Sevgilinizlepaylaşmak için aşka dair söylenmiş 600'e yakın en güzel aşk sözlerini ve mesajlarını bu sayfamızda bir araya getiriyoruz. İnsanın en yoğun yaşadığı duygulardan biridir aşk. Tanımlaması zor ve insanlık kadar eski bir tarihi vardır aşkın. Bazen zor gelir insana aşkını ilan etmek ve sevdiğini sözcüklere dökmek. Aşkı ifade etmek için büyük bir İyiAkşamlar Mesajları İle Sevdiğiniz insanlara bir kısa mesaj göndererek onları unutmadığınızı hissettirmek amaçlı mesaj atıp kendinizi hatırlatabilirsiniz. Sevgiliye arkadaşa, ailenize kısacası herkese gönderebileceğiniz en güzel iyi geceler mesajı (İyi Geceler Sözleri) sizler için bu sayfada derledik. Sizde sevdiklerinize; facebook'tan, twitter'dan, mail'den Öpsemdoyasıya, koklasam seni ♥ En güzel yarınlar senin olsun, sen buna layıksın ömrün mutluluklarla dolsun. Eğer gün gelir de sen beni unutursan, inan ki tatlım canın sağolsun. ♥ Bugün yeni bir meyhane keşfettim mezarlığın karşısında. Bir gün beni arar da bulamazsan ya meyhanedeyim ya da tam karşısında. Bugünekadar adalarda çok araba kiraladım ama Kos'da ki deneyim ilk oldu! Koskoca 40'lık iki yetişkin araba nasıl kullanılır birifingi aldık! Motorculara dikkat etmemiz konusunda o kadar uyarıldık ki neredeyse korkup boşver abi yeaaa merkezde Bodrum'a baka 12Eylül 2016 Pazartesi. artık bayramlara inanmayacak kadar büyüdük frida. kirlendik. çocuk değiliz. kimse başımıza yeni papuçlar bırakmıyor. birinin elini öpmenin ona itaat etmek anlamına gelmediği zamanlarındı bayram sabahları.. hak veriyorum.. eskiden mükafatı olan her şeyin şimdi bedelini ödüyoruz. Sevgiliyeiyi geceler mesajı. Özlemim sana sevdiğim sensiz rüyalarımdan artık bıktım umarım sen beni rüyalarında görüyorsundur iyi geceler biriciğim seni çok seviyorum. Seni uyurken izlemek isterim, uyuduğunda ay yüzünü öpmek isterim işte o zaman bende tatlı bir rüya görmüş olurum sevdiğim, iyi geceler bebeğim. KnqodCR. Dm Am Artık hayatım paylaşacak kadar iyi değil Dm Kelimelerle kavgalıyım yine Bb Kendimle konuşmam bile gereksiz C Bb Am Hiç durmadan susan yüzüm artık yok gitmiş Dm Am Kalkıp kimseye günaydın demiyorum artık Dm Nasılsa kasvet arkadaşım Bb Tek gözümle andım bu sefer seni C Bb Am Artık diğeri ağlayacak kadar iyi değil Dm Sanki her gün o gün gibi durgun C Anlamadan hayal etmeseydim hiç Bb Gerçeğim artık hayaline vurgun C Bb Am Ne istediğimi artık biliyorum Dm Ne oldu ki ne yaptın sanki bana Am Kızamıyorum bu yüzden duymamana x3 C Bb Artık olmaman gerek bu seni duymama sebep C Bb Am Bak duydum yine yeniden çünkü artık olmaman gerek Anıl Durmuş Arşivi İçin Tıkla Bu içerik eğitim amaçlıdır. Tüm hakları kendi sahiplerineaittir. Telif ihlali olduğunu düşündüğünüz içerikler içinbizimle iletişime geçiniz. Ne düşünüyorsun? * Burak, sen üniversitede ekonometri okumuşsun, sonra yüksek lisans yapmışsın, ardından yurtdışında çıkmış, orada da okumuşsun. Sen ne çok okumuşsun!- Evet, evet. Gülüyor Bayağı bir okudum.* O kadar okuduktan sonra şimdi bambaşka bir alandasın. Hayallerin arasında mıydı oyunculuk?- Hiç aklımda yoktu. Ben 72 doğumluyum. Bizim çocukluğumuzda öyle video çeken cep telefonu filan yoktu. Bazen doğum günlerinde zengin arkadaşlarımız kamerayla videoya çekerdi bizi, ben utanırdım kendimi izlerken. Kendimi pek beğenmezdim... * Dersler nasıldı? O kadar okuduğuna göre ders çalışmakla bir sorunun olmasa gerek...- Ben “inek” tabir edilen çalışkan öğrencilerdendim. Üniversiteye iyi dereceyle girdim, yüksek lisansı da iyi derecelerle kazandım.* “Çocukluğumu yaşayamadım” diyor musun?- Evet. Benim hayatımda okul ve basketbol vardı. Birinci ligde de DA MUCİZE ÖLÜM DE* En iyi dersin hangisiydi?- Matematiğe çok ilgim vardı. Oğlum da bana çekmiş, matematikle arası iyi. Hoşuma gidiyor. Matematiği seven insanların hayata karşı uyarlamaları çok güzel oluyor. Çözülemez denklemleri çözmek istiyorsunuz.* Hayatın çözülemez denklemi ne sence?- Yok aslında. Hayat, doğum gibi bir mucizeyle başlıyor ve ölüm gibi bir mucizeyle bitiyor.* Ölüme mucize diyorsun, ölümden korkmuyor musun?- Hayır, saygı duyuyorum. Doğum da mucize ölüm de. Hayatta kat ettiğiniz o yolda sizi neyin mutlu ettiği önemli. Ben hayata böyle bakıyorum. Kimi insan şöhretle mutlu olur, kimi parayla, kimi başarıyla...* Sen? Neyle mutlu oluyorsun?- Ben başarıyla mutlu oluyorum. Saygı görmek, sevilmek haz veriyor. Biri benimle ilgili iyi bir şey söylediğinde seviniyorum. Herkesi önemsiyorum. Sınıf ayrımı yapmıyorum. Burnu havada değilim. Bana mütevazı’ derler, bu benim içimden gelen bir şey. * Seni gerçekten iyi yetiştirmişler. Kime çekmişsin en çok?- Babam çok düzgün, değerleri olan bir adamdır. Ama alttan almaz pek. Ben ise alttan alırım, dinlerim. Babamın fiziki özelliklerini almışım, kişilik özelliklerini pek almamışım. Anneme benzemişim daha çok. Sakin, mülayimim.* Basketbol oynadığını söyledin bir dönem...- Evet, genç takımdan A takıma çıkmıştım. Ülker’de, Fenerbahçe’de oynadım. * Boyunun uzunluğunun avantajını kullandın yani?- Basketbol için boyum uzun değil aslında. Pivot başlayıp, sonra şut atan kişiye döndüm. Biraz daha oynasam oyun kurucu olurdum.* Neden bıraktın?- Zorlamaya başladı. Üniversiteyi kazanmıştım. Hem okula, hem antrenmana gidiyor hem de babama dükkanında yardım ediyordum. * Ne dükkanı vardı babanın?- Kadıköy’de otel, bar, pastane malzemeleri sattığı bir dükkan... İLK PARAMLA ARABA ALDIM* İlk paranı nerede kazandın?- İlk kazandığım, büyük bir paraydı açıkçası... Bir gün bir moda dergisinde “Modellerimiz Başak Gürsoy Ajansı’ndandır” gibi bir ilan gördüm. Aradım o ajansı. İlk başta seçmediler beni, çok zayıftım o zamanlar. Sonra tekrar çağırdılar ve seçtiler. Bir firmayla bir yıllık anlaşma yaptım. Oradan kazandığım parayla da kendime sıfır araba aldım. Hatta üstüne para kaldı. İlk işimde kampanya yakaladım...* Şanslı mısındır hep?- Şanslıyım. Mesela hayatım boyunca park yerini dert etmedim. Çünkü şunu biliyorum; bir yer mutlaka boşalır ve ben oraya girerim. Enerjiye inanırım. O enerjiyi veriyorum etrafa ve karşılığını görüyorum. Duvar gibi, gönderiyorsunuz geri geliyor. Kötü gönderirsen kötü gelir.* Bunlar kitaplarda da yazıyor, sen kendi kendine öğrenmişsin. - Ben okumuyorum öyle kitapları. Benim büyük amcam Şinasi Yıldırım 85 yaşında, görsen 18 yaşında dersin. Hayatı çok sever, “Bugün hayat çok güzel, çiçekler yine uyanıyor” diye başlar güne. Bir saniyesini boş geçirmez. Benim hayat mentorum o. * Pozitif insanları tercih ediyorsun demek ki...- Ben karamsar, negatif insanları sevmiyorum. Boş kaldığım dönemlerde de karamsar olmadım. “Bu boşluğu değerlendireyim, güzel şeyler yapayım” diye düşündüm hep. Amcam da yeni pasaport aldı, 10 yıllık aldı mesela. “Yukarıya mesaj gönderiyorum, beni beklemesin” diyor. Ben uzun yıllar görmemiştim amcamı. Kapadokya’da “Yer Gök Aşk”ı çekerken ziyaretime geldi, o günden sonra bırakmadım onu. Daha farklı konuşmayı, daha farklı dinlemeyi öğrendim ondan.* Herkes yaşam koçuna gider, sen amcandan öğrenmişsin bunları, ne güzel. Ben başa dönüp sormak istiyorum; hem baba mesleği hem de iktisat okumuşsun, neden ticaret yapmadın?- Babam bir sene bana bıraktı gitti dükkanı. Ben birkaç değişiklik yaptım, gelirler beş katına çıktı. Takdir bekledim. Ama babam “Sen ne yaptığını zannediyorsun. Benim ticari ahlakımı yerle bir ettin” dedi. “Serkiz Usta’ya mal vermemişsin, o benim 30 yıllık arkadaşım” diye kızdı. Bir yerden ucuza peşin ürün almıştım, “Bir daha oradan nasıl çekle iş yapacağım?” dedi. Ondan sonra ticaret hayatım bitti benim. Sonra da mankenlikten zaman kalmadı ticarete. Başka bir yola girdim. GECE HAYATI BANA SIKICI GELİYOR* Mankenlik nasıl bir dünya? Bocaladığın oldu mu?- Bizim dönem farklıydı. Sevgi, saygı vardı. Başak Gürsoy’la başladım, aklına gelebilecek bütün firmalarla çalıştım. O dönemde de hep ailemle yaşadım. Sporcu kimliğim de vardı. Mankenlik yaparken basketbola devam ediyordum. Spor insanı kötü alışkanlıklardan koruyor. Şu anda dahi gece hayatı bana sıkıcı geliyor.* Ailen ne diyordu mankenlik konusunda?- Ailem beni hiç baskılamadı. Bütün kararlarıma saygı duydular. Babam sert bir insandır ama ben bir şey söylediğimde hep yapar. Ben fazla bir şey söylemem ama söylersem de boşa söylemem, bilirler.* Çıplaklıktan utanıyor musun?- Yazın mayoyla geziyoruz işte sonuçta... O kadar... * Podyumda olunca farklı olmuyor mu?- O zaman da işini yapıyorsun. Öyle düşünürsen oyuncu da olmazsın. * Sevişme sahnelerinde?- Sevişme sahneleri çekilirken orada 40 kişi oluyor. İnsanların aklındaki gibi şeyler olmuyor.* “O sahneler olmasa daha iyi” diyor musun?- Bazen dediğimiz oluyor ama sahne öyle yazılmışsa nasıl kurtarırız diye bakıyoruz. Zaten RTÜK gibi engeller var artık...* Kız arkadaşın var. Böyle sahneler çekerken kıskançlık meselesini nasıl hallediyorsun?- Kıskançlık olmuyor. Güven çok önemli. İki taraf da kendini doğru anlatabiliyorsa, doğru şeyler yaşıyorsanız ve ilişkinize saygı duyuyorsanız, sorun VE AŞKA DAYALI CİDDİ BİR İLİŞKİM VAR* Ne zamandır birliktesiniz?- 6 aydır beraberiz ve ciddi bir ilişkimiz var. Birbirimizi çok seviyoruz. İlişkimizin temelinde güven ve aşk var.* Yaşadığın aşkı tarif etsen?- İlk günkü gibi onu gördüğümde heyecanlanıyorum. Zaman geçse de duygularımda hiçbir şey değişmedi.* Sen kıskanç mısın?- Çok değil... Ama tabii ki kıskanırım.* Kız arkadaşın sektörden mi?- Sunuculuk eğitimi aldı. O da çalışmaya başlayacak sanırım.* Sektörden olması mı iyi, olmaması mı?- Tamamen size, birbirinize verdiğiniz enerjiye bağlı. * “Mankenden oyuncu olmaz” diyorlardı bir dönem...- Berna Laçin söylemişti bunu. Çok severim kendisini. Çalıştık da beraber. “Allah Allah neden böyle bir laf etti acaba” diye düşünmüştüm. O zamanlar öyle düşünüyordu herhalde. Ben oyunculuk yapmam için teklif almıştım modellik yaparken. Bir süre yapmadım. Yapacağıma inanmadım. Beni ikna ettiler. Israr ettiler. Beni bu işe sokan ilk kişi Türker İnanoğlu’dur.* Ve sen bildiğim kadarıyla başrolden Evet, başrolden başladım ve devam ettim. Bence herkesten oyuncu olur. Sonradan eğitim alabilirsiniz. Biz zamanında beş-altı kişi çalışmalar yapmıştık; Cansu Dere, Azra Akın, Halit Ergenç’le beraber. Ben boş kaldığım dönemlerde ayrı hocalardan dersler aldım. Diksiyonuma dikkat etmeye çalıştım. Vücut dilimle ilgili eksiklikler gözlemledim, bunun için dersler aldım. Disiplinliyim, eksik yaptığım şeyleri KANSERDEN ŞÜPHELENDİ* Şu aralar neler yapıyorsun kendini geliştirmek adına?- Kendime iyi davranıyorum. Bir dönem kilo almıştım. Ciddi bir hastalık geçirdim çünkü. Ciğerlerle alakalı bir rahatsızlıktı. Kan geldi bir 6 ay kadar. Kanserden şüphelenildi. Sigara içiyordum, bıraktım. İki senedir içmiyorum. Hastalık teşhis edilmeden önce doktorlar hep iştahımı soruyordu. Kendimce kanser olmadığımı ispat etmek için çok yedim ve bir anda inanılmaz kilo aldım.* Kanser değilsin ama?- Hayır. Başka bir şey çıktı. İyiyim şimdi. Kiloları da bir anda vermeye başladım rahatlayınca.* “Asla evlenmem” demiştin. Hâlâ öyle mi düşünüyorsun?- Evet, düşüncem öyle. Evlilik kurumuna, ilişkilere saygı duyuyorum. Öyle söyledim ama tabii her zaman her dediğiniz olmayabilir. Şu an çok güzel giden bir ilişkim var. Evlilik hakkında pek yorum yapmak istemiyorum.* Tekrar çocuk sahibi olur musun?- Bilmiyorum. Düşünmüyorum açıkçası.* Yalnızlıkla aran nasıl?- Çok iyi. Yalnızken de mutluydum. Ama tabii yanınızda bir şeyler paylaşacağınız özel biri olması İÇİN ÇOK İŞ REDDETTİM* İş ve ilişkiler, hangisi daha önde?- İlişkiler daha önde. İşimi aksatmadığım sürece. * İşkolik misin?- Kesinlikle değilim. Zaten bir dönem çok fazla iyi iş kaçırdım bu yüzden... * Hangi dönem? - Rüzgar’ın büyümeye başladığı dönemdi. Oğlumla çok sık görüşmek istedim. Çünkü ilk “baba” dediği, yürüdüğü dönemlerdi. Çok tutacağı belli işleri bile imza aşamasında reddettim. Pişman değilim ama.* Rüzgar kaç yaşında şimdi?- 7 buçuk. * Neler yaparsınız birlikte? - Genelde o planlar. Haftada iki ya da üç gün görüşür, zamanımızı dolu dolu geçiririz. Oyunlar oynarız, spora gideriz, beraber uyuruz... İNTİKAMCI DEĞİLİM* Seni şu aralar hayatta en çok ne üzüyor? - İnsanlar beni şaşırttığı zaman çok üzülüyorum. Beklemediğim bir kişilik yansıttıklarında şoke oluyorum açıkçası. O yüzden menfaatçi insanlardan uzak duruyorum. Çevremizde çok var...* Nasıl bir kalkan oluşturdun onlara karşı?- Hissettiğimi direkt söylerim. Bu, içine atmaktan daha iyidir. * Nasıl baş ediyorsun intikam duygusuyla, öfkeyle? - Hiç intikamcı değilim. Öfkemi kontrol edebilirim. Önce karşı tarafı anlamaya çalışırım. İnsan kalitesini düşürecek bir davranışta bulunuyorsa, hatasını ancak kendi görüp pişman olabilir. Ben bir ceza GİTTİM* Hiç psikoloğa gittin mi?- Bir dönem bir-iki kere gittim. * Nasıl motive ediyorsun kendini?- Sevdiğim insanlarla birlikte oluyorum. Sevmediğim kişilerden uzaklaşıyorum. Bunu hayatım boyunca yaptım. Konuşacak, paylaşacak bir şeyimin kalmadığı insanlarla net bir şekilde konuşurum. Uzatmak anlamsız.* Kriz dönemlerini nasıl anlatıyorsun ilişkilerinde?- Empati yapıyorum. Karşımdakinin neden öyle davrandığını anlamaya çalışıyorum. Her ilişkimde böyledir bu. Hata bendeyse özür dilerim, yarayı tamir ederim. SAVCI OLSAM ADİL OLURDUM* “Mayıs Kraliçesi” dizisiyle ekrana dönüyorsun. Biraz bahseder misin diziden?- Entrikanın tavan yaptığı çok güzel bir iş. Korhan Bozkurt çekiyor. Daha önce “Detay” ve “O Kadın” filmlerinde beraber çalışmıştık. Ekipte Yağmur Tanrısevsin, Hatice Aslan ve Kazım Avşar var. İlk bölümü 1,5 ayda çektik. Yeni bir teknolojiyle çekiyoruz; 4K. Birol Güven yurtdışından iş alıyorsa bir bildiği vardır. * Senin rolün ne?- Savcıyı canlandırıyorum. Kariyerim boyunca oynadığım en iyi rollerden biri. Çok güzel bir rol. Düzgün bir insan, seyircilerin çok seveceği bir adam.* Hani hep sorarlar ya, ben de sana sorayım; nasıl hazırlandın rolüne?- Evet, arkadaşlar da komik komik cevaplar veriyorlar. “Savcıları izledim” falan. Gülüyor Öyle bir şey olmadı tabii. Senaryo üzerine çalıştım. “Dudaktan Kalbe” dizisinde kemancıyı canlandırdığım zaman keman dersi almıştım tabii ama bu dizide başka teknikler kullandım. * Gerçekten savcı olsan neler yapardın?- Adil olurdum...LAKABIM MANKEN’Dİ* Sana küçükken tavuk’ diyorlarmış mahallede, doğru mu?- Öyle şeyler çıkıyor internet sitelerinde ama doğru değil. Modelliğe başladığımdan beri benim lakabım Manken’di. Oyunculuk yapıyorum ama hâlâ arkadaş-larım bana manken’ der. Bio-One, ilk gezintileri sırasında oturma odamın bu fotoğrafını çekti 2020'nin başlarında, hayatımdaki her şeyin kontrolden çıktığını hissettim. Pandemi henüz ABD'yi vurmamıştı, ama gerçekten işleri bir arada tutmak için mücadele ediyordum. Hiç bitmeyecek gibi görünen bir zatürre nöbeti geçirdim ve enerjim tükendiğinde, daireme bakmaktan hemen hemen vazgeçtim. Mart ayında okullar kapandığında ve herkes evden çalışıyorken, dağınık evim gerçek bir istifçi durumuna yükselmişti. İstifçilikle ilgili bazı mücadelelerimi ve 2019'da ev temizliği yardımı ile daha iyi yaptığımı nasıl öğrendiğimi daha önce yazmıştım . Bununla birlikte, istifleme alışkanlıklarıma geri döndüm - 1. etkili bir şekilde nasıl organize edeceğimi bilmediğim için ve 2. gerçekten stresli olduğumda, bir şeyler istifliyorum ve pencereden dışarıya kendime bakıyorum. Birkaç ay birlikte hareket etmeye çalıştıktan sonra çabalarımın işe yaramadığını fark ettim. Sadece etrafta dolaşıyormuşum gibi hissettim. Berbattı. Evimi Noel'e kadar temizletmek için tüm bu hedefim vardı ama “organize etmek” için kaç saatimi ayırsam da her şey karmakarışıktı. Çok fazla şeyim olduğunu ve bunun meşru bir istifçilik sorunu olduğunu anladığımda, kendi başıma yönetemeyeceğimi fark ettim. Profesyonel yardıma ihtiyacım vardı. Bu yüzden, Google'da "istifleme temizliği" ni araştırdım ve ortaya çıkan ilk yerel işletmeyle ilgili çevrimiçi bir formu doldurdum. Ev sahibi o gece bana e-posta gönderdi ve tahmin için ücretsiz bir inceleme planladık. Kendisiyle sık sık istifleme projelerinde çalışan profesyonel organizatörle paylaşmak üzere fotoğraflar da çekti. Her şeyin beklediğimden biraz daha hızlı hareket ettiğini kabul etmeliyim. İncelemeyi yapmak için 6 Ocak'ta geldi, ertesi gün bana tam tahmini verdi ve sonra o hafta sonu temizliği yapıp yapamayacaklarını sordu. Ben biraz panikledim ve hafta içi kızım okuldayken bunu yapıp yapamayacağımızı sordum. Tahmin, pazartesi ve salı günleri yağmur gerektirdi, biz de 13'üncü çarşamba için planladık. Tüm olayı bilerek iyi uyuyamadım. Uzun vadede rahatlayacağımı biliyordum ama çok gergindim. Birinin eşyalarını karıştırması gerçekten çok fazla geliyor . İstiflememle ilgili resimleri ve açık ayrıntıları paylaşırken bile yeterince zorlandım çünkü bu beni çok yoğun bir utançla dolduruyor. Olmaması gerektiğini biliyorum . Bunun bir akıl hastalığı olduğunu ve ayrıca nörodiverjan bir beyin için yürütme işleviyle ilgili bazı mücadeleler olduğunu biliyorum. Ama benim için istifçilik, obezite ile aynı damgaların çoğunu taşır. İnsanlar benim gerçekten neye benzediğimi görürlerse itileceklerine dair köklü bir korku var. Yani korkutucuydu ama birlikte çalıştığım herkes inanılmaz derecede nazikti. İlk temizlik sadece bir gün sürdü. Ev sahibi ve hazmat kıyafetli iki adam - evet, hazmat kıyafetleri - mutfağımdan ve oturma odamdan geçerken, organizatör üst kattaki dağınıklığı azaltmama yardım etti. Kesinlikle bazı kayıplar oldu. Atmak ya da bağışlamak istemediğim ve kazara uzaklaştırılan şeyler, ama hayati önemi olmayan şeyler. Ben edildi benim modeli kesildi ve kimse kablonun kendisinden bu gün satmak gibi görünüyor öğrendim özellikle - güzel adamlar yanlışlıkla Zojirushi su kazanı kablosunu aldığını öğrenmek için bummed. Ama biraz daha küçük olması dışında tıpkı eskisine benzeyen yepyeni bir kazan buldum. Görünüşe göre, aslında daha küçük olanı tercih ediyorum. Sonuç olarak, Bio-One'daki adamlar harika bir iş çıkardılar. Uğraştıkları çoğu istifçi benden çok daha az eleme gerektiriyor. Yanlışlıkla uzakta çekti var sadece diğer öğeleri Ben tutmuş isterdi bazı gıda maddeleri ve bu giysi bir avuç vardı ben yanlışlıkla bağış seçti. Dürüst olmak gerekirse, günün sonunda çok yorgun olduğum için basit bir hata yaptım. Bununla birlikte, değiş tokuş şüphesiz buna değdi. Sadece tekrar nefes alabilmek, döşemelerimi görmek ve mobilyaları kullanmak - yeterli kelimelere dökmek zor ama kesinlikle bir rahatlama. Bio-One muhtemelen benim evimde 6 saat geçirdi. Tehlikeli madde kıyafetleri, ev sahibini şikayet etmek için arayarak yaralanan bazı komşular için heyecan yarattı. Bakım ekibi dönüp beni sorguladı, her şey ev sahibimin ofisi tarafından zaten temizlenmiş olsa da, süreci çok fazla engellemediler. 8 gün sonra evimin hala "bitmemiş" olduğunu duymak sizi şaşırtabilir veya şaşırmayabilir. Her odayı incelemek ve mekanı dönüştürmek için hala profesyonel organizatörle çalışıyorum. Dün, kızımın odasının çoğunu geçtik ve gelecek hafta dolabını yapıp yatak odasında kalan eşyalar için en iyi yerleri bulacağız. Ayrıca banyoyu, oturma odasını ve iki dolabı daha geçmemiz gerekiyor. Bu tür bir yardımı tutmanın ne kadar rahatlatıcı olacağını asla bilemedim. Saati 50 dolara, planı olan bu kişi. Gerçekten yapmam gereken tek şey ne saklamak istediğime karar vermek. Ya da evimin gerçekten ne tür istasyonlara ihtiyacı olduğunu açıklayın. Organizatörle konuşmak kolay, yargılayıcı değil ve o gün işimiz bittiğinde benim için işleri bile götürüyor. Bağış getirmek için en iyi yerleri biliyor, bu yüzden çok daha az israf var ve sadece 10 dakika sonra kendimi yaktığım zaman sürecin devam etmesine yardımcı oluyor. Şimdiye kadar, çoğunlukla sadece sahip olduğum kutu ve araçlarla çalışıyoruz, ancak gelecekte, alanımı gerçekten maksimize etmek için yeni kaplara ve raflara yatırım yaptığımı kesinlikle görebiliyorum. Özellikle Netflix'te The Home Edit'i izlemeye başladığımdan beri, omg. Demek istediğim, cidden, sadece bak Bu tür buzdolabı hedeflerim var düzenli olarak NASIL ve NE yemek istediğimi tam olarak anladığımda, yani. Şimdilik, alanımı bu kadar güzel göstermeye odaklanmıyorum . Bu ilk tur, hayatımın gerçekten neye ihtiyaç duyduğunu anlayabilmem için onu basitçe düzene sokmak ve yeniden düzenlemek. Yıllar geçtikçe, sağlıklı rutinleri nasıl yaratacağımı ve sürdüreceğimi bile bilmediğimi fark ettim ve sorunun bir kısmı, bu kadar karışıklık içinde tam olarak çalışamamaktır. Otizmli ve DEHB'li diğer birçok insan gibi, organizasyonel görevler benim için zor. Karar verirken gerçekten takılıyorum ve daha sonra belirli bir şekilde yemek isteyebileceğimi veya daha önce hiç yapmadığım belirli bir alışkanlığı izleyebileceğimi düşünerek proaktif olarak farklı şeyleri biriktiriyorum. Sonra, hayatım çok kaotik hale geldiğinde, bu alışkanlıkların hiçbirine bağlı kalmıyorum. Yani bok yığılıyor. Bu ilk taramada evimi bitirdiğimde, alışkanlıklarım üzerinde çalışmaya başlayacağım ve hayatımı kendimi sağlıklı ve huzurlu hissettirecek şekilde iyileştirmeye başlayacağım. Ardından, hangi alışkanlıkların, rutinlerin, ürünlerin ve yiyeceklerin kendimi en iyi şekilde hissetmeme yardımcı olduğunu öğrendiğimde, organizasyon sistemlerini bu ihtiyaçları daha iyi karşılayacak şekilde ayarlayabilirim. Açıkçası, yaptığım şey işe yaramıyor. Geleneksel olarak, "fazla alışveriş yapıyorum" ve ihtiyacım olmayan şeyleri satın alıyorum, ancak sahip olduğum şeyi takip edemiyorum. Organizatörle çalışmak, sabrın ve çok daha stratejik alışverişin değerini görmeme gerçekten yardımcı oluyor. Böylesine fakir bir geçmişten geldiğim için, bir mutfak için alışveriş yapmayı, bir buzdolabı veya kiler depolamayı ve çocuklar için oyuncak veya kıyafet almayı aslında hiç öğrenmemiştim. Geçtiğimiz hafta, sahip olduğunuz alan için alışveriş yapmanın ve her santimetrekareyi doldurma dürtüsüne direnmenin önemi konusunda büyük bir eğitim oldu . Artık bunu bildiğime ve Emily ile çalıştığıma göre bir ev meydan okumasına hiç takılmamış gibi görünüyor, nihayet tüm hayatım için umut varmış gibi hissetmeye başladım. Bu hafta, en az bir yıldır ilk defa mutfağımda temizlikten bunalmadan yemek yaptım. Benim için bu inanılmaz bir başarı. İstifçilik, depresyon ve işleri düzenli ve düzenli tutma mücadelelerimle ilgili sorunlarım hakkında ne zaman yazsam, eminim büyük soru hepsinin neye benzediğidir. İç çekmek. Bir baş belası olmak ve bazen yerimin gerçekten neye benzediğini size gösterdiğim süper paylaşılabilir ilham verici gönderiler yapmak istesem de , o kadar da baş belası değilim. Çevrelerde karışıklığım hakkında biraz konuştum , ancak fotoğrafları paylaşacak kadar cesur olamadım. Bugün, evime dair sadece birkaç fikir paylaşıyorum çünkü nihayet daha iyi hale geliyor. Sen bilirsin. Keşke daha cesur olsaydım ama bu imgelerin tam ortasındayken ve tamamen umutsuz hissettiğimde paylaşma düşüncesi çok korkutucu. Gerçek hayattaki sonuçları hakkında endişeleniyorum. Bahsedilen? Çoğunuz hala bilmek istiyor, o yüzden gidelim. İşte geçen hafta ilk incelemede mutfağım nasıl görünüyordu. İstifleme ile ilgili en büyük sorunlardan biri, sayaç alanımı kaybetmemdir. Sayaç alanımı kaybettiğimde, diğer her şey toplanıyor. Lavabodaki yemekler, kutular, çöpler. Herşey . Mutfak masasında da aynı şey. 2020 boyunca tek yaptığım bir karmaşayı diğerine kaydırmaktı. Mutfağım sadece bir karmaşa deniziydi. Ve bir sürü iyi niyet. Aslında yemek pişirmek için neredeyse hiç yer yok. Masa bile net tutamadı. Sekiz gün sonra, bugün mutfağım şu şekilde görünüyor Merhaba sayaç alanı! Gerçekten kullanabileceğimiz bir masa! Aslında biraz mantıklı olan bir raf. Mükemmel değil. Bağış kutusuna bir yığın küçük eşya ve mevsimlik bir kutuya giden başka bir küçük yığın var. Ama şimdi, hiç başım ağrımadan dolaşıp mutfakta çalışabiliyorum. Ayrıca sahip olduğum, sahip olmadığım ve kesinlikle daha fazlasına ihtiyacım olmayan şeylerden daha iyi bir stok alabilirim. Mutfak dolaplarım ve çekmecelerimle ilgili yardım almanın ne kadar harika olacağını hiç fark etmemiştim, ayrıca organizatör gülünç derecede büyük reçel, bal veya çay koleksiyonlarımı utandırmadı. Onları biraz daha düzenledik! Çok fazla içecek almakla ilgili bir fikrim var. Şimdi, daha fazlasını eklemeden önce zulamı aşmaya çalışıyorum. Artık bütün reçeli ve balı görebildiğime göre, sanırım onu ​​iyi bir şekilde kullanmaya başlayacağım. Dolaplardan daha fazla şişe düşmeyecek! Yaptığım gibi itip kakmak yerine eve getirdiğim yemeği kullanmaya başlama zamanı. Mutfağı temizlemek ve aniden ne bulduğumu görebileceğim bir kilerim olması, strese değmeyeceği için alışverişi toplu olarak bırakmam gerektiğini fark etmeme neden oldu - ya da mutfak mülkü. Üst kata çıkarken hala "malzeme" ile boğulmuştum. Zemin boşluğunun olduğu her yerde, şeyler ölmeye gitti . Bilirsin, kutular yığıldı ve kendime yakında onlara ulaşacağımı söyledim. Ama onlarla ne zaman başa çıkmaya çalışsam ya da en sonunda eşyaları merdivenlerden kaldırmaya çalışsam, işin kapsamı yüzünden felç olmuş hissettim. Ve hareket etmeye çalıştığım neredeyse hiçbir şey için yeterli alana sahip olmadığımı biliyordum . Phew. Çılgıncaydı. Kutuların ve dağınıklığın etrafında dolaşmak aklımı kaybediyormuşum gibi hissettirdi. Kendimi çok beceriksiz hissettim. Her görevi daha küçük bir işe bölmek de yardımcı olmadı çünkü işleri düzenlemeye ya da kategorize etmeye çalışmaktan çok yorulmuştum. İyi haber şu ki, istifçi profesyonelleri işe aldığınızda, bunların hiçbiri onları korkutmuyor. Bu alanları aldılar ve yeniden yaşanabilir hale getirmeme yardımcı oldular Çamaşırhane beni öldürüyordu ama ihtiyacımız olmayan pek çok şey vardı. Merdivenler, yukarı veya aşağı inmesi * amaçlanan * şeyler için ortak bir çözümdü. Bu, az önce pes ettiğim başka bir yerdi. Şimdi, gerçekten o kadar kötü değiller. Bu nokta günden güne değişiyor ama bu artık olabildiğince dağınık. Bu hafta sonu çamaşır yıkıyor olacağım ... Artık tehlike yok. Benim yatak odası bile üst sol köşesinde dolaba gelemedi öyle bir enkaz oldu. Çamaşır kabusu bu yüzden. Çoğunlukla, 2020 o kadar yorucuydu ki, karmaşada kendi başıma bir çentik açamadım. Burası rastgele çamaşırların, yarı boş su şişelerinin ve kaybolmuş havasızlıkların ülkesiydi. Şimdi , tamamen yürünebilir ve gömme dolap da iyice temizlendi. Yine her şey için yerim var! Açıkça görülüyor ki, hala birkaç dağınıklık noktası var, ancak banyoları yeniden yaptığımızda ve kızımın yatak odasını bitirdiğimizde bunlarla ilgilenilecek. Banyolara gidip kızımın yatak odasını bitirdiğimizde, burada kalan karmaşayla ilgileneceğiz. Bir noktada, kızımın odası 2020'deki evimizdeki son düzen habercisiydi. Ama geçen nisan doğum gününden kısa bir süre sonra kendimi pes ederken buldum. Normal işimin yanı sıra "uzaktan eğitim" i yönetirken odasını temizlemeye veya odasını temizlemesine yardım edemiyor gibiydim. Birden hayatımız çalışma sayfalarıyla doldu ve odası şuna benziyordu Kızımın odası geçen Nisan ayında havaya uçtu. Bunun geçen yıl iyi durumda olduğuna inanmak zor. Bu karmaşaya bakmak kendimi berbat bir anne gibi hissettirdi. Arkadaşlar, bunlar yeni pes eden bir kadının resimleri . Muhtemelen diğer birçok ebeveyn için şok edici olduklarını biliyorum, bu yüzden bunları paylaşmak için bu kadar gergindim. Ama yalnız olmadığımı da biliyorum. Artık otizm, DEHB ve lipedema gibi bir sakatlıkla dünyada gezinmek hakkında daha fazla şey bildiğime göre, bunu tek başıma yapmak zorunda olmadığımı bile biliyorum. Açıkça, kızımın odası henüz bitmedi, ama çok daha iyi görünüyor - sence de öyle değil mi? Hâlâ tek bir duvarımız var ve önümüzde çok iş var, ama sadece o yere bakmak bana hayat veriyor . Evimizi rayına oturtmak kesinlikle bir yolculuk, ancak bazı umutsuzca derin savaşlardan sonra çok mutlu ve umut dolu bir zaman. Her şeyi nasıl organize edeceğimize karar verirken çekmeceleri çıkardık ve yatağın üstüne bir şeyler koyduk, ama yine güzel bir oda olma yolunda ilerliyor! Son olarak oturma odası var. Bunun her organize edilmedi, ancak etmiştir Bio-One adamlar tarafından decluttering ilk turunu vardı. Yazımın çoğunu burada yapıyorum. Bugün yine kanepede oturabilir ve odanın içinde sorun yaşamadan dolaşabiliriz. Vay be! İlerleme kaydediyoruz. Oğlum, tüm değişiklikler nedeniyle son zamanlarda çok daha iyi bir yardımcı oldu. Kızım da tüm bunlar hakkında oldukça mutlu bir kampçı. Birbirimize yardım etmemizin ve derhal temizlik yapmamızın ne kadar kolay olduğunu ilk elden görebildi. Tüm bunlarla ilgili en iyi haber, elbette, bu konuda nasıl ilerleyeceğimi artık bildiğimdir. Aylık olarak işleri devam ettirmek için profesyonel organizatörle birlikte çalışırken, kendim ve benim için en iyi çalışan sistemler hakkında daha fazla şey öğreneceğimden eminim. Ardından dairemi periyodik olarak değerlendirebileceğim ve gerektiğinde ayarlamalar yapabileceğim. Yerimin ne kadar kötüye gittiğine ve bugün nerede durduğuna dair fotoğrafları paylaşmak, buraya nasıl ve neden geldiğimi bilmeme rağmen beni çok fazla endişeye bırakan bir şey. Ancak bunu okuyan bazılarınız istifçilikle ilgili acı, utanç ve suçluluk duygusu ya da sadece dağınık bir evi tutabilir. Yine de, ihtiyaç duyduğunuzda yardım almaya ve mümkün olan en kısa sürede yardım almaya sizi gerçekten teşvik etmek istiyorum. Benim daire vermedi sahip bu noktaya gelmek için, ama neurodivergent süreçlerini düşünce millet için gerekli skillsets yoktu. Ne kadar utanç verici olsa da, bu şeyler hakkında gerçekten konuşmamız gerekiyor. Otizm spektrumundaysanız veya benim gibi DEHB'niz varsa, ebeveynlerinizin ve eğitimcilerinizin size veremeyeceği araçlara ihtiyacınız olabilir. Hikayem yaklaşık 40 yaşında teşhis edildi o kadar da nadir değil. Dışarıda geç tanı alan ve nörotipik bir dünyada nasıl başa çıkılacağını belki de kötü bir şekilde öğrendiklerinde hepsini anlamaya çalışan birçok yetişkin var. Belki, yeriniz benimki gibi bir kabusa dönüşmeden önce , organize etmede başarılı olan bir arkadaşınızla sohbet edebilir, birkaç nasıl yapılır kitabı alabilir veya yerinizi daha iyi anlamanıza yardımcı olması için birkaç sevdiklerinizi kaydedebilirsiniz. var. Kendinizi savunmasız hale getirmeye değer - bu konuda bana güvenin. Dürüst olmak gerekirse, bu gece kızıma yemek hazırladığım ve temizlik konusunda strese girmediğim bir yıldan uzun bir süredir ilk gece . Karşı alan için mücadele yoktu, yanlış yerleştirilmiş bulaşıkları karıştırmak ve bunaltmak yoktu. Sadece… güzeldi. Basit. Bence izledikten sonra yemek yedik, split bezelye çorbası ve tost yaptı Dondurulmuş ve o bizim yemek çeşit İskandinav oldu aslında memnun. Çorba, tost ve reçel temizliği korkunç değildi. Elbette, sadece bir öğündü. Ama bütün yemek gecikmiş bir ekshalasyon gibi geldi, biliyor musun? Kolaydı. Ve bazen, hayatın tüm boklarının ortasında, gerçekten ihtiyacınız olan şey bir şeyin kolay olmasıdır. Daha fazla okumak için Bir İstifçi Olduğumu Bilmiyordum Yiyecek İstifçisinin İtirafları Depresyon Güzel Değil Ana SayfaCoverlarSanatçılarBlogTüm RepertuarlarİletişimKayıt OlGiriş YapHits 1Repertuara EkleFavorilere EkleOrjinal Ton DmKolay TonAkorları GörAkorları GizleDm Am Artık hayatım paylaşacak kadar iyi değil Dm Kelimelerle kavgalıyım yine Bb Kendimle konuşmam bile gereksiz C Bb Am Hiç durmadan susan yüzüm artık yok gitmiş Dm Am Kalkıp kimseye günaydın demiyorum artık Dm Nasılsa kasvet arkadaşım Bb Tek gözümle andım bu sefer seni C Bb Am Artık diğeri ağlayacak kadar iyi değil Dm Sanki her gün o gün gibi durgun C Anlamadan hayal etmeseydim hiç Bb Gerçeğim artık hayaline vurgun C Bb Am Ne istediğimi artık biliyorum Dm Ne oldu ki ne yaptın sanki bana Am Kızamıyorum bu yüzden duymamana x3 C Bb Artık olmaman gerek bu seni duymama sebep C Bb Am Bak duydum yine yeniden çünkü artık olmaman gerekSizden Gelen CoverlarArtık Olmaman Gerek Akoru'u İçin Cover Gönderen İlk Sen Ol ! Kariyeri boyunca hem ulusal hem de uluslararası turnuvalarda Türk bilardosuna önemli başarılar kazandıran Saygıner, Türk sanat müziği albümü çıkardı. ''Gizli Aşk'' isimli albümü ve müzik kariyerindeki beklentileriyle ilgili olarak açıklamalarda bulunan milli bilardocu, albümünün 11 Nisan'da piyasaya çıktığını belirterek, ''Bu proje, 2007 yılında katıldığım bir şarkı yarışmasından sonra kafamda oluştu. Albüm sayesinde Türk sanat müziğinin üzerindeki tozu aldım'' dedi. Türk sanat müziğinin, son zamanlarda sadece yaşlıların dinlediği bir müzik türü olarak algılanmaya başladığını kaydeden Saygıner, ''Albümün isminde müzikle yaşadığım 'gizli aşkı' betimlemek istedim. Yarışmaya katıldığım dönemden bu yana çalışmaya devam ettim. İlk başlarda albüm yapma fikri kafamda yoktu. Daha sonra kendimdeki gelişmeyi gördükçe böyle bir çalışmanın fena olmayacağını düşündüm. Son yıldır da albüm için uğraşıyorum'' diye konuştu. BilardoSnooker Amatörler Dünya Şampiyonası Antalya'da27/03/2019 - 1319Albümünde 13 şarkının yer aldığını kaydeden Sayıner, bütün şarkılarının Türk sanat müziği dalında olmasının nedenini ise şöyle açıkladı ''Albümü çok satsın diye ticari düşünerek yapmadım. O yüzden ülkemizde çok dinlenilen pop, rock gibi alanlarda bir çalışma yapmak istemedim. Müzik zaten duygu işidir. Dolayısıyla ben de bu topraklarda büyüyen biri olarak, çok güzel sözlerin anlatıldığı Türk müziği parçalarını tercih ettim.'' "Türk sanat müziği çok özel bir tarz"Türk sanat müziğinin çok özel bir müzik tarz olduğunu vurgulayan Semih Saygıner, ''Bu müzik türü çok popüler değilmiş gibi anılıyor. Oysa gerek okuma tarzı, gerekse müzikal alt yapı anlamında hayatımızın önemli bir yerini kapsaması gerekiyor. Ben albümdeki parçaları günlük hayata uyarlamaya çalıştım. Bağırmadan çağırmadan ses gösterisi yapmadan farklı duyguların anlatıldığı bir albüm oldu'' açıklamasında bulundu. Albüm için yakın çevresinden ve hayranlarından olumlu tepkiler aldığını anlatan Saygıner, ''İnsanlar genellikle albümü çok farklı bulduklarını söylediler. Birçok insan albümüm için 'evet bağırmadan da şarkı okunabiliyormuş' diye yorum yaptı. Ben sadece işin içine girmeyi çalıştım. Şarkı neyi gerektiriyorsa, onu yapmaya çalıştım. Namelere çok fazla ses yüklerseniz başarılı olamazsınız, gerek de yok zaten. O yüzden bağırmadan, şarkı sözcüklerinin önüne geçmeden güzel bir projeye imza attığımızı düşünüyorum'' ifadelerini kullandı. ''Müzikte geliştikçe ve öğrendikçe bu özelliğimi insanlarla paylaşacak seviyeye geldim'' diyen milli bilardocu, şöyle devam etti ''Güzellik paylaşılır. Bendeki duyguyu, güzelliği diğer insanlarla paylaşmak için yola çıktım. Ben bilardo oynayan birisiyim. Beni insanlar bu özelliğimle tanıdı ama ben hayatım boyunca zaten hep şarkı söyledim. Sadece diğer insanlar bunu bilmiyordu.'' "Müzikte en az spor kadar yetenekliyim"Ünlü bilardocu Saygıner, müzikte en az spor kadar yetenekli olduğunu belirterek, ''Ben bu yeteneklerimin üstüne gitmeye çalışıyorum. İnsan, yeteneğiyle kendini zehirleyebilir. Çalışmadan var olan yetenek parlamaz. Müziğe yeteneğimin var olduğunu biliyordum ama 'yeteneğim var' diyerek tembellik yapmadım. Son yıllarda müziği hayatıma tamamen entegre ettim. Eskiden hayatımda 1-2 saat yer alan müziğe şimdi 4-5 saat ayırma ihtiyacı hissediyorum. Albüm yapmak bir sorumluluktur. Ben de bu sorumluluğa işin bütün boyutlarını düşünerek karar verdim'' dedi. Albüm çıkardığı için olumsuz tepkilerle de karşılaştığını ifade eden Saygıner, ''Bazı insanlar, 'Sende mi şarkıcı oldun?' diyebiliyor. Tabii böyle tepkilere de her zaman açık olmak lazım. Ancak şarkıcı olmak ayıp değil. Şarkı söylemek, çok güzel ve onurlu bir şey. Aynı zamanda çok da kutsal...Herkes kolay kolay şarkı söylemeyemez ya da bunu milyonlar önünde yapamaz'' şeklinde konuştu. "Sporla müziği birbirine karıştırmam"Semih Saygıner, sporla müziği biraraya getirecek herhangi bir organizasyonda yer almak istemediğini söyledi. Spor ve müziğin çok farklı olgular olduğunu vurgulayan Saygıner, ''Bilardo oynamak ve şarkı söylemek iki ayrı olay. Dolayısıyla böyle bir organizasyonda yer almak iki işime de saygısızlık olur. Zamanı iyi kullanan bir insanım. Vaktimi doğru kullanarak iki işime de zaman ayırabileceğimi düşünüyorum. Hayatımın bunda sonraki dönemine hem müziği hem de sporu birbirinden ayırt etmeden devam edeceğim. Müzik, hayatımı daha planlı yaşamamı sağladı. Bundan dolayı çok mutluyum. Pişman olmayacağıma inanıyorum. Hayatımın dolu dolu geçmesi adına elimden geleni yapacağım'' yorumunu yaptı. Türkiye'de birçok insanın ünlü olmayı 'kovaladığını' kaydeden çiçeği burnunda şarkıcı, ''Halbuki ünlü olmak bir sonuçtur. Ünlü olmayı kovalamak için de basını kötü amaçla kullanmamaları gerekir. Ben, basını doğru kullananlardan biri olduğumu düşünüyorum. Yani basın, sadece insanları bilgilendirmek ve yaptığınız projeleri kitlelere ulaştırmak adına tercih edilmeli. Ortaya bir eser konulmadan, sadece gündemde kalmak adına birçok gereksiz işler yapıldığını görüyoruz. Bunlardan mümkün olduğu kadar uzak durmaya çalışıyorum'' diyerek sözlerini tamamladı. BilardoBilardoda milli takım belli oldu28/11/2017 - 1016BilardoAvrupa Şampiyon Kulüpler Kupası Şampiyonu takım dağıldı14/06/2016 - 1208

artık hayatım paylaşacak kadar iyi değil