mâ ene bi târidillezîne âmenû, innehum mulâkû rabbihim ve lâkinnî erâkum kavmen techelûntechelûne. Ve ey kavmim! Buna tebliğ ettiğim şeylere karşılık sizden mal olarak bir şey istemiyorum. Eğer ücretim ecrim varsa ancak Allah’a aittir. Ve ben âmenû olanları Allah’a ulaşmayı dileyenleri tardedecek uzaklaştıracak, kovacak değilim. Muhakkak ki onlar, Rab’lerine mülâki olacaklar ulaşacaklar. Ve lâkin ben, sizi cahillik eden bir kavim olarak Suresi / Ayet-30 Ve yâ kavmi men yansurunî minallâhi in taredtuhum, e fe lâ tezekkerûntezekkerûne. Ve ey kavmim! Eğer ben onları uzaklaştırırsam, Allah’a karşı bana kim yardım eder? Hâlâ tezekkür etmez misiniz?Hud Suresi / Ayet-31 Ve lâ ekûlu lekum indî hazâinullâhi ve lâ a’lemul gaybe ve lâ ekûlu innî melekun ve lâ ekûlu lillezîne tezderî a’yunukum len yu’tiyehumullâhu hayrâhayren, allâhu a’lemu bimâ fî enfusihim, innî izen le minez zâlimînzâlimîne. Ve size “Allah’ın hazineleri yanımdadır.” demiyorum. Ve gaybı bilmiyorum ve “Muhakkak ki; ben bir meleğim.” demiyorum. Ve gözlerinizin hakir gördüğü kimselere Allah’a ulaşmayı dileyenlere “Allah asla bir hayır vermeyecek.” demiyorum. Onların nefslerindekileri Allah bilir. O taktirde doğruyu söylemezsem muhakkak ki; ben, elbette zalimlerden Suresi / Ayet-32 Kâlû yâ nûhu kad câdeltenâ fe ekserte cidâlenâ fe’tinâ bi mâ teidunâ in kunte mines sâdikînsâdikîne. “Ya Nuh!” dediler. “Bizimle mücâdele etmiştin çekişmiştin, hatta bizimle mücâdelede çok ileri gittin. Eğer sen sadıklardansan, o taktirde bize vaadettiğin şeyi getir.”Hud Suresi / Ayet-33 Kâle innemâ ye’tîkum bihillâhu in şâe ve mâ entum bi mu’cizînmu’cizîne. Şöyle dedi “Onu size ancak eğer dilerse Allah getirir. Ve siz, Allah’ı aciz bırakacak değilsiniz.”Hud Suresi / Ayet-34 Ve lâ yenfeukum nushî in eredtu en ensaha lekum in kânallâhu yurîdu en yugviyekum, huve rabbukum ve ileyhi turceûnturceûne. Ve eğer size nasihat etmek istersem istesem de, şâyet Allah sizi azdırmak isterse, benim nasihatim size fayda vermez. O, sizin Rabbinizdir ve O’na Suresi / Ayet-35 Em yekûlûnefterâhyekûlûnefterâhu, kul iniftereytuhu fe aleyye icrâmî ve ene berîun mimmâ tucrimûntucrimûne. Yoksa onu uydurdu mu diyorlar? De ki “Eğer onu ben uydurduysam, o zaman benim suçum bana ait. Ve ben, sizlerin işlediği suçlardan uzağım.”Hud Suresi / Ayet-36 Ve ûhiye ilâ nûhın ennehu len yu’mine min kavmike illâ men kad âmene fe lâ tebteis bi mâ kânû yef’alûnyef’alûne. Ve Nuh’a “Senin kavminden âmenû olmuş olanlar hariç, onlar asla mü’min olmayacak.” diye vahyedildi. Artık onların yapmış olduğu şeylerden dolayı sen, yeise Suresi / Ayet-37 Vasnaıl fulke bi a’yuninâ ve vahyinâ ve lâ tuhâtıbnî fîllezîne zalemû, innehum mugrekûnmugrekûne. Vahyimizle ve Bizim gözetimimizde gemiyi inşa et yap! Zulmedenler hakkında Bana hitap etme. Onlar, muhakkak ki; boğulacak Suresi / Ayet-38 Ve yasneul fulke ve kullemâ merre aleyhi meleun min kavmihi sehırû minhminhu, kâle in tesharû minnâ fe innâ nesharu minkum kemâ tesharûntesharûne. Ve o gemiyi yaparken, kavminin ileri gelenleri ona her uğradıklarında onunla alay ettiler. Nuh şöyle dedi “Eğer bizimle alay ediyorsanız sonra da muhakkak ki; biz, sizin alay ettiğiniz gibi sizinle alay edeceğiz.”Hud Suresi / Ayet-39 Fe sevfe ta’lemûne men ye’tîhi azâbun yuhzîhi ve yehıllu aleyhi azâbun mukîmmukîmun. Kendisine alçaltacak bir azap gelecek kimseleri artık yakında bileceksiniz. Ve onun üzerine, kalıcı azap nüfuz Suresi / Ayet-40 Hattâ izâ câe emrunâ ve fâret tennûru kulnâhmil fîhâ min kullin zevceynisneyni ve ehleke illâ men sebeka aleyhil kavlu ve men âmenâmene, ve mâ âmene meahû illâ kalîlkalîlun. Ve emrimiz gelince, tennur kaynadı. “O zaman herşeyden, iki unsurdan oluşan bir dişi ve bir erkek bir çifti ve haklarında söz geçmiş olanlar boğulacakların sözü âyet-37 hariç, aileni ve âmenû olanları onun içine yükle.” dedik. Az kişiden başkası, onunla beraber âmenû Suresi / Ayet-41 Ve kâlerkebû fîhâ bismillâhi mecrâhâ ve mursâhâ, inne rabbî le gafûrun rahîmrahîmun. Ve ona binin. Onun yüzmesi ve demir atması durması Allah’ın adıyladır. Muhakkak ki benim Rabbim mutlaka Gafûr’dur mağfiret eden, Rahîm’dir rahmet nuru gönderen.Hud Suresi / Ayet-42 Ve hiye tecrî bihim fî mevcin kel cibâli ve nâdâ nûhunibnehu ve kâne fî ma’zilin yâ buneyyerkeb meanâ ve lâ tekun meal kâfirînkâfirîne. Ve o gemi onlarla, dağ gibi dalgalar içinde yüzüyordu. Ve Nuh, ayrı bir yerde duran oğluna seslendi “Ey oğulcuğum, bizimle beraber bin ve kâfirlerle beraber olma!”Hud Suresi / Ayet-43 Kâle seâvî ilâ cebelin ya’sımunî minel mâ'mâi kâle lâ âsımel yevme min emrillâhi illâ men rahimrahime, ve hâle beynehumal mevcu fe kâne minel mugrakînmugrakîne. Nuh oğlu şöyle dedi “Beni sudan koruyacak bir dağa sığınacağım.” Nuh “Bugün Allah’ın emrinden koruyan bir koruyucu yoktur. Allah’ın rahmet ettiği kimseler hariç.” dedi. Ve ikisinin arasına dalgalar girdi ve böylece boğulanlardan Suresi / Ayet-44 Ve kîle yâ ardubleî mâeki ve yâ semâu akliî ve gîdal mâu ve kudıyel emru vestevet alal cûdiyyi ve kîle bu’den lil kavmiz zâlimînzâlimîne. Ve “Ey arz yeryüzü, suyunu yut! Ey sema suyunu tut!” denildi. Ve su çekildi ve emir yerine getirildi. Ve gemi, Cudi dağının üzerine yerleşti. Ve zalim kavme “Uzak olsunlar.” Suresi / Ayet-45 Ve nâdâ nûhun rabbehu fe kâle rabbi innebnî min ehlî ve inne va’dekel hakku ve ente ahkemul hâkimînhâkimîne. Ve Nuh Rabbine seslendi. “Sonra şöylededi “Rabbim! Muhakkak ki oğlum benim ailemdendir. Ve muhakkak ki Senin vaadin haktır ve Sen, hüküm verenlerin en iyi hüküm verenisin.”Hud Suresi / Ayet-46 Kâle yâ nûhu innehu leyse min ehlikehlike, innehu amelun gayru salihsalihin, fe lâ tes’elni mâ leyse leke bihî ilmilmun, innî eızuke en tekûne minel câhilîncâhilîne. Allahû Tealâ şöyle buyurdu “Ey Nuh! Muhakkak ki o, senin ailenden değildir. Muhakkak ki onun yaptığı salih olmayan bir ameldir. Öyleyse senin hakkında bir ilmin bilgin olmayan şeyi, Benden isteme. Muhakkak ki Ben, cahillerden olursun diye sana öğüt veriyorum.”Hud Suresi / Ayet-47 Kâle rabbi innî eûzu bike en es’eleke mâ leyse lî bihî ilmilmun, ve illâ tagfirlî ve terhamnî ekun minel hâsirînhâsirîne. Nuh “Rabbim, muhakkak ki ben, onun hakkında benim bir ilmim bilgim olmayan şeyi Senden istemekten Sana sığınırım. Ve Senin, beni mağfiret etmen ve Senin, bana rahmet etmen olmazsa ben, hüsrana uğrayanlardan olurum.” Suresi / Ayet-48 Kîle yâ nûhuhbıt bi selâmin minnâ ve berekâtin aleyke ve alâ umemin mimmen meâkmeâke, ve umemun se numettiuhum summe yemessuhum minnâ azâbun elîmelîmun. Şöyle denildi “Ey Nuh, sana ve seninle beraber olan ümmetlere toplumlara Bizden bir selâmetle, bereketlerle in! Ve bazı ümmetler olacak ki, onları metalandıracağız faydalandıracağız. Sonra onlara Bizden elîm acı azap dokunacak.”Hud Suresi / Ayet-49 Tilke min enbâil gaybi nûhîhâ ileykileyke, mâ kunte ta’lemuhâ ente ve lâ kavmuke min kabli hâzâ, fasbır, innel âkıbete lil muttekînmuttekîne. İşte bunlar, sana vahyetmekte olduğumuz gayb haberlerindendir. Sen ve senin kavmin, bundan önce onu bilmiyordunuz. Artık sabret, muhakkak ki güzel sonuç, takva Suresi / Ayet-50 Ve ilâ âdin ehâhum hûdâhûden, kâle yâ kavmi’budullâhe mâ lekum min ilâhin gayruhgayruhu, in entum illâ mufterûnmufterûne. Ve Ad kavmine, onların kardeşi Hud şöyle dedi “Ey kavmim, Allah’a kul olun! Sizin, O’ndan Allah’tan başka İlâh’ınız yoktur. Siz ancak iftira edenlersiniz uyduranlarsınız.”Hud Suresi / Ayet-51 Yâ kavmi lâ es’elukum aleyhi ecrâecren, in ecriye illâ alellezî fetaranî, e fe lâ ta’kılûnta’kılûne. Ey kavmim, ona onun karşılığında sizden bir ecir ücret istemiyorum! Eğer ücretim varsa, ancak beni Yaratan’a aittir. Hâlâ akıl etmez misiniz?Hud Suresi / Ayet-52 Ve yâ kavmistagfirû rabbekum summe tûbû ileyhi yursilis semâe aleykum midrâran ve yezidkum kuvveten ilâ kuvvetikum ve lâ tetevellev mucrimînmucrimîne. Ya kavmim! Rabbinizin mağfiretini isteyin. Sonra O’na tövbe edin mürşidin önünde tövbe edip, zikre başlayın. Üzerinize semadan bol yağmur bol rahmet göndersin. Ve sizin kuvvetinizi, kuvvet ile arttırsın. Ve mücrimler suçlular olarak yüz Suresi / Ayet-53 Kâlû yâ hûdu mâ ci’tenâ bibeyyinetin ve mâ nahnu bi târikî âlihetinâ an kavlike ve mâ nahnu leke bi muminînmuminîne. “Ya Hud! Bize bir delil mucize getirmedin ve biz, senin sözünden dolayı ilâhlarımızı terketmeyiz. Ve biz, sana inanmayız.” Suresi / Ayet-54 İn nekûlu illâ’terâke ba’du âlihetinâ bi sû'sûin, kâle innî uşhidullâhe veşhedû ennî berîun mimmâ tuşrikûnetuşrikûne. Biz ancak “Bizim bazı ilâhlarımız, fena halde seni çarptı.” deriz. Onlara şöyle dedi “Ben Allah’ı şahit tutuyorum. Ve sizin şirk koştuğunuz şeylerden benim muhakkak ki kesinlikle, uzak berî olduğuma şahitlik edin!”Hud Suresi / Ayet-55 Min dûnihî fe kîdûnî cemîan summe lâ tunzırûntunzırûni. O’ndan Allah’tan başka putlarla, haydi hepiniz bana tuzak kurun. Sonra da bana mühlet Suresi / Ayet-56 İnnî tevekkeltu alâllâhi rabbî ve rabbikum, mâ min dâbbetin illâ huve âhızun bi nâsıyetihâ, inne rabbî alâ sırâtın mustekîmmustekîmin. Muhakkak ki ben, benim ve sizin Rabbiniz olan Allah’a tevekkül ettim. Yürüyen hiçbir canlı mahlûk dabbe yoktur ki; O Allahû Tealâ, onun perçeminden tutmuş O’nun kontrolü altında olmasın. Muhakkak ki benim Rabbim, Sıratı Mustakîm üzeredir Sıratı Mustakîm’in kontrolü Allah’tadır.Hud Suresi / Ayet-57 Fe in tevellev fe kad eblagtukum mâ ursiltu bihî ileykum, ve yestahlifu rabbî kavmen gayrekum, ve lâ tedurrûnehu şey’âşey’en, inne rabbî alâ kulli şey’in hafîzhafîzun. Eğer hâlâ dönerseniz yüz çevirirseniz böylece ben, bana gönderileni vahyi, kitabı; onu size tebliğ etmiş oldum. Ve Rabbim, sizden başka bir kavmi sizin yerinize getirir halife kılar. Ve siz, ona hiç bir şeyle zarar veremezsiniz. Muhakkak ki benim Rabbim, herşeyi muhafaza edendir en iyi koruyan.Hud Suresi / Ayet-58 Ve lemmâ câe emrunâ necceynâ hûden vellezîne âmenû meahu bi rahmetin minnâ, ve necceynâhum min azâbin galîzgalîzin. Ve emrimiz geldiği zaman, Bizden bir rahmet ile Hud ve âmenû olanları, onunla beraber kurtardık. Ve onları ağır çok şiddetli bir azaptan Suresi / Ayet-59 Ve tilke âdun cehadû bi âyâti rabbihim ve asav rusulehu vettebeû emre kulli cebbârin anîdanîdin. Ve işte Ad kavmi, Rab’lerinin âyetlerini bilerek inkâr ettiler ve O’nun resûllerine asi oldular isyan ettiler. Ve azgın zorbaların hepsinin emrine tâbî Suresi / Ayet-60 Ve utbiû fî hâzihid dunyâ la’neten ve yevmel kıyâmehkıyâmeti, e lâ inne âden keferû rabbehum, e lâ bu’den li âdin kavmi hûdhûdin. Ve bu dünyada ve kıyâmet günü lânete tâbî tutuldular ve Ad kavmi Rab’lerini inkâr etmediler mi? Hud kavmi Ad kavmi Allahû Tealâ’nın rahmetinden uzak kaldı, öyle değil mi?Hud Suresi / Ayet-61 Ve ilâ semûde ehâhum sâlihâsâlihan, kâle yâ kavmi’budûllâhe mâ lekum min ilâhin gayruhgayruhu, huve enşeekum minel ardı vesta’merekum fîhâ festâgfirûhu summe tûbû ileyhileyhi, inne rabbî karîbun mucîbmucîbun. Ve Semud kavmine, onların kardeşi Salih şöyle dedi “Ey kavmim! Allah’a kul olun. Sizin için O’ndan başka ilâh yoktur. Sizi arzdan yaratan ve orada, size imar ettiren O’dur. Öyleyse O’ndan mağfiret isteyin. Sonra O’na tövbe edin Allah’a yönelin. Benim Rabbim muhakkak ki yakındır, dualara icabet edendir.”Hud Suresi / Ayet-62 Kâlû yâ sâlihu kad kunte fînâ mercuvven kable hâzâ e tenhânâ en na’bude mâ ya’budu âbâunâ ve innenâ le fî şekkin mimmâ ted’ûnâ ileyhi murîbmurîbin. “Ya Salih, sen bundan önce aramızda, hakkında ümit beslenen bir kimse olmuştun!” dediler. “Babalarımızın taptığı şeylere, bizim tapmamızı sen bize nehy mi ediyorsun? Gerçekten, bizi O’na davet ettiğin şüphe verici şeyden, biz kesinlikle tereddüt içindeyiz.” Suresi / Ayet-63 Kâle yâ kavmi e reeytum in kuntu alâ beyyinetin min rabbî ve âtânî minhu rahmeten fe men yansurunî minallâhi in asaytuhu fe mâ tezîdûnenî gayre tahsîrtahsîrin. Salih şöyle dedi “Ey kavmim! Eğer ben Rabbimden bir delil üzerinde isem ve bana Kendinden bir rahmet vermiş ise de görüşünüz bu mu? Şâyet ben, O’na asi olursam Allah’a karşı kim bana yardım eder? O taktirde benim hayırdan uzaklaşmamı artırmanızdan başka bir şey olmaz.”Hud Suresi / Ayet-64 Ve yâ kavmi hâzihî nâkatullâhi lekum âyeten fe zerûhâ te’kul fî ardıllâhi ve lâ temessûhâ bi sûin fe ye’huzekum azâbun karîbkarîbun. Ve ey kavmim! Bu Allah’ın dişi devesi, sizin için bir âyettir mucize. Artık onu serbest bırakın. Allah’ın arzından yesin. Ve ona kötülükle dokunmayın. Aksi halde sizi, yakın bir azap Suresi / Ayet-65 Fe akarûhâ fe kâle temetteû fî dârikum selâsete eyyâmeyyâmin, zâlike va’dun gayru mekzûbmekzûbin. Buna rağmen onu kestiler. Bunun üzerine Salih şöyle dedi “Yurdunuzda üç gün daha faydalanın. Bu yalanlanması tekzip edilmesi olmayan bir vaaddir.”Hud Suresi / Ayet-66 Fe lemmâ câe emrunâ necceynâ sâlihan vellezîne âmenû meahu bi rahmetin minnâ ve min hizyi yevmi izizin, inne rabbeke huvel kaviyyul azîzazîzu. Bundan sonra emrimiz geldiği zaman Salih ve onun yanındaki âmenû olan kimseleri Bizden bir rahmetle kurtardık. Ve izin gününün zilletinden de kurtardık. Muhakkak ki senin Rabbin, O; Kaviyy’dir güçlü, Azîz’dir yüce.Hud Suresi / Ayet-67 Ve ehazellezîne zalemûs sayhatu fe asbahû fî diyârihim câsimîncâsimîne. Ve zulmeden kimseleri bir sayha çok kuvvetli korkunç ses aldı helâk etti. Böylece kendi yurtlarında diz üstü çöküp Suresi / Ayet-68 Ke en lem yagnev fîhâ, e lâ inne semûde keferû rabbehum, e lâ bu’den li semûdsemûde. Sanki orada hiç var olmamışlar yaşamamışlar gibi. Gerçekten Semud kavmi Rab’lerini inkâr etmediler mi? Semud kavmi Allah’tan uzak kaldı. Öyle değil mi?Hud Suresi / Ayet-69 Ve lekad câet rusulunâ ibrâhîme bil buşrâ kâlû selâmâselâmen, kâle selâmun fe mâ lebise en câe bi iclin hanîzhanîzin. Ve andolsun elçilerimiz İbrâhîm müjde ile geldiler “Selâm” dediler. O İbrâhîm da “Selâm” dedi. Bunun üzerine, çok geçmeden kızarmış bir buzağı getirdi. Kızarmış bir buzağı getirmesi gecikmedi.Hud Suresi / Ayet-70 Fe lemmâ reâ eydiyehum lâ tesilu ileyhi nekirehum ve evcese minhum hîfehhîfeten, kâlû lâ tehaf innâ ursilnâ ilâ kavmi lûtlûtin. Fakat onların ellerinin ona uzanmadığını görünce onları yadırgadı. Ve onlardan dolayı bir korku hissetti. Onlar “Korkma, muhakkak ki biz, Lut kavmine gönderildik.” Suresi / Ayet-71 Vemreetuhu kâimetun fe dahıket fe beşşernâhâ bi ishâka ve min verâi ishâka ya’kûbya’kûbe. Ve ayakta duran hanımı, bunun üzerine gülümsedi. O zaman onu, İshak ile ve İshak’ın arkasından Yâkub ile Suresi / Ayet-72 Kâlet yâ veyletâ e elidu ve ene ecûzun ve hâzâ ba’lî şeyhâşeyhan, inne hâzâ le şey’un acîbacîbun. “Hayret, ben ihtiyar aciz iken mi doğuracağım? Ve işte bu eşim de ihtiyar. Muhakkak ki bu, elbette şaşılacak bir şeydir.” Suresi / Ayet-73 Kâlû e ta’cebîne min emrillâhi rahmetullâhi ve berekâtuhu aleykum ehlel beytbeyti, innehu hamîdun mecîdmecîdun. Melekler dediler ki “Allah’ın emrine mi şaşırıyorsun? Ey ev halkı, Allah’ın rahmeti ve bereketi sizin üzerinize!” Muhakkak ki O, Hamîd çok övülen, çok hamdedilendir, Mecîd’dir şanı, yüce olan.Hud Suresi / Ayet-74 Fe lemmâ zehebe an ibrâhîmer rev’u ve câethul buşra yucâdilunâ fî kavmi lûtlûtın. Artık İbrâhîm korku gidip, ona müjde geldiği zaman Lut kavmi hakkında Bizimle mücâdele ediyordu.Hud Suresi / Ayet-75 İnne ibrâhîme le halîmun evvâhun munîbmunîbun. Muhakkak ki İbrâhîm cidden çok halim yumuşak huylu, çok acıyan yalvarandır, Allah’a yönelmiş bir Suresi / Ayet-76 Yâ ibrâhîmu a’rid an hâzâ, innehu kad câe emru rabbikrabbike, ve innehum âtîhim azâbun gayru merdûdmerdûdin. Ey İbrâhîm, bundan vazgeç! Çünkü senin Rabbinin emri gelmiştir. Ve muhakkak ki onlara, geri çevrilemez bir azap gelecek verilecek.Hud Suresi / Ayet-77 Ve lemmâ câet resulunâ lûtan sîe bihim ve dâka bihim zer’an ve kâle hâzâ yevmun asîbasîbun. Ve resûllerimiz Lut geldiği zaman onlardan dolayı üzüldü ve içi daralıp, telâşlandı. Ve “Bu, çok kötü zorlu bir gün.” Suresi / Ayet-78 Ve câehu kavmuhu yuhreûne ileyhi ve min kablu kânû ya’melûnes seyyiâtseyyiâti, kâle yâ kavmi hâulâi benâtî hunne etharu lekum, fettekullâhe ve lâ tuhzûni fî dayfî, e leyse minkum raculun reşîdreşîdun. Ve onun kavmi, koşarak onun yanına ona geldi. Ve daha önceden seyyiat kötü şeyler yapıyorlardı. “Ya kavmim, işte bunlar kızlarım! Onlar sizin için daha temizdir. Artık Allah’tan sakının, Allah’a karşı takva sahibi olun ve misafirlerimin yanında beni rezil etmeyin. Sizin aranızda irşad eden bir adam yok mu?” Suresi / Ayet-79 Kâlû lekad alimte mâ lenâ fî benâtike min hakkhakkın, ve inneke le ta’lemu mâ nurîdnurîdu. “Andolsun ki; senin de bildiğin gibi, kızların konusunda bir hakkımız isteğimiz yok. Ve muhakkak ki sen, bizim ne istediğimizi maksadımızı elbette biliyorsun.” Suresi / Ayet-80 Kâle lev enne lî bikum kuvveten ev âvî ilâ ruknin şedîdşedîdin. Lut şöyle dedi “Keşke size karşı benim bir kuvvetim olsaydı veya ben, kuvvetli bir taraftara muhkem bir yere sığınsaydım.”Hud Suresi / Ayet-81 Kâlû ya lûtu innâ rusulu rabbike len yasilû ileyke fe esri bi ehlike bi kıt’ın minel leyli ve lâ yeltefit minkum ehadun illemreetekillemreeteke, innehu musîbuhâ mâ esâbehum, inne mev’ıdehumus subhsubhu, e leyses subhu bi karîbkarîbin. Resûller şöyle dediler “Ey Lut! Muhakkak ki biz, senin Rabbinin resûlleriyiz elçileriyiz. Onlar sana asla ulaşamazlar. Hemen gecenin bir kısmında hanımın hariç, ailen ile gece çık, yürü. Sizin içinizden biriniz hiç kimse geri dönmesin dönüp bakmasın. Çünkü; onlara isabet eden şey, ona da isabet edecek. Muhakkak ki onlara vaadedilen vakit, sabah vaktidir. Sabah vakti yakın değil mi?”Hud Suresi / Ayet-82 Fe lemmâ câe emrunâ cealnâ âliyehâ sâfilehâ ve emtarnâ aleyhâ hicâreten min siccîlin mendûdmendûdin. Artık emrimiz geldiği zaman onu o şehri alt üst ettik onu yükseltip alçalttık. Onların üzerine, istif edilmiş dizilip hazırlanmış siccilden pişirilip sertleştirilmiş kerpiçten yapılmış taşlar Suresi / Ayet-83 Musevvemeten inde rabbikrabbike, ve mâ hiye minez zâlimîne bi baîdbaîdin. Rabbinin katında damgalanmıştır işaretlenmiştir. Ve o, zalimlerden uzak Suresi / Ayet-84 Ve ilâ medyene ehâhum şuaybâşuayben, kâle yâ kavmi’budullâhe mâ lekum min ilâhin gayruhgayruhu, ve lâ tenkusûl mikyâle vel mîzâne innî erâkum bi hayrin ve innî ehâfu aleykum azâbe yevmin muhîtmuhîtin. Ve Medyen kavmine, onların kardeşi Şuayb şöyle dedi “Ey kavmim, Allah’a kul olun! Sizin için ondan başka ilâh yoktur. Ölçeği ve tartıyı eksiltmeyin. Gerçekten ben sizi hayırda bollukta, refahta görüyorum. Ve muhakkak ki ben, ihata eden kuşatan günün azabının üzerinize olmasından korkuyorum.”Hud Suresi / Ayet-85 Ve yâ kavmi evfûl mikyâle vel mîzâne bil kıstı ve lâ tebhasûn nâse eşyâehum ve lâ ta’sev fîl ardı mufsidînmufsidîne. Ve ey kavmim, ölçeği ve tartıyı adaletle ölçün yerine getirin! İnsanların eşyalarını haklarını eksiltmeyin. Ve fesat çıkaranlar olarak yeryüzünde bozgunculuk Suresi / Ayet-86 Bakıyyetullâhi hayrun lekum in kuntum mu’minînmu’minîne, ve mâ ene aleykum bi hafîzhafîzin. Eğer siz mü’minlerseniz Allah’ın bakiyesi ticaretin bıraktığı kâr, helâl kazanç sizin için daha hayırlıdır. Ve ben, sizin üzerinize muhafız gözleyici Suresi / Ayet-87 Kâlû yâ şuaybu e salâtuke te’muruke en netruke mâ ya’budu âbâunâ ev en nef’ale fî emvâlinâ mâ neşâ’neşâu, inneke le entel halîmur reşîdreşîdu. “Ya Şuayb! Babalarımızın ibadet ettiği şeyleri ve de mallarımız konusunda dilediğimizi yapmayı terketmemizi sana namazın mı emrediyor? Muhakkak ki sen, halimsin, reşidsin rüşde erensin, irşad edensin.” Suresi / Ayet-88 Kâle yâ kavmi e reeytum in kuntu alâ beyyinetin min rabbî ve rezekanî minhu rızkan hasenâhasenen, ve mâ urîdu en uhâlifekum ilâ mâ enhâkum anhanhu, in urîdu illel ıslâha mesteta’tu, ve mâ tevfîkî illâ billâhbillâhi, aleyhi tevekkeltu ve ileyhi unîbunîbu. Şuayb şöyle dedi “Eğer ben, Rabbimden bir delil üzerinde isem ve beni kendinden güzel bir rızıkla rızıklandırdı ise de görüşünüz bu mu? Sizi ondan men ettiğim şeyde size muhalefet etmek istemiyorum. Sadece gücümün yettiği kadar ıslâh etmek istiyorum. Benim başarım ancak Allah iledir. Ben, O’na tevekkül ettim ve O’na yöneldim.”Hud Suresi / Ayet-89 Ve yâ kavmi lâ yecrimennekum şikâkî en yusîbekum mislu mâ esâbe kavme nûhin ev kavme hûdin ev kavme sâlihsâlihın, ve mâ kavmu lûtin minkum bi baîdbaîdin. Ey kavmim, bana karşı gelmeniz, Nuh kavmine veya Hud kavmine veya Salih kavmine isabet eden musîbetlerin bir benzerini, sakın size de isabet ettirmesin! Ve Lut kavmi, sizden uzak Suresi / Ayet-90 Vestagfirû rabbekum summe tûbû ileyhileyhi, inne rabbî rahîmun vedûdvedûdun. Ve Rabbinizin mağfiretini isteyin dileyin. Sonra O’na Resûl veya mürşid önünde tövbe edin. Muhakkak ki benim Rabbim, rahmet eden rahmet nuru gönderen dir, Vedûd’dur seven.Hud Suresi / Ayet-91 Kâlû yâ Şuaybu mâ nefkahu kesîren mimmâ tekûlu ve innâ le nerâke fînâ daîfâdaîfen, ve lev lâ rehtuke le recemnâke ve mâ ente aleynâ bi azîzazîzin. Şöyle dediler “Ya Şuayb, senin söylediklerinin çoğunu biz anlamadık! Ve gerçekten biz, seni içimizde zayıf görüyoruz. Ve senin rahtın sana destek olan gurubun olmasaydı mutlaka seni taşlardık. Ve sen, bize karşı üstün değilsin.”Hud Suresi / Ayet-92 Kâle yâ kavmi e rahtî eazzu aleykum minallâhminallâhi, vettehaztumûhu verâekum zıhriyyâzıhriyyen, inne rabbî bi mâ ta’melûne muhîtmuhîtun. Ey kavmim! Benim rahtım arkadaşlarım, sizin yanınızda Allah’tan daha mı üstün? Ve O’nu Allah’ı unutarak arkanıza attınız önem vermediniz. Muhakkak ki benim Rabbim, yaptıklarınızı ihata eder ilmi ile kuşatır.Hud Suresi / Ayet-93 Ve yâ kavmi’melû alâ mekânetikum innî âmilâmilun, sevfe ta’lemûne men ye’tîhi azâbun yuhzîhi ve men huve kâzibkâzibun, vertekibû innî meakum rakîbrakîbun. Ey kavmim, yapacağınız yapabileceğiniz şeyi yapın! Muhakkak ki ben de yapıyorum. Onu alçaltan azap kime gelir ve kim yalancıdır, yakında bileceksiniz. Ve gözleyin bekleyin. Muhakkak ki ben de sizinle beraber Suresi / Ayet-94 Ve lemmâ câe emrunâ necceynâ ?uayben vellezîne âmenû meahu bi rahmetin minnâ ve ehazetillezîne zalemûssayhatu fe asbahû fî diyârihim câsimîncâsimîne. Ve emrimiz geldiği zaman Şuayb ve onunla beraber âmenû olanları, Bizden bir rahmetle kurtardık. Zalim kimseleri bir sayha ses aldı. Böylece kendi diyarlarında diz üstü çöküp Suresi / Ayet-95 Ke’en lem yagnev fîhâ, e lâ bu’den li medyene kemâ baıdet semûdsemûdu. Orada hiç yaşanmamış gibiydi. Medyen kavmi de, Semud kavminin Allah’ın rahmetinden uzak olduğu gibi Allah’ın rahmetinden uzaklaştırılmadı mı?Hud Suresi / Ayet-96 Ve le kad erselnâ mûsâ bi âyâtinâ ve sultânin mubînmubînin. Ve andolsun ki; Musa âyetlerimizle ve apaçık bir sultanla Suresi / Ayet-97 İlâ fir’avne ve melâihî fettebeû emre fir’avnfir’avne, ve mâ emru fir’avne bi reşîdreşîdin. Firavun ve onun kavminin ileri gelenlerine Musa gönderdik âyet-96. Fakat onlar, firavunun emrine tâbî oldular. Ve firavunun emri ise irşad edici Suresi / Ayet-98 Yakdumu kavmehu yevmel kıyâmeti fe evredehumun nârnâre, ve bi’sel virdul mevrûdmevrûdu. Firavun, kıyâmet günü kavminin önüne geçerek böylece onları ateşe götürecek. Ve girilen yer ne kötü bir Suresi / Ayet-99 Ve utbiû fî hâzihî la’neten ve yevmel kıyâmehkıyâmeti, bi’ser rifdul merfûdmerfûdu. Ve burada, kıyâmet gününde lânete tâbî tutuldular. Verilen bahşiş ne kötü bir Suresi / Ayet-100 Zâlike min enbâil kurâ nekussuhu aleyke minhâ kâimun ve hasîdhasîdun. İşte bu sana anlattığımız, beldelerin haberlerindendir. Onlardan ayakta kalanlar izleri hâlâ duranlar ve hasat olanlar izleri silinmiş olanlar Suresi / Ayet-101 Ve mâ zalemnâhum ve lâkin zalemû enfusehum fe mâ agnet anhum âlihetuhumulletî yed’ûne min dûnillâhi min şey’in lemmâ câe emru rabbikrabbike, ve mâ zâdûhum gayre tetbîbtetbîbin. Ve Biz, onlara zulmetmedik. Ve lâkin onlar, kendilerine zulmettiler. Rabbinin emri geldiği zaman Allah’tan başka dua ettikleri ilâhlar, onlara bir fayda sağlamadı vermedi. Ve onların helâklarını artırmaktan başka bir şey Suresi / Ayet-102 Ve kezâlike ahzu rabbike izâ ehazel kurâ ve hiye zâlimehzâlimetun, inne ahzehû elîmun şedîdşedîdun. Halkı zalim olan ülkeleri ahzettiği zaman senin Rabbinin yakalaması işte böyledir. Onun ahzı yakalaması, muhakkak ki çok şiddetlidir, çok Suresi / Ayet-103 İnne fî zâlike le âyeten li men hâfe azâbel âhırehâhıreti, zâlike yevmun mecmûun lehun nâsu ve zâlike yevmun meşhûdmeşhûdun. Muhakkak ki bunda, ahiret azabından korkan kimse için, elbette bir âyet delil vardır. İşte bu, insanların toplanma günüdür. Ve işte bu, şahadet Suresi / Ayet-104 Ve mâ nuahhıruhû illâ li ecelin ma’dûdma’dûdin. Ve Biz, onu o günü, sayılı belirli bir vadedenecelden başka Suresi / Ayet-105 Yevme ye’ti lâ tekellemu nefsun illâ bi iznihiznihî, fe minhum şakıyyun ve saîdsaîdun. O gün gelince, O’nun izni olmaksızın kimse konuşamaz. O zaman onlardan bir kısmı şâkîdir bedbaht, bir kısmı saiddir mutlu.Hud Suresi / Ayet-106 Fe emmellezîne şekû fe fîn nâri lehum fîhâ zefîrun ve şehîkşehîkun. Şâkî olanlara gelince; artık onlar, ateştedir. Onlar, orada yüksek sesle inleyerek ve çok zor bir şekilde soluk soluğa, nefes alıp Suresi / Ayet-107 Hâlidîne fîhâ mâ dâmetis semâvâtu vel’ardu illâ mâ şâe rabbukrabbuke, inne rabbeke fe’âlun limâ yurîdyurîdu. Onlar, semalar ve yeryüzü cehennemin semaları ve arzı durdukça orada ebedî kalanlardır kalacaklardır. Rabbinin dilediği şey cehennemi yok etmeyi dilemesi hariç. Muhakkak ki senin Rabbin, dilediği şeyi Suresi / Ayet-108 Ve emmellezîne suidû fe fîl cenneti hâlidîne fîhâ mâ dâmetis semâvâtu vel ardu illâ mâ şâe rabbukrabbuke, atâen gayre meczûzmeczûzin. Fakat mutlu olanlar, artık cennettedir. Cennetlerin semaları ve arzı durdukça, Rabbinin dilediği şey cenneti yok etmeyi dilemesi hariç, onlar orada ebedî kalanlardır kalacaklardır.Hud Suresi / Ayet-109 Fe lâ teku fî miryetin mimmâ ya’budu hâulâ’hâulâi, mâ ya’budûne illâ kemâ ya’budu âbâuhum min kablkablu, ve innâ le muveffûhum nasîbehum gayre menkûsmenkûsin. Artık sen, onların taptığı şeylerden şüphe içinde olma. Onlar, ancak babalarının önceden ibadet ettiği gibi ibadet ediyorlar onların taptığı şeylere tapıyorlar. Ve muhakkak ki Biz, onların nasiplerini eksiltmeksizin öderiz ödeyenleriz.Hud Suresi / Ayet-110 Ve lekad âteynâ mûsel kitâbe fahtulife fîhfîhi, ve lev lâ kelimetun sebekat min rabbike le kudiye beynehum, ve innehum le fî şekkin minhu murîbmurîbun. Ve andolsun Musa kitap verdik. Onun hakkında ihtilâfa anlaşmazlığa düştüler. Rabbinden bir söz hesabın kıyâmet gününde görüleceği geçmemiş olsaydı onların aralarında mutlaka hüküm verilmiş olurdu. Muhakkak ki onlar, mutlaka O’ndan Kur’ân’dan şüpheli bir tereddüt Suresi / Ayet-111 Ve inne kullen lemmâ le yuveffiyennehum rabbuke a’mâlehum, innehu bimâ ya’melûne habîrhabîrun. Ve muhakkak ki Rabbin, onların hepsinin amellerinin karşılığını mutlaka onlara öder. Muhakkak ki O, onların amellerinden yaptığı şeylerden haberdar Suresi / Ayet-112 Festekim kemâ umirte ve men tâbe meake ve lâ tatgav, innehu bi mâ ta’melûne basîrbasîrun. Artık sen, sana tövbe ederek, tâbî olanlarla birlikte emrolunduğun gibi istikamet üzere ol. Ve azgınlık yapmayın aşırı gitmeyin. Muhakkak ki O, yaptıklarınızı Suresi / Ayet-113 Ve lâ terkenû ilellezîne zalemû fe temessekumun nâru ve mâ lekum min dûnillâhi min evliyâe summe lâ tunsarûntunsarûne. Ve zalim olan kimselere meyletmeyiniz. O taktirde size ateş dokunur. Sizin Allah’tan başka dostunuz yoktur. Sonra yardım Suresi / Ayet-114 Ve ekımis salâte tarafeyin nehâri ve zulefen minel leylleyli, innel hasenâti yuzhibnes seyyiâtseyyiâti, zâlike zikrâ liz zâkirînzâkirîne. Gündüzün iki tarafında ve gecenin gündüze yakın kısmında namazı ikame et. Muhakkak ki haseneler kazanılan dereceler, seyyiati kaybedilen dereceleri giderir. İşte bu, zikredenler için bir Suresi / Ayet-115 Vasbir fe innallâhe lâ yudîu ecrel muhsinînmuhsinîne.Meali Ve sabret, muhakkak ki Allah, muhsinlerin ecrini zayi Suresi / Ayet-116 Fe lev lâ kâne minel kurûni min kablikum ûlû bakıyyetin yenhevne anil fesâdi fil ardı illâ kalîlen mimmen enceynâ minhum, vettebeallezîne zalemû mâ utrifû fîhi ve kânû mucrimînmucrimîne.Meali Bu durumda, sizden önceki nesillerden bakiye sahiplerinden asırlarca münkerden nehyedenler ve ma’rufla emredenler onlardan kurtardıklarımızdan pek azı dışındakilerden de bir kısmı, yeryüzünde fesattan nehyetseler men olmaz mıydı? Zalim olanlar, onları şımartan şeylere mal, mülk tâbî oldular. Ve mücrimler suçlular Suresi / Ayet-117 Ve mâ kâne rabbuke li yuhlikel kurâ bi zulmin ve ehluhâ muslihûnmuslihûne.Meali Ve senin Rabbin, halkı ıslâh edici olan beldeleri zulüm ile helâk edici Suresi / Ayet-118 Ve lev şâe rabbuke le cealen nâse ummeten vâhideten ve lâ yezâlûne muhtelifînmuhtelifîne.Meali Ve Rabbin, şâyet dileseydi insanları tek bir ümmet yapardı. Oysa ihtilâflar devam Suresi / Ayet-119 İllâ men rahime rabbukrabbuke, ve li zâlike halakahum, ve temmet kelimetu rabbike le emleenne cehenneme minel cinneti ven nâsi ecmaînecmaîne.Meali Rabbinin rahmet ettiği Rahîm esmasıyla tecelli ederek rahmet nuru gönderdiği kimseler ihtilâfa düşmeyip Allah’a ulaşmayı dileyenler hariç. Ve onları insanları, bunun için ihtilâfa düşenlerle düşmeyenleri ayırmak için yarattı. Rabbinin ihtilâfa düşenler yani Allah’a ulaşmayı dilemeyenler için sözü tamamlandı Cehennemi mutlaka tamamen insanlar ve cinlerle Suresi / Ayet-120 Ve kullen nakussu aleyke min enbâir rusuli mâ nusebbitu bihî fuâdekfuâdeke ve câeke fî hâzihil hakku ve mev’ızatun ve zikrâ lil muminînmuminîne.Meali Ve sana anlattığımız şeylerin hepsi, resûllerin haberlerindendir. Onlarla senin kalbindeki fuad hassasını fiziğin ötesindeki idrak sağlamlaştırırız. Ve bunda bu haberlerde sana hak, mü’minlere öğüt ve zikir Suresi / Ayet-121 Ve kul lillezîne lâ yu’minûna’melû alâ mekânetikum, innâ âmilûnâmilûne.Meali Ve mü’min olmayanlara de ki “Siz yapmakta olduğunuz şeyleri yapın devam edin. Muhakkak ki biz de yapanlarız.”Hud Suresi / Ayet-122 Ventazırventazırû, innâ muntazırûnmuntazırûne. Meali Ve bekleyin! Muhakkak ki biz de Suresi / Ayet-123 Ve lillâhi gaybus semâvâti vel ardı ve ileyhi yurceul emru kulluhu fa’budhu ve tevekkel aleyhaleyhi, ve mâ rabbuke bi gâfilin ammâ ta’melûnta’melûne.Meali Semaların göklerin ve arzın gaybı Allah’ındır. İşlerin hepsi O’na döndürülür. Öyleyse O’na kul olun ve tevekkül edin. Senin Rabbin, yaptığınız şeylerden gâfil habersiz Kerim Sırasıyla Tüm Sureler Kuran-ı Kerim Hakkında BilgiNüzul İniş Sırasına göre SurelerFatiha SuresiBakara SuresiBakara Suresi FaziletleriYasin suresiKısa Namaz Sureleri 1, 2. Elif Lâm Râ. Bu Kur'an; âyetleri, hüküm ve hikmet sahibi bulunan ve her şeyden hakkıyla haberdar olan Allah tarafından muhkem eksiksiz, sağlam ve açık kılınmış, sonra da Allah'tan başkasına kulluk etmeyesiniz diye ayrı ayrı açıklanmış bir kitaptır. De ki 'Şüphesiz ben size O'nun tarafından gönderilmiş bir uyarıcı ve müjdeleyiciyim.'3. Rabbinizden bağışlanma dileyin, sonra da O'na tövbe edin ki sizi belirlenmiş bir süreye ömrünüzün sonuna kadar güzel bir şekilde yararlandırsın ve her fazilet sahibine faziletinin karşılığını versin. Eğer yüz çevirirseniz, ben sizin adınıza büyük bir günün azabından Dönüşünüz ancak Allah'adır. O, her şeye hakkıyla gücü İyi bilin ki onlar, O'ndan gizlenmek için, kalplerindeki düşmanlığı gizliyorlar. Yine iyi bilin ki, elbiselerine büründükleri zaman bile, Allah onların gizlediklerini de, açığa vurduklarını da bilir. Çünkü O, göğüslerin özünü kalplerde olanı hakkıyla Yeryüzünde hiçbir canlı yoktur ki, rızkı Allah'a âit olmasın. Her birinin dünyada duracakları yeri de, öldükten sonra emaneten konulacakları yeri de o bilir. Bunların hepsi açık bir kitapta Levh-i Mahfuz'da yazılı O, hanginizin amelinin daha güzel olacağı konusunda sizi imtihan için, henüz Arş'ı su üstünde iken gökleri ve yeri altı gün içinde altı evrede yaratandır. Böyle iken 'Ölümden sonra şüphesiz diriltileceksiniz' desen, inkarcılar 'Mutlaka bu apaçık bir büyüdür' Andolsun, biz onlardan azabı belirli bir süreye kadar geciktirsek, o zaman da mutlaka 'Onu ne alıkoyuyor?' derler. İyi bilin ki, azap onlara geleceği gün, kendilerinden bir daha uzaklaştırılmaz ve alay etmekte oldukları şey, kendilerini çepeçevre kuşatmış Eğer insana tarafımızdan bir rahmet nimet tattırır da, sonra bunu ondan çekip alırsak, şüphesiz o ümitsiz ve nankör Ama kendisine dokunan bir sıkıntıdan sonra, ona bir nimet tattırırsak mutlaka, 'Kötülükler benden gitti' diyecektir. Çünkü o şımarık ve böbürlenen Ancak sabredip salih amel işleyenler böyle değildir. İşte onlar için bağışlanma ve büyük bir mükâfat Ey Muhammed! Belki de sen, müşriklerin 'Ona bir hazine indirilseydi veya beraberinde bir melek gelseydi ya!' demelerinden dolayı sana vahyolunanlardan bir kısmını gözardı edeceksin ve o yüzden göğsün daralacak. Fakat sen, ancak bir uyarıcısın. Allah ise her şeye Yoksa 'onu Kur'an'ı uydurdu' mu diyorlar? De ki 'Eğer doğru söyleyenler iseniz, haydi Allah'tan başka gücünüzün yettiklerini de yardıma çağırıp, siz de onun gibi uydurma on sûre getirin.'14. Eğer size bu konuda cevap veremedilerse, bilin ki o Kur'an ancak Allah'ın ilmiyle indirilmiştir ve O'ndan başka hiçbir ilah yoktur. Artık müslüman oluyor musunuz?15. Kim yalnız dünya hayatını ve onun zinetini isterse, biz onlara yaptıklarının karşılığını orada tastamam öderiz. Orada onlar bir eksikliğe İşte onlar, kendileri için âhirette ateşten başka bir şey olmayan kimselerdir. Dünyada yaptıkları şeyler, orada boşa gitmiştir. Zaten bütün yapmakta oldukları da boş Rabbi katından açık bir delile dayanan kimse, yalnız dünyalık isteyen kimse gibi midir? Kaldı ki, bu delili Rabbinden bir şahit Kur'an ve bir de ondan Kur'an'dan önce bir önder ve bir rahmet olarak indirilmiş olan Mûsâ'nın kitabı Tevrat desteklemektedir. İşte bunlar ona Kur'an'a inanırlar. Gruplardan her kim onu inkar ederse, ateş onun varacağı yerdir. Ondan hiç şüphen olmasın. Şüphesiz o, Rabbin tarafından bildirilmiş gerçektir. Fakat insanların çoğu Kim Allah'a karşı yalan uydurandan daha zalimdir? İşte bunlar, Rablerine arz edilecekler ve şâhitler de, 'Rablerine karşı yalan söyleyenler işte bunlardır' diyeceklerdir. Biliniz ki, Allah'ın lâneti zalimler Onlar halkı Allah yolundan alıkoyan ve onu eğri ve çelişkili göstermek isteyen kimselerdir. Hem de onlar ahireti inkâr edenlerin ta Onlar yeryüzünde Allah'ı âciz bırakabilecek değillerdir. Onların Allah'tan başka sığınabilecekleri bir yardımcıları da yoktur. Azap onlar için kat kat artırılacaktır. Çünkü onlar gerçekleri işitmeğe tahammül edemiyorlar, hem de İşte bunlar, kendilerini ziyana uğratan kimselerdir. Uydurmakta oldukları şeyler de kendilerini yüz üstü bırakıp kaybolup Şüphesiz bunlar ahirette en çok ziyana İman edip, salih ameller işleyen ve Rablerine gönülden bağlananlara gelince, işte onlar cennetliklerdir. Onlar orada ebedi Bu iki zümrenin durumu, kör ve sağır ile gören ve işiten kimseler gibidir. Bunların durumları hiç birbirlerine denk olur mu? Hâlâ düşünmez misiniz?25. Andolsun, biz Nûh'u kavmine peygamber olarak gönderdik. Onlara şöyle dedi 'Ben sizin için apaçık bir uyarıcıyım.'26. 'Allah'tan başkasına ibadet ve kulluk etmeyin. Doğrusu ben sizin adınıza elem dolu bir günün azabından korkuyorum.'27. Kavminin inkâr eden ileri gelenleri, 'Biz, senin ancak bizim gibi bir insan olduğunu görüyoruz. İlk bakışta sana uyanların da ancak en aşağılıklarımızdan ibaret olduğunu görüyoruz. Sizin bize karşı herhangi bir üstünlüğünüzü de görmüyoruz. Aksine sizin yalancı kimseler olduğunuzu sanıyoruz' Nûh dedi ki 'Ey Kavmim! Söyleyin bakalım; şâyet ben Rabbimden gelen apaçık bir delil üzerinde isem ve O kendi katından bana bir rahmet vermiş de, siz ona karşı kör kalmışsanız, onu istemediğiniz halde, biz sizi ona zorlayacak mıyız?'29. 'Ey kavmim! Buna karşı ben sizden herhangi bir mal da istemiyorum. Benim mükâfatım ancak Allah'a âittir. Ben o iman edenleri teklifinize uyarak kovacak da değilim. Çünkü onlar Rablerine kavuşacaklardır. Fakat ben sizin bilgisizce davranan bir toplum olduğunuzu görüyorum.'30. 'Ey kavmim! Eğer ben onları kovarsam, beni Allah'tan kim koruyabilir? Hiç düşünmüyor musunuz?'31. Size ben, 'Allah'ın hazineleri yanımdadır', demiyorum; gaybı da bilmem. 'Ben bir meleğim' de demiyorum. Sizin hor gördüğünüz kimseler için, 'Allah onlara asla hiçbir hayır vermez' de diyemem. Allah onların içlerindekini daha iyi bilir. Böyle bir şey söylersem o zaman ben gerçekten zâlimlerden Dediler ki 'Ey Nûh! Bizimle tartıştın ve tartışmayı uzattın. Eğer doğru söyleyenlerden isen, haydi kendisiyle bizi tehdit ettiğin azabı getir.'33. Nûh dedi ki 'Onu size, dilerse ancak Allah getirir ve siz Allah'ı âciz bırakamazsınız.'34. Ben size öğüt vermek istesem de, eğer Allah sizi azdırmak istemişse, öğüdüm size fayda vermez. O, sizin Rabbinizdir ve O'na Ey Muhammed! Yoksa 'Onu Kur'an'ı kendisi uydurdu' mu diyorlar? De ki 'Eğer onu uydurmuşsam, suçum bana âittir. Ben de sizin işlemekte olduğunuz suçlardan uzağım.'36. Nûh'a vahyolundu ki 'Kavminden daha önce iman etmiş olanlardan başka, artık hiç kimse iman etmeyecek. O halde, onların yapmakta oldukları şeylerden dolayı üzülme.'37. 'Gözetimimiz altında ve vahyimize göre gemiyi yap. Zulmedenler hakkında bana bir şey söyleme. Çünkü onlar suda boğulacaklardır.'38. Nûh gemiyi yapıyordu. Kavminden ileri gelenler her ne zaman yanına uğrasalar, onunla alay ediyorlardı. Dedi ki 'Bizimle alay ediyorsanız, sizin bizimle alay ettiğiniz gibi biz de sizinle alay edeceğiz.'39. Artık, geldiği kimseyi rezil eden azabın kime geleceğini, kimin üzerine sürekli bir azabın ineceğini ileride Nihayet emrimiz gelip, tandır kaynamaya başlayınca sular coşup taşınca Nûh'a dedik ki 'Her cins canlıdan erkekli dişili birer çift, bir de kendileri hakkında daha önce hüküm verilmiş olanlar dışındaki âilen ile iman edenleri ona yükle.' Ama, onunla beraber sadece pek az kimse iman Nûh, 'Binin ona. Onun yüzüp gitmesi de durması da Allah'ın adıyladır. Şüphesiz Rabbim çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.' Gemi, dağlar gibi dalgalar arasında onları götürüyordu. Nûh, ayrı bir yere çekilmiş olan oğluna, 'Yavrucuğum, bizimle beraber sen de bin, inkârcılarla birlikte olma' diye O, 'Ben, kendimi sudan koruyacak bir dağa sığınacağım' dedi. Nûh, 'Bugün Allah'ın rahmet ettikleri hariç, onun azabından korunacak hiç kimse yoktur' dedi. Derken aralarına dalga giriverdi de oğlu boğulanlardan 'Ey yeryüzü! Yut suyunu. Ey gök! Tut suyunu' denildi. Su çekildi, iş bitirildi. Gemi de Cûdî'ye oturdu ve 'Zalimler topluluğu Allah'ın rahmetinden uzak olsun!' Nûh Rabbine seslenip şöyle dedi 'Rabbim! Şüphesiz oğlum da âilemdendir. Senin va'din elbette gerçektir. Sen de hükmedenlerin en iyi hükmedenisin.'46. Allah, 'Ey Nûh! O asla senin âilenden değildir. Onun yaptığı, iyi olmayan bir iştir. O halde hakkında hiçbir bilgin olmayan şeyi benden isteme. Ben sana cahillerden olmamanı öğütlerim' Nûh, 'Rabbim! Şüphesiz ben senden hakkında bilgim olmayan şeyi istemekten sana sığınırım. Eğer beni bağışlamaz ve bana acımazsan, şüphesiz ziyana uğrayanlardan olurum' Ona denildi ki 'Ey Nûh! Sana ve seninle birlikte bulunanlardan birçok ümmete bizden esenlik ve bereketlerle gemiden in. Daha bir takım ümmetler de olacak ki, biz onları dünyada yararlandıracağız. Sonra da bizden kendilerine elem dolu bir azap dokunacak.'49. İşte bunlar, sana vahyettiğimiz gayb haberlerindendir. Bundan önce onları ne sen biliyordun ne de kavmin. O halde sabret. Çünkü iyi sonuç Allah'a karşı gelmekten sakınanların Âd kavmine de kardeşleri Hûd'u gönderdik. Hûd şöyle dedi 'Ey kavmim! Allah'a kulluk edin. Ondan başka sizin hiçbir ilahınız yoktur. Siz, sadece iftira ediyorsunuz.'51. 'Ey kavmim! Ben buna karşı sizden bir ücret istemiyorum. Benim ücretim, ancak beni yaratana âittir. Hâlâ aklınızı kullanmayacak mısınız?'52. 'Ey kavmim! Rabbinizden bağışlanma dileyin, sonra ona tövbe edin ki, üzerinize bol bol yağmur göndersin ve gücünüze güç katsın. Günahkârlar olarak yüz çevirmeyin.'53. Dediler ki 'Ey Hûd! Sen bize açık bir mucize getirmedin. Biz de senin sözünle ilahlarımızı bırakacak değiliz. Biz sana iman edecek de değiliz.'54, 55. Biz sadece şunu söyleriz 'Seni, ilahlarımızdan biri fena çarpmış.' Hûd dedi ki 'İşte ben Allah'ı şâhit tutuyorum. Siz de şâhit olun ki, ben sizin Allah'ı bırakıp da O'na ortak koştuğunuz şeylerden uzağım. Haydi hepiniz toptan bana tuzak kurun, sonra da bana göz açtırmayın.'56. 'İşte ben, hem benim, hem sizin Rabbiniz olan Allah'a dayandım. Yer-yüzünde bulunan hiçbir canlı yoktur ki, Allah, onun perçeminden tutmuş olmasın. Şüphesiz Rabbim dosdoğru bir yol üzerindedir.'57. 'Eğer yüz çevirirseniz; bilin ki ben, benimle gönderileni size tebliğ ettim. Rabbim dilerse sizden başka bir kavmi sizin yerinize getirir ve siz ona bir zarar veremezsiniz. Şüphesiz Rabbim, her şeyi koruyup gözetendir.'58. Helâk emrimiz gelince, Hûd'u ve beraberindeki iman etmiş olanları, tarafımızdan bir rahmetle kurtardık. Onları ağır bir azaptan İşte Âd kavmi! Rablerinin âyetlerini inkâr ettiler. Onun peygamberlerine karşı geldiler ve inatçı her zorbanın emrine uydular!60. Onlar, hem bu dünyada, hem de kıyamet gününde lanete uğratıldılar. Biliniz ki Âd kavmi, Rablerini inkâr etti. Yine biliniz ki Hûd'un kavmi Âd Allah'ın rahmetinden Semûd kavmine de kardeşleri Salih'i peygamber gönderdik. Dedi ki 'Ey kavmim! Allah'a kulluk edin. Sizin ondan başka hiçbir ilahınız yok. O sizi yeryüzünden topraktan yarattı ve sizi oranın imarında görevli ve buna donanımlı ise ondan bağışlanma dileyin; sonra da ona tövbe edin. Şüphesiz Rabbim yakındır ve dualara cevap Onlar şöyle dediler 'Ey Salih! Bundan önce sen, aramızda ümit beslenen bir kimseydin. Şimdi babalarımızın taptıklarına tapmamızı bize yasaklıyor musun? Şüphesiz, biz senin bizi çağırdığın şeyden derin bir şüphe içindeyiz.'63. Salih dedi ki 'Ey kavmim! Söyleyin bakayım, eğer ben Rabbim tarafından apaçık bir delil üzerinde isem ve bana tarafından bir rahmet peygamberlik vermişse ona karşı geldiğim takdirde beni Allah'dan kim koruyabilir? Demek ki zarara uğratmaktan başka bana katkınız olmaz.'64. 'Ey kavmim! İşte size mucize olarak Allah'ın dişi bir devesi. Bırakın onu, Allah'ın arzında yayılıp otlasın. Ona kötülük dokundurmayın, yoksa sizi yakın bir azap yakalar.'65. Derken onu kestiler. Salih dedi ki 'Yurdunuzda üç gün daha yaşayın. Sonra helak olacaksınız. İşte bu, yalanlanamayacak bir tehdittir.'66. Helâk emrimiz geldiğinde Salih'i ve beraberindeki iman etmiş olanları tarafımızdan bir rahmetle helaktan ve o günün rezilliğinden kurtardık. Şüphesiz Rabbin mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet Zulmedenleri o korkunç uğultulu ses yakaladı da yurtlarında diz üstü Sanki orada hiç yaşamamışlardı. Biliniz ki Semûd kavmi Rablerini inkâr etti. Yine biliniz ki Semûd kavmi Allah'ın rahmetinden Andolsun, elçilerimiz melekler, İbrahim'e müjde getirip 'Selâm sana!' dediler. O, 'Size de selâm' dedi ve kızartılmış bir buzağı getirmekte Ellerini yemeğe uzatmadıklarını görünce, onları yadırgadı ve onlardan dolayı içinde bir korku duydu. Dediler ki 'Korkma, çünkü biz Lût kavmine gönderildik.'71. İbrahim'in karısı ayakta idi. Bu sözleri duyunca güldü. Ona da İshak'ı müjdeledik; İshak'ın arkasından da Yakûb' Karısı, 'Vay başıma gelenler! Ben bir kocakarı ve bu kocam da bir ihtiyar iken çocuk mu doğuracağım? Gerçekten bu çok şaşılacak bir şey!' Melekler, 'Allah'ın emrine mi şaşıyorsun? Allah'ın rahmeti ve bereketi size olsun ey peygamber ocağının ev halkı! Şüphesiz O övülmeye layıktır, şanı yücedir.' İbrahim'in korkusu gidip, kendisine müjde gelince Lût kavmi hakkında bizim elçilerimizle tartışmaya Çünkü İbrahim çok içli ve Allah'a yönelen bir Elçilerimiz, 'Ey İbrahim bundan vazgeç! Çünkü Rabbinin emri kesin olarak gelmiştir. Şüphesiz onlara geri döndürülemeyecek bir azap gelecektir' Elçilerimiz Lût'a gelince onların yüzünden üzüldü, göğsü daraldı ve 'Bu çok zor bir gün' Kavmi, konuklarıyla çirkin ilişkide bulunmak üzere ona doğru koşa koşa geldiler. Zaten onlar önceden de bu tür çirkin işleri yapıyorlardı. Lût dedi ki 'Ey Kavmim! İşte kızlarım. Onlarla nikahlanmanız sizin için daha temizdir. Allah'a karşı gelmekten sakının ve konuklarıma karşı beni rezil etmeyin. İçinizde hiç aklı başında bir adam yok mu?'79. Onlar, 'İyi biliyorsun ki kızlarında bizim gözümüz yok. Sen bizim ne istediğimizi çok iyi biliyorsun' Lût da 'Keşke size karşı koyacak bir gücüm olsaydı, ya da sağlam bir desteğe dayanabilseydim' Konukları şöyle dedi 'Ey Lût! Biz Rabbinin elçileriyiz. Onlar sana asla ulaşamayacaklar. Geceleyin bir vakitte aileni al götür. İçinizden kimse ardına bakmasın. Ancak karın müstesna. Onu bırak. Çünkü onların kavminin başına gelecek olan azap, onun başına da gelecektir. Onların azabla buluşma zamanı sabahtır. Sabah yakın değil midir?!'82, 83. Azap emrimiz gelince oranın altını üstüne getirdik. Üzerine de Rabbinin katında işaretlenmiş pişirilmiş balçıktan taşlar yağdırdık. Bunlar zalimlerden uzak Medyen halkına da kardeşleri Şu'ayb'ı peygamber gönderdik. O şöyle dedi 'Ey kavmim! Allah'a kulluk edin. Sizin ondan başka hiçbir ilahınız yoktur. Ölçüyü ve tartıyı eksik yapmayın. Ben sizi bolluk içinde görüyorum. Ben sizin adınıza kuşatıcı bir günün azabından korkuyorum.'85. 'Ey kavmim! Ölçüyü ve tartıyı adaletle tam yapın. İnsanların eşyalarını mallarını ve haklarını eksiltmeyin. Yeryüzünde bozgunculuk yaparak karışıklık çıkarmayın.'86. 'Eğer inanan kimselerseniz Allah'ın bıraktığı helâl kazanç sizin için daha hayırlıdır. Ben sizin başınızda bir bekçi değilim.'87. Dediler ki 'Ey Şu'ayb! Babalarımızın taptığını, yahut mallarımız hakkında dilediğimizi yapmayı terk etmemizi sana namazın mı emrediyor. Oysa sen gerçekten yumuşak huylu ve aklı başında bir adamsın.'88. Şu'ayb şöyle dedi 'Ey kavmim! Söyleyin bakayım, ya ben Rabbimden gelen açık bir delil üzere isem ve katından bana güzel bir rızık vermişse!... Ben size yasakladığımı kendim yapmak istemiyorum. Ben sadece gücüm yettiğince sizi düzeltmek istiyorum. Başarım ancak Allah'ın yardımı iledir. Ben sadece ona tevekkül ettim ve sadece ona yöneliyorum.'89. 'Ey Kavmim! Bana karşı olan düşmanlığınız, Nûh kavminin veya Hûd kavminin, yahut Salih kavminin başına gelenin benzeri gibi bir felaketi sakın sizin de başınıza getirmesin. Ve unutmayın ki Lût kavmi sizden uzak değildir.'90. 'Rabbinizden bağışlanma dileyin, sonra ona tövbe edin. Şüphesiz Rabbim çok merhametlidir, çok sevendir.'91. Dediler ki 'Ey Şu'ayb! Dediklerinin çoğunu anlamıyoruz. Hem biz seni aramızda zayıf görüyoruz. Eğer kabilen olmasaydı seni taşa tutardık. Zaten sen bizce itibarlı biri değilsin.'92. Şu'ayb şöyle dedi 'Ey kavmim! Benim kabilem sizce Allah'tan daha itibarlı mı ki, O'na sırt çevirdiniz. Şüphesiz Rabbim sizin yaptıklarınızı kuşatmıştır.'93. 'Ey Kavmim! Elinizden geleni yapın. Şüphesiz ben de elimden geleni yapacağım. Rezil edici azabın kime geleceğini ve kimin yalancı olduğunu yakında bileceksiniz. Gözleyin. Şüphesiz ben de sizinle beraber gözlüyorum.'94. Azap emrimiz gelince, Şu'ayb'ı ve onunla birlikte iman edenleri, katımızdan bir rahmetle kurtardık. Zulmedenleri ise o korkunç uğultulu ses yakaladı da yurtlarında dizüstü Sanki orada hiç yaşamamışlardı. Biliniz ki Semûd kavmi Allah'ın rahmetinden uzaklaştığı gibi Medyen halkı da 97. Andolsun, biz Mûsâ'yı âyetlerimizle ve apaçık bir mucize ile Firavun'a ve onun ileri gelen adamlarına peygamber gönderdik de ileri gelenler Firavun'un emrine uydular. Halbuki Firavun'un emri doğru Firavun, kıyamet gününde kavminin önüne geçecek ve onları ateşe götürecektir. Ne kötü varış yeridir orası!99. Onlar, hem bu dünyada, hem de kıyamet gününde lanete uğratıldılar. Ne kötü destektir onlara verilen destek!100. Ey Muhammed! Bunlar o memleketlerin haberlerinden bazılarıdır. Onları sana anlatıyoruz. Onlardan ayakta duranlar da var, yıkılıp gidenler Biz onlara zulmetmedik. Fakat onlar kendilerine zulmettiler. Rabbinin azap emri gelince Allah'ı bırakıp da taptıkları ilahları kendilerine hiçbir fayda sağlamadı. İlahları onların sadece ziyanlarını Zulme sapmış memleketlerin halkını yakaladığında, Rabbinin yakalaması işte böyledir! Şüphesiz onun yakalaması can yakıcı ve Şüphesiz, ahiret azabından korkanlar için bunda bir ibret vardır. Bu, insanların hesap ve ceza için toplanacakları bir gündür. Bu, herkesin toplanıp bir araya geleceği bir Biz onu ancak belirli bir zamana kadar O gün geldiği zaman Allah'ın izni olmadan hiçbir kimse konuşamaz. Onlardan mutsuz cehennemlik olanlar da vardır, mutlu cennetlik olanlar Mutsuz olanlara gelince; cehennemdedirler. Onların orada şiddetli bir soluyuşları Onlar, gökler ve yerler durdukça orada ebedi olarak kalacaklardır. Ancak Rabbinin dilemesi başka. Şüphesiz Rabbin istediğini Mutlu olanlara gelince, gökler ve yerler durdukça içinde ebedi kalmak üzere cennettedirler. Ancak Rabbinin dilemesi başka. Bu onlara ardı kesilmez bir lütuf olarak Ey Muhammed! Şunların taptıkları şeylerin batıl olduğu konusunda şüpheye düşme. Onlar sadece, daha önce babalarının taptığı gibi tapıyorlar. Şüphesiz biz onlara azaptan paylarını eksiksiz olarak tastamam Andolsun, biz Mûsâ'ya Kitab'ı Tevrat'ı vermiştik de onun hakkında ayrılığa düşülmüştü. Eğer daha önce Rabbinin bir sözü geçmemiş olsaydı, elbette aralarında hüküm verilirdi. Onlar da müşrikler de o Kur'an hakkında derin bir şüphe Şüphesiz Rabbin onların her birine, yaptıklarının karşılığını tastamam verecektir. Şüphesiz Rabbin onların yaptıklarından hakkıyla Öyle ise emrolunduğun gibi dosdoğru ol. Beraberindeki tövbe edenler de dosdoğru olsunlar. Hak ve adalet ölçülerini aşmayın. Şüphesiz O yaptıklarınızı hakkıyla Zulmedenlere meyletmeyin. Yoksa size de ateş dokunur. Sizin Allah'tan başka dostlarınız yoktur. Sonra size yardım da Ey Muhammed! Gündüzün iki tarafında ve gecenin gündüze yakın vakitlerinde namaz kıl. Çünkü iyilikler kötülükleri giderir. Bu, öğüt alanlar için bir Sabret! Çünkü Allah iyilik edenlerin mükafatını zayi Sizden önceki nesillerden aklı başında kimseler insanları yeryüzünde bozgunculuk yapmaktan alıkoysalardı ya! Ancak içlerinden kendilerini kurtardığımız pek az kimse bunu yapmıştı. Zulmedenler ise içinde şımartıldıkları refahın ardına düştüler ve günahkâr kimseler Rabbin, halkları salih ve ıslah edici kimseler iken memleketleri zulmederek helak 119. Rabbin dileseydi insanları aynı inanca bağlı tek bir ümmet yapardı. Fakat Rabbinin merhamet ettikleri müstesna, onlar ihtilafa devam edeceklerdir. Zaten onları bunun için yarattı. Rabbinin, 'Andolsun ki cehennemi hem cinlerden, hem insanlardan suçlularla dolduracağım' sözü Ey Muhammed! Peygamberlerin haberlerinden, kendileriyle senin kalbini pekiştirdiğimiz her bir haberi sana aktarıyoruz. Bunlarda, sana hak, mü'minlere de bir öğüt ve hatırlatma İman etmeyenlere de ki 'Elinizden geleni yapın, biz de yapacağız.'122. 'Bekleyin, biz de bekleyeceğiz.'123. Göklerin ve yerin gaybını bilmek Allah'a mahsustur. Bütün işler ona döndürülür. Öyle ise ona kulluk et ve ona tevekkül et. Rabbin yaptıklarınızdan habersiz değildir. Meal Ayet Arapça وَاِلٰى ثَمُودَ اَخَاهُمْ صَالِحًاۢ قَالَ يَا قَوْمِ اعْبُدُوا اللّٰهَ مَا لَكُمْ مِنْ اِلٰهٍ غَيْرُهُۜ هُوَ اَنْشَاَكُمْ مِنَ الْاَرْضِ وَاسْتَعْمَرَكُمْ ف۪يهَا فَاسْتَغْفِرُوهُ ثُمَّ تُوبُٓوا اِلَيْهِۜ اِنَّ رَبّ۪ي قَر۪يبٌ مُج۪يبٌ Türkçe Okunuşu * Ve-ilâ śemûde eḣâhum sâlihâanc kâle yâkavmi-’budûAllâhe mâ lekum min ilâhin ġayruhus huve enşeekum mine-l-ardi vesta’merakum fîhâ festaġfirûhu śümme tûbû ileyhic inne rabbî karîbun mucîbun 1. Ömer Çelik Meali Semûd kavmine de kardeşleri Sâlih’i peygamber gönderdik. Onlara şöyle dedi “Ey kavmim! Allah’a kulluk edin; sizin için O’ndan başka hiçbir tanrı yoktur. O, sizi topraktan yarattı ve sizin yeryüzünde ömür sürüp, orayı îmâr etmenizi istedi. O halde O’ndan bağışlanma dileyin; sonra O’na tevbe edin. Çünkü Rabbim kullarına çok yakındır; onların istek ve dualarına muhakkak cevap verir.” 2. Diyanet Vakfı Meali Semûd kavmine de kardeşleri Sâlih'i gönderdik. Dedi ki Ey kavmim! Allah'a kulluk edin. Sizin O'ndan başka tanrınız yoktur. O sizi yerden topraktan yarattı. Ve sizi orada yaşattı. O halde O'ndan mağfiret isteyin; sonra da O'na tevbe edin. Çünkü Rabbim kullarına çok yakındır, dualarını kabul edendir. 3. Diyanet İşleri Eski Meali Semud milletine kardeşleri Salih'i gönderdik. "Ey milletim! Allah'a kulluk edin; O'ndan başka tanrınız yoktur; sizi yeryüzünde yaratıp orayı imar etmenizi dileyen O'dur. Öyleyse O'ndan mağfiret dileyin, sonra da O'na tevbe edin. Doğrusu Rabbim size yakın ve duaları kabul edendir" dedi. 4. Diyanet İşleri Yeni Meali Semûd kavmine de kardeşleri Salih’i peygamber gönderdik. Dedi ki “Ey kavmim! Allah’a kulluk edin. Sizin O’ndan başka hiçbir ilâhınız yok. O, sizi yeryüzünden topraktan yarattı ve sizi oranın imarında görevli ve buna donanımlı kıldı. Öyle ise O’ndan bağışlanma dileyin; sonra da O’na tövbe edin. Şüphesiz Rabbim yakındır ve dualara cevap verendir. 5. Elmalılı Hamdi Yazır Meali Semud kavmine de kardeşleri Salih'i gönderdik. Dedi ki, "Ey kavmim! Allah'a kulluk edin. Sizin O'ndan başka bir tanrınız daha yoktur. Sizi topraktan O meydana getirdi. Sizi orada ömür sürmeye O memur etti. Bu sebepten O'nun mağfiretini isteyin, sonra O'na tevbe edin. Şüphesiz Rabbim yakındır, dualarınızı kabul eder." 6. Elmalılı Meali Orjinal Meali Semûda da kardeşleri Sâlihi gönderdik, dedi ey kavmim! Allaha kulluk edin sizin ondan başka bir ilâhınız daha yok, sizi Arzdan o neş'et ettirdi ve onda ı'mar ve omrana sizi o ıkdar ve me'mur etti, onun için onun mağrifetini isteyin, sonra ona tevbe ile müracaat edin her halde rabbınız, yakındır, mücibdir 7. Hasan Basri Çantay Meali Semuud'a biraderleri Saalih'i gönderdik. Dedi ki Ey kavmim, Allaha kulluk edin. Sizin Ondan başka hiç bir Tanrınız yokdur. O, sizi toprakdan meydana getirdi, sizi orada ömür geçirmiye yahud i'maara me'mur etdi. O halde Ondan mağfiret isteyin, sonra Ona tevbe edin hep Ona dönün. Şübhesiz ki Rabbim in rahmeti çok yakındır; O, duaları da kabul edendir». 8. Hayrat Neşriyat Meali Semûd kavmine de kardeşleri Sâlih'i gönderdik. Dedi ki “Ey kavmim! Allah'a ibâdet edin; sizin için O'ndan başka hiçbir ilâh yoktur. O, sizi yerden topraktan yarattı ve sizin orayı i'mâr etmenizi ve orada ömür sürmenizi istedi; öyle ise O'ndan mağfiret dileyin, sonra O'na tevbe edin! Şübhesiz ki Rabbim, Karîb kullarına pek yakındır, Mücîbduâlarına mutlaka cevab verendir.” 9. Ali Fikri Yavuz Meali Semûd kavmine de soyca kardeşleri sâlih'i gönderdik. onlara de ki “- Ey kavmim! Allah'a ibadet edin. Sizin ondan başka hiç bir ilâhınız yoktur. Sizi topraktan o yarattı ve sizi orada imar yapmaya ömür sürmeye memur etti. O halde, ondan mağfiret isteyin. Sonra tevbe edip ona yönelin. Muhakkak ki Rabbim, müminlere rahmetiyle yakındır, duaları kabul edicidir.” 10. Ömer Nasuhi Bilmen Meali Semûd'a da kardeşleri olan Sâlih peygamber gönderilmiştir. Dedi ki Ey kavmim! Allah Teâlâ'ya ibadet ediniz. Sizin için O'ndan başka bir ilâh yoktur. Sizi yerden o icad etti ve sizi orada o yaşattı. Artık O'ndan mağfiret dileyiniz, sonra O'na tevbe ediniz. Şüphe yok ki, benim Rabbim yakındır, icabet edicidir.» 11. Ümit Şimşek Meali Semud kavmine de kardeşleri Salih'i gönderdik. O da “Ey kavmim, Allah'a kulluk edin,” dedi. “Ondan başka tanrınız yoktur. Sizi topraktan yaratan ve onda yaşatan Odur. Ondan af dileyin ve Ona dönün. Şüphesiz ki Rabbim kullarına yakındır; onların dualarına cevap verir.” 12. Yusuf Ali English Meali To the Thamud People We sent Salih, one of their own brethren. He said "O my people! Worship Allah. ye have no other god but Him. It is He Who hath produced you from the earth and settled you therein then ask forgiveness of Him, and turn to Him in repentance for my Lord is always near, ready to answer." Sadece meal okumak ile Kur'ân-ı Kerim'in bir çok âyetinin anlaşılması mümkün değildir. Mutlaka bir tefsire başvurulması gerekir. Hûd Sûresi 61. ayetinin tefsiri için tıklayınız * Türkçe okunuşlarından Kur'an-ı Kerim okumak uygun görülmemektedir. Ayetler Türkçe olarak arandıkları için sitemize eklenmiştir. Ankebût Sûresi 61-63. Ayet Tefsiri Hakkında Konusu Nuzül Fazileti Ankebût Sûresi Hakkında Ankebût sûresi Mekke’de nâzil olmuştur. 69 âyettir. İsmini, 41. âyetinde misâli verilen örümcek mânasındaki اَلْعَنْكَبُوتُ ankebût kelimesinden alır. Mushaf tertîbine göre 29, iniş sırasına göre 85. sûredir. Ankebût Sûresi Konusu Sûre, hak katında makbûl bir imanın özelliklerinden bahseder. Buna göre sadece dil ile “inandık” demek yeterli değildir. Dünya hayatında bir kısım imtihan ve sorumluluklarla imanlar sınanacak, yalancılarla doğru söyleyenler birbirinden tefrik edilecek ve bu imtihanlardan başarıyla geçenlere “mü’min mührü” vurulacaktır. Sûrede Hz. Nûh, Hz. İbrâhim, Hz. Lût, Hz. Şuayb ve Hz. Mûsâ’nın kıssalarından kısa kısa tesirli alıntılar yapılarak “iman-küfür” ayırımı iyice netleştirilir. Son olarak hakiki imanın meyveleri sadedinde Allah’tan başka bir şeye gönül bağlamamak; namazı dosdoğru kılmak; Kur’ân-ı Kerîm’in en büyük mûcize olduğunu kabulle onun getirdiği hidâyetten istifade etmek; sadece gerçek bir iman ve ona bağlı sâlih amellerin, sabır ve Allah’a tevekkül gibi ahlâkî güzelliklerin fayda vereceği âhiret gününe hazırlanmak hususları hatırlatılır. Yaşanılan ülkedeki şartlar, dinî vecîbeleri yerine getirmeye müsait değilse, Allah’ın arzının geniş olduğu hatırlatılarak daha iyi bir müslümanlık için hicret tavsiye edilir. Hepsinin ötesindeki en büyük gâye ise Allah’ın varlığını, birliğini ve sonsuz kudretini tanımak, gerçek hayatın âhiret hayatı olduğunu bilmek ve sadece başımız dara düşünce değil dâimâ halisane bir şekilde olarak O’nun huzurunda boynu bükük bir kul olabilmektir. Niyet ve iradesini bu istikâmete yönlendiren kullarına Rabbimiz başarı müjdesi vermektedir. Ankebût Sûresi Nuzül Sebebi Mushaftaki sıralamada yirmi dokuzuncu, iniş sırasına göre seksen beşinci sûredir. Rûm sûresinden sonra, Mutaffifîn sûresinden önce ağırlıklı görüşe göre– Mekke’de inmiştir. Tamamının Medine’de indiği de söylenmektedir. Bir rivayete göre büyük bir bölümü Mekke’de, baş tarafından on veya on bir âyeti de Medine’de inmiştir. Aksine ilk dokuz âyetinin Mekke’de, daha sonraki kısmının Medine’de indiği de söylenmiştir. Bu rivayetlerden çıkan sonuca göre tamamı hicretin hemen öncesine ve/veya sonrasına denk gelen bir zaman dilimi içinde inmiştir. Ankebût Sûresi Fazileti Dârekutnî’nin Sünen’inde II, 64 nakledilen bir hadise göre Hz. Âişe, “Resûlullah aleyhisselâm, güneş ve ay tutulmalarında dört rükûlu, dört secdeli iki rekat namaz kılar, bu namazın ilk rekatında Ankebût veya Rûm sûresini, ikinci rekatında Yâsîn sûresini okurdu” demiştir. وَلَئِنْ سَاَلْتَهُمْ مَنْ خَلَقَ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضَ وَسَخَّرَ الشَّمْسَ وَالْقَمَرَ لَيَقُولُنَّ اللّٰهُۚ فَاَنّٰى يُؤْفَكُونَ ﴿٦١﴾ اَللّٰهُ يَبْسُطُ الرِّزْقَ لِمَنْ يَشَٓاءُ مِنْ عِبَادِه۪ وَيَقْدِرُ لَهُۜ اِنَّ اللّٰهَ بِكُلِّ شَيْءٍ عَل۪يمٌ ﴿٦٢﴾ وَلَئِنْ سَاَلْتَهُمْ مَنْ نَزَّلَ مِنَ السَّمَٓاءِ مَٓاءً فَاَحْيَا بِهِ الْاَرْضَ مِنْ بَعْدِ مَوْتِهَا لَيَقُولُنَّ اللّٰهُۜ قُلِ الْحَمْدُ لِلّٰهِۜ بَلْ اَكْثَرُهُمْ لَا يَعْقِلُونَ۟ ﴿٦٣﴾ Karşılaştır 61 Eğer onlara “Gökleri ve yeri yaratan, güneş ve ayı insanların hizmetine veren kimdir?” diye sorsan mutlaka “Allah’tır” derler. O halde nasıl oluyor da doğru yoldan sapıp, bâtıl yollara sürükleniyorlar. Karşılaştır 62 Allah, kullarından dilediğine rızkı bol verir, dilediğinin rızkını da daraltır. Şüphesiz Allah her şeyi hakkiyle bilir. Karşılaştır 63 Yine onlara “Gökten suyu indirip, ölümünden sonra yeryüzünü onunla dirilten kimdir?” diye soracak olsan, mutlaka “Allah’tır” derler. Buna karşılık sen de onlara de ki “Bütün deliller kendisinin yegâne Rab ve İlâh olduğunu gösteren Allah’a hamdolsun!” Fakat insanların çoğu akıllarını kullanıp gereği gibi düşünmezler. TEFSİR Müşrikler ateist değillerdi. Allah’ın varlığını kabul ediyorlardı. Gökleri ve yeri yaratanın, güneş ve ayı var edip ilâhî kanunlara boyun eğdirenin, bunları insanın hizmetine verenin, yağmuru yağdırıp bitkileri bitirenin Allah olduğunu söylüyorlardı. Fakat imanları şirkle karışıktı. Allah ile beraber bir kısım putlara tapıyor, Allah’a saygı duyar gibi onlara saygı duyuyor, şefaatlerini bekliyor, faydalarını umup zararlarından korkuyorlardı. Rızık konusunda endişe ediyor; bu sebeple müslümanları fakirlikleri sebebiyle ayıplayıp, “eğer siz doğru yol üzere bulunsaydınız böyle fakir olmazdınız” diyorlardı. Halbuki her şeyi yaratan Allah’ın, istediğine dilediği kadar rızkı vermeye de gücü yeter. Buna ilâveten müşrikler, Allah’ın gönderdiği peygamberi reddediyor, Kur’an’a inanmıyor ve âhiretin varlığına hiç ihtimal vermiyorlardı. Böyle olunca, Allah’a karşı hiç bir sorumluluk duymadan, hiçbir bağlayıcı bir merci tanımadan hayvanlar gibi yaşıyorlardı. Bu vesileyle Kur’an, onların anlayış seviyelerine hitap ederek, onları ve onlar gibi olanları, yanlış inançları terk edip sağlam bir inanç sistemine davet etmektedir. Bu inanç sisteminin esası ise, Allah’ın birliğini kabulden sonra, dünyanın gelip geçici bir sevdâdan ibaret, esas hayatın ise âhiret hayatı olduğunu anlamaktır Kaynak Ömer Çelik Tefsiri

hûd suresi 61 ayet fazileti